instagram twitter linkedin github youtube

20.5.17

Aura Görme Teknikleri – Aura Renkleri ve Anlamları

Aura : Latince anlamı nazikçe hareket eden hava, havanın nefesi yada ışık anlamındadır.
Aura vucudu çevreleyen bir enerji alanıdır…
Aura nedir konusu ve Aura nedir hakkında tüm bilgiler…
1. Spiritüel Aura: Yarı çapı 4.5 – 5.5 metre genişliğindedir.
2. Mental Aura : Yarı çapı 2.5 metre
3. Eterik Aura: Fiziksel vucuttan 20 cm uzaklığındadır.
Aura nedir
İnsanların görebildiği Aura Eterik Auradır. Değişik renklerde görülebilir. Auranın rengi nsanın fiziksel veya rusal durumuna göre değişir. Aura bitkilerde, hayvanlarda ve taşlarda da mevcuttur.
Birçok şekilde tanımlanabilen aura, maddeyi çevreleyen enerji alanıdır. Atomik yapısı olan herşey bir auraya, kendisini çevreleyen bir enerji alanına sahip olacaktır. Canlı maddenin atomları, cansız maddenin atomlarından daha aktiftir ve titreşimleri daha yüksektir. Bu nedenle ağaçların, bitkilerin, hayvanların ve insanların enerji alanları, yani auraları daha kolay saptanabilir ve görülebilir. Aura nedir .
Auranın, Semyon Kirlian adlı Rus deneycisince yapılan fotoğraf makinesi kanalıyla da bilimsel olarak gerçekliği kanıtlanmıştır. Sonraları bu sistemin ismi Kirlian Fotoğraf Tekniği olarak da literatürde kendine yer edinmeyi başarmıştır. Aura nedir
Aura’nın bulunduğu atmosferdeki beyaz ışığı çekerek renklere ayrıştırıp insan bedeninde varolan güç merkezlerine iletilmektedir. Bu güç (enerji) merkezleri chakra adıyla bilinmektedir. Ayrıca aura insan ruhunun, aklının gelişmesiyle ilgili olarak değişik renklerin sahibidir. O andaki fizik, ruh durumumunuz da auramızın renk ve netliğini etkilemektedir. Aura nedir
Aura’yı ifade ederken renkler kullanılır. Kirlian fotoğrafçılığı denilen bir teknikle titreşimler renklere dönüşür ve her rengin bir anlamı vardır.
Aura nedir : Aura üç temel katmandan ve beraberindeki ara katmanlardan oluşmaktadır. Eterik alan; evrenden gelen ve çevremizde mevcut bulunan hayat enerjilerini vücudumuza iletmektedir. Psikolojik alan; duygularımız üzerinde yıldızlarla, ruhsal dünyayla bağlantı oluşturmaktadır. Zihinsel alan; düşünce şeklimiz üzerinde etkilidir. Çift eterik alan; bu üç temel katmanın aralarında yer almaktadır. Bu temel katmanların uyumunu sağlamakla yükümlüdür. Aura nedir
Auranın özellikleri:
Her aura kendine özgü bir titreşime sahiptir.
Her aura diğer auralar ile etkileşim halindedir.
Etkileşim ne kadar uzun süreli ve samimi olursa enerji alışverişi o kadar büyük olur.
Aura ve auradaki değişiklikler, bireyin fiziksel, duygusal, mantal ve ruhsal özelliklerini yansıtır.

bb
AURA RENKLERİ
Auranın taban renkleri gökkuşağının renklerini içerir ancak aurada gökkuşağına ait olmayan renkler de vardır.

KIRMIZI – Potansiyel: Liderlik
Bu güçlü bir renktir.İnsana güçlü bir ego ve başarılı olmak için güçlü bir arzu verir. Pozitif hallerinde taban rengi kırmızı olan kişiler başkalarına esin verecek enerji, karizma ve dürtülere sahip oldukları için genellikle sorumluluk isteyen, liderlik konumlarına otururlar. Sevgi dolu ve sıcak kalpli olurlar ayrıca fiziksel olarak da güçlüdürler. Negatif hallerinde ise asilik, hırçınlık, isyankarlık, öfkeli tutum, kötü niyetlilik, yıkıcı tavırlar hatta nefrete kadar varan özellikleri taşırlar. Fakat kırmızı renk çok koyu tonda ise asil davranışlardan yoksunluk, egoistliğin göstergesidir. Koyu kırmızı renk aynı anda ihtirasında işaretçisidir. Sisli bir görünüm alırsa ihtiras titreşiminin kirli ve sağlık dışı olduğu manasına gelmektedir. Özünde kahverengi ton bulunan kırmızı renk korkunun; kahverengi ton koyulaşarak siyaha döndüğündeyse negatif titreşimli niyetin habercisidir. Kırmızı rengin içerisinde hafif sarımsı tonda bir renk olması halinde istem dışı duygu ve istekleri sergilemektedir. Açık kırmızı renk sinirli bir yapıyı simgeler. Parlak, berrak kırmızı renk tonu ise canlı enerjiyi, eli açıklığı, fizik sağlığı da belirtir. Parlak, gül rengi tonu ise evlat sevgisini, yuva sevgisini simgelerken, kırmızının pembemsi tonu ise, mutluluk, huzur, yumuşak yürekliğin habercisidir.

TURUNCU – Potansiyel: Uyum ve İşbirliği
Turuncu şefkatli bir renktir. Genellikle sezgileri güçlü, dokunmayı seven ve anlaşılması kolay insanların rengidir.Bu kişilerin yanında başkaları kendilerini rahat hisseder. Düşünceli, pratik ve ayakları yere basan kişilerdir. Bu renk en berrak tonda bulunduğu zaman taşkın güç potansiyelini ve canlılığı göstermektedir. Turuncunun olumsuz konumu kırmızı tonlarına kaçtığı zamandır ve ben-merkezcilik, egonun habercisidir. Tembellik ve “hiç umurumda değil” tavrının yansımasıdır.

SARI – Potansiyel: Yaratıcılık ve zihinsel parlaklık
Taban rengi sarı olan kişiler heyecanlı, değişken ve heveslidirler. Hızlı düşünürler, başkalarını eğlendirmeyi ve eğlenmeyi severler. Sosyaldirler ve uzun uzun sohbet etmeyi severler. Her türlü konuda konuşabilirler. Parlaklaşıp altın rengi tonuna doğru değişim gösterdiğinde zekada yükselme, ruhsallık aracılığıyla gerçeklenen arınmayı göstericidir. Sisli veya çamurlu gibi olan sarı renk ise cin düşüncelere sahip olmayı, kurnazlığı, açgözlülüğü ve ben merkezci egoistliği gösterir. Bu olumsuz durumda utangaçlığı ve yalan söyleme eğilimini de ortaya çıkarır.

YEŞİL – Potansiyel: Şifa
Dengeselliğin rengi olan yeşil aynı anda kalbin de yansıtıcı rengidir. Zümrüt renginin tonlarına büründüğünde şifayı temsil eder. Eğer birinin aurasında zümrüt yeşili rengi çokça bulunuyorsa, o kişinin şifa yeteneğine sahip olduğunu ve şifa sanatıyla alakalı olduğunun habercisidir veya o alan üzerinde uygulamalar yaptığının belirtisidir. Işık tayfının merkezi rengi olan yeşil bir insanın aurasında görüldüğü takdirde ahenk, denge, uyum, esnek davranışların göstergesidir. Yeşilin tüm açık tonları uyumlu olmayı, barışçı yapıyı, yakın alakayı ifade eder, genellikle anlaşması çok kolay insanlardır ama gerekli olduğu zaman son derece inatçı olabilirler. Negatif anlamda ise aşırı bencilliğin, tam bir egoistliğin göstergesidir. Fakat yeşil renk çamurlu veya sisli gibi gözüküyorsa, o kişide üç kağıtçılığı ve açgözlülüğü sergilerken; kahverengimsi bir tona döndüğünde ise kıskanç davranışların habercisidir. Bu negatif çizgiler kişinin katı ve olaylara karşı esneklik olmamasının nedenidir.

MAVİ – Potansiyel: Değişkenlik
Bu kişiler genellikle pozitif ve hevesli oldukları için mavi taban rengi olarak harika bir renktir. Bu rengi taşıyan kişilerin auraları geniş ve parlaktır. Herkes gibi iniş ve çıkışları çok olmasına rağmen zorlukları kolaylıkla aşarlar. Yürekleri her zaman genç kalır. Samimi ve dürüst olup akıllarındakini söylerler. Oldukça eski zamanlardan itibaren dini duygu ve sezgisel anlayışın sembolü olarak kabul gören mavi rengi en yüksek seviyede Üçüncü Gözle, yaratıcılık, ilham ve zekanın daha yüksek formsal titreşimi ile ilişkilidir. Mavi renk şifacının ilk görebildiği renklerden biridir.

ÇİVİT MAVİSİ – Potansiyel: Başkalarına karşı sorumluluk
Aurada mavi, çivit mavi tonda renge doğru koyulaştıkça sadık bir kişiliğe, dini inançları olan birinin karşımızda olduğunu haber verir.Sıcak, şifa veren ve doyurucu bir renktir. Taban rengi çivit mavisi olan kişiler genellikle insanı yardım konularıyla ilgilenirler. Başkalarına yardım etmekten ve sevdiklerini çevrelerinde görmekten hoşlanılırlar. Sevdikleriyle beraber çok mutludurlar. Hayır demeyi başaramazlar ve bu yüzden de çok istismar edilirler. İşlere başlama konusunda çok iyidirler ve heveslidirler ancak bitirmeleri aynı azimle gerçekleşmez. İçerisinde kahverengi tonları veya siyah tonlarına yakın renkleri barındıran mavi rengin negatif tarafıyla dini duygularda, ruhsallığın karanlık yönlerine doğru bir sapmanın belirtisidir.

MENEKŞE MORU – Potansiyel: Tinsel ve Entelektüel gelişme
Kırmızı rengin ve mavi rengin karışımlarının oluşturduğu mor menekşe rengi çok yüce ruhani hedefleri ve ruhsal gücü simgelemektedir. Ruhsal tekamül yolunda çok ilerlemiş birinin aurasında menekşe rengi ağırlıklı olarak görülür. Taban Rengi menekşe moru olan kişiler yaşamları boyunca tinselliklerini geliştirirler. Öğrenmeye ve bilgelikleri arttıkça auraları da genişler ve parlar.O hep asil bir kişilik yapısını, kraliyet rengini temsil ettiği gibi, aura üzerinde bir yalıtıcı ve arıtıcı olarak da işlev yapar. Ortak bir renk olmadığı için her aurada gözükmeyebilir. O yüksek alemlerden yansıma yapan bir renktir, sadece spiritüel üstatlarda görülmektedir. Eflatun tonuna doğru kaçtığında yüksek ruhsallığı ve canlılığı, leylak rengi tonuna doğru derinleştikçe de şefkati ve özverili bir kişiliği simgeler. Üstadın tekamülü esnasında pozitife doğru ilerleme oldukça da oradan yayılarak ışık aracılığıyla bütün aurayı doldurarak, kendini hissettirir. Bu rengin negatif çizgisi başkalarına itici gelen bir üstünlük taslama olarak ortaya çıkabilir.

KAHVERENGİ – Potansiyel: Sağlık sorunları
Renk çarkı içerisinde yer almayan, fakat tüm renklerin karışımından oluşan bir renktir. Bazı kişilere göre ona işadamlarının rengi de denilmektedir. Lakin genelde fiziksel hastalıkları algılattıran bir renk olduğu için aurada görülmesinde olumsuz etkileri hissedilebilir. Şifacıların çoğu kahverengi renk ile negatif beşeri özellikler arasında bağlantı kurmaktadır. Bu renk gözüktüğünde cimriselliği, açgözlülüğü ve alt düzeydeki maddi içgüdüleri simgeler. Bir şekilde titreşimsel etkileri en üst seviyeye ulaşır. Bu da altuni kahverengi tonda olduğu zamandır ve o zaman çalışkan, organize ve yöntemli bir karakteri simgelemektedir.

SİYAH – Potansiyel: Yaşamı reddetme
Her cins seviyede karanlığın habercisi olan siyah aynı anda ışığın yokluğu anlamına da demektir. Tek istisna hali ise fizik bedenle eterik beden arasında dar bir bant şeklinde görüldüğündeki halidir. Buna fiziksel aura demekteyiz. Bu, aurayı doldurduğunda yaşamı, yaşamın kendisini yadırgamak hatta reddetmek manasın gelmektedir. Başka bir şekilde aura içinde çizgiler halinde gözüktüğünde pozitif yönleri öldürür.

GRİ-GÜMÜŞ – Potansiyel: Sıradanlık
Gri-Gümüş aurada pek rastlanan bir taban rengi değildir. Bu kişilerin hayal güçleri kuvvetli olup büyük fikirlerle doludurlar ama ne yazık ki bunları hayata geçiremezler. Yeterli motivasyonları yoktur.Bu renk ise durgunluğu, donukluğu, alışılagelmiş bir karakteri sergileyen bir renktir denilebilir. Fiziki seviyede de donukluğu, durgunluğu belirttiği gibi, pek çok zaman hastalıklarla beraber gözüken insanın canlılıktan yoksunluğunu da simgelemektedir. Koyu ve kurşuni tonlarda hale gelmesi ise korkulara, karmaşalara hatta hastalık derecesine varan karamsarlığa habercidir. Bu renk aura içerisinde gözüktüğünde ise, güven eksikliğini hatta beraberinde aldatıcı kişiliği simgelemektedir. Ancak bir kez motive olma şansını yakalarlarsa, bu kişilerdeki gelişmeler sevinç verici başarılar haline dönüşebilir.

ALTIN – Potansiyel: Sınırsız
Bu taban rengi açısından en güçlü renktir. İnsanlara geniş boyutlu projeleri ve kafalarına koydukları her şeyi gerçekleştirme gücü verir. Karizmatik, çok çalışkan, sabırlı ve kendilerine amaç belirleyen kimselerdir. Yaşamda en büyük başarılarını geç kazanırlar.

PEMBE – Potansiyel: Finansal ve maddi başarı
Bu narin görünümlü renk inatçı ve kararlı insanların auralarının taban rengidir. Bu kişilerin çıtaları yüksektir ve sarsılmaz bir karalılıkla amaçlarının peşinden giderler. Güç ve sorumluluk gerektiren mevkilere gelmeleri rastlantı değildir. Aslında derinliklerinde alçakgönüllü, sakin, sevgi dolu, nazik, ve şefkatli bir kimlik barındırırlar. Sevdikleri çevresinde olduğu zaman çok mutlu olurlar.

BRONZ – Potansiyel: İnsancıllık
Bu sonbahar renkli taban rengi, neredeyse paslı olan görünümüyle çok çekicidir. Taban rengi bronz olanlar başkalarına özen gösteren, insancıl ve yardımsever insanlardır. Yumuşak kalpli ve cömerttirler. Hayır demeyi bilemezler ve istismara çok uğrarlar.

BEYAZ – Potansiyel: Aydınlanma ve esin
Beyaz saflığın rengidir ve taban rengi olarak çok az görülür. Tüm renkler beyazdan geldiği için diğer anlamda ışığın rengidir. Bu kişilerin egoları neredeyse yok gibidir.Kendilerinden çok başkalarının iyiliği için çalışırlar. Ruhsal anlamda ise mükemmeliyet, birliğe ve bütünlüğe ulaşmanın, aydınlanmış erdem sahibi varlıkların kendisini anlatma şekli beyaz rengin ortaya çıkması neticesinde olmaktadır.

ŞİFA SEANSINDA AURA’YA RENKLE TEDAVİDE BULUNMA
Şifa düzeylerini ilerletmiş şifacılar enerji gönderimi esnasında enerjinin rengini de seçebiliyor ve bu renk enerjilerini aura alanına göndererek çeşitli rahatsızlıkları bu yolla tedavi edebiliyorlar.

KIRMIZI : Alanı yüklemek, kanseri iyileştirmek, soğuk bölgeleri ısıtmak,
TURUNCU: Alanı yüklemek, cinsel potansiyeli arttırmak, bağışıklık sistemini güçlendirmek,
SARI: İkinci şakraya yükleme yapmak, dumanlı zihni temizlemek,
YEŞİL: Dördüncü şakraya yükleme yapmak, dengelemek, genel şifa vermek,
MAVİ: Sakinleştirme, huzur vermek, korumak,
MOR: Ruh ile bağlantı kurmak,
ÇİVİT: Üçüncü gözü açmak, zihni temizlemek,
LAVANTA: Alanı zararlı maddelerden arıtmak,
BEYAZ: Alanı yüklemek, barış ve huzur sağlamak, acıyı dindirmek,
ALTIN: Alanı güçlendirmek,
GÜMÜŞ: Alanı temizlemek
SİYAH: Hastayı lütuf, sessizlik ve Tanrı ile barış haline sokmak
MAVİ_MOR:Derin doku ve kemik çalışmasında acıyı dindirme ve aura alanını geliştirmek amacıyla kullanılır.

Türk Mitolojisi’nde 33 Acayip Yaratık

1.Ruh hırsızları Abasılar

1.al.karisi
Yakut Türkleri, korunmak için bu kötücül ruhlara kurbanlar sunarlar. Albastı, Alkarısı, Albız da denen ve yeraltında yaşayan bu yaratıkları bir tek şamanlar görebilir. İnsanları yalnızken, çaresiz ve sıkıntılı olduklarında yakalar, delirtir, yoldan çıkartır ve ruhunu kaçırırlar. Dişleri demirden, tek gözlü, tek ayaklı veya ayaksız ve kel olarak tasvir edilirler.

2.Her şeye can veren Ayıhılar

ayihi-
Altay, Yakut ve Saka mitolojilerinde Abası’nın karşıtı iyi ruhlar. Yaradılışın ve iyiliğin başlangıcı olan meleklerin tamamına Ayıhı deniyor. İyilik yapan insanları koruyorlar korumasına ama yoldan çıkanları inadına yalnız bırakıyorlar. Çocukların doğmasını, toprağın bereketli, ürünlerin verimli olmasını onlara borçluyuz. Ayıhıların en kıdemlisi “Ürüng Ay Toyon”.

3.Görenlerin yüreğine korku salan Abra

abra 1
Abura ve Apra olarak da bilinen, timsah suratlı devasa büyüklükteki yeraltı yılanı. Gözleri parlak bakır renkli, ayakları kızıl, çenesi de çok güçlü. Tengiz de denen yeraltındaki büyük denizde yaşıyor. Aslında üçlü takılıyor bu ejdere benzeyen yılanlar. Ker Abra, Ker Yutpa ve Ker Doydu olarak bu üçünden hep birlikte bahsediliyor. Bu yüzden hepsinin aynı varlık olması da bir ihtimal.

4.Gülmekten öldüren Arçura

arcura 1
Arçuri ve Arçuray da deniyor. Çuvaş’larda şeytani orman cini. Yerleri süpüren saçları, kıllarla kaplı vücuduyla kara görünümlü bir şey. İkisi önde ikisi arkada dört kızıl gözü, üç kolu ve üç bacağı var. Kaşla göz arasında ak sakallı bir adam, yakışıklı bir genç, yayınbalığı, kuş, keçi vs. olabiliyor ve insanları gıdıklamak suretiyle gülmekten çatlatarak öldürdüğü söyleniyor. Kahkahalar atarak ve tokat şaklaması gibi konuşarak kurbanlarını avlıyor. Bu sese dönüp bakanların vay haline!

5.Azdıran yol cini Azmıç

azmic 1
Balkarların kayıp cini veya yol cini. Azıtkı veya Azıktı olarak da bilinir. Tek başına seyahat edenlerin başına musallat oluyor. En sevdiği kişi kılığında görünerek insanları peşine takıyor; dağdan, uçurumdan, ırmaktan düşürüyor.

6.Müfettiş Bükrek’le tanışın

bukrek 1
Altay mitolojisinde savaşan iki ejderhadan iyi olanı. Bükre veya Bukra da denir. İnsanların yardımcısıdır. Rivayet o dur ki; bin yılda bir yeryüzüne inerek dünyanın durumunu kontrol eder. Kanatları olmadığından, uçamayan bir kertenkeleye benzer. Uzun boynu, çok güçlü pençeleri ve dünyanın her yerinden duyulabilen billur gibi bir sesi var derler. Kötü ejderha Sangal ile dokuz yıl savaşmış ve en sonunda yenmeyi başarmış.

7.Kutupların Siyahı Sangal

sangal 2
Bükrek ile yaptığı savaşın sonunda yenilmiş. Fakat bunu hazmetmiş mi hazmedememiş mi bilinmez. Bükemediğin eli öpeceksin arkadaşım!

8.Çocuk düşmanı Çarşamba Karısı

carsamba karisi 3
Bu kötücül ve çirkin yaratıkla muhatap olmak istemiyorsanız Çarşamba geceleri herhangi bir işe başlamayın, ya da başladığınız işi bitirin yarım bırakmayın, bizden söylemesi… Mazallah Çarşamba Karısı, evin çocuğunu herkesin gözü önünde alıp götürebilir! İşsiz güçsüz gezenlere “Çarşamba karısı gibi gezip durma” denmesi bundan.

9.Suyun anası Çay Ninesi

cay Ninesi 1
Azeri halk kültüründe dere ve nehirlerde yaşlı kadın kılığında yaşayan bir varlık. Suya çok bakana kızıyor, başını döndürüyor ve akıbetini Narkisos gibi yapıyor. Bu yüzden Azeriler nehir kenarına gittiklerinde “su sahibi”ne selam vermemezlik etmiyorlar. Çay Ninesi’ni kızdırmamak için suya çöp dökmek de fena halde yasak.

10.Demir tırnaklı, demir burunlu, pis kokulu Demirkıynak

demirkiynak 2
“Demirtırnak” da denen, kılıktan kılığa girip, korkunç sesler çıkartan bu kötücül yaratık ahalinin delirmesine sebep olurmuş. Ormanlarda yaşayan bu varlığın tek korktuğu şey su olduğundan bulabildiğiniz ilk su kaynağına kendinizi atmaktan başka çıkış yolunuz yok. Efsanenin çeşitli varyasyonlarında Tepegöz’ün kızı ya da kızkardeşi olduğu söylenir. Hikayenin kahramanı Basat, önce Demirtırnak’ı ardından da Tepegözü öldürür.

11.Dünyadaki bütün kötülüklerin kaynağı Emegenler

emegenler 2
Yunan Mitolojisi’yle benzerlik taşıyan Çerkes efsanelerinde anlatılan çirkin, çok başlı dev varlıklar. Çerkeslerin üstün güçlere sahip mitolojik kahramanları Nartların baş düşmanı Emegenler, üç ayda bir yüzden fazla çocuk doğururlar. Nart kahramanları, Emegenleri her daim yenmeyi başarsa da, yakalandıklarında Emegenler tarafından yendikleri için onlardan çekinirler.

12.Başa konsa, gölgesi düşse Hüma’dan bilinen talih

huma kusu
Kumay veya Umay kuşu. Cennet kuşu olarak tasvir edilen Hüma, çok yükseklerden ve hiç dinlenmeksizin uçabilen, ayakları asla yere değmeyen efsanevi bir yaratık. Eskiden hükümdar ölünce halk bir meydanda toplanır, Hüma’nın başına konduğu ya da gölgesinin düştüğü kişiyi tahta geçirirmiş. Hüma’ya “devlet kuşu” “talih kuşu”, hükmdara da “hümayun” denmesinin işte asıl kaynağı bu.

13.Neanderthalin hafızamızdaki mirasçısı Garmakoçi

garmakoci
Laz halkının vücudu kıllarla kaplı, uzun boylu, insanla maymun arası orman adamına verdikleri isim. Mitolojilerinin aynı olması nedeniyle Lazlarla akraba oldukları kabul gören Gürcülerde Oçokoçi adıyla biliniyor. Megrelya’da Oçhokoçi denen bu yamyam yaratık pek çok masal ve efsanenin baş kahramanı ve bir cadının kocası.

14.Issız yerlerin ruhu Gulyabani

gulyabani 1
İnsan yediği düşünülen kocaman, uzun sakallı, asalı bir dev olarak tasvir edilir. Oysa bazı Türk halklarına göre, her zaman kadın kılığındadır. “Guleybanı” ve “Aleybanı” olarak anılır. Araştırmacıların eski Arap rivayetlerine dayandırdığı, vücudu tüylerle kaplı, pis kokulu bu acayip varlığın ayakları terstir. Aman ırakta kalmayın! Çünkü dağ yamaçlarında ve kimsenin olmadığı çöllerde akşamüstü ortaya çıkarmış.

15.Enkebit gibi çöktün, git başımdan!

enkebit 1
İç Anadolu’ya özgü doğaüstü bir varlık. Anlatılara göre; İnsanları uykudayken boğazlayarak öldürmeye kalkan Enkebit’in sağ elinin ortası deliktir, başında da altın bir fesi vardır. Başındaki fesi alabilen kişiye zarar veremeyeceğine inanılır.

16. Kendisini yakalayabilene altın veren Hıbılık

hibilik 2
İnsanın göğsüne oturur ve nefesi kesilip ölene kadar boğazını sıkar. Hıbılık kimi basarsa, o insan yerinden kıpırdayamaz, dili tutulur. Enkebit’le benzer bir biçimde Hıbılık’ın da başında sihirli bir börk (şapka) vardır. O şapkayı çalabilen kişinin zengin olacağına inanılır.

17.Sidikten korkan Hınkır Munkur

hinkirmunkur 2
Yakaladığı insanları önce boğarak öldüren sonra da yiyen bir canavar. İnsana benzer fakat karnında bulunan bir kesenin içinde yavrusunu taşır. En korktuğu şey üzerine işenmesi olan Hınkır Munkur’u gördüğünüzde hala korkudan altınıza yapmamışsanız, bununla tehdit etmeniz kaçması için yeterli.

18.Ateşten korkan Hırtık

hirtik 2
Üst kısmı insan, alt kısmı hayvan, bedeni tüylerle kaplı, ayakları ters kötücül cin. Fırat Nehri’nde yaşadığı kabul edilir. Ateşten korkan Hırtık, karanlıkta ortaya çıkar. Kılığına girdiği kişinin yakınlarıyla konuşarak onları akarsu kıyısına götürür ve boğar. Geceleri at çalıp, sabaha kadar onları yorar. İnanışa göre; ata tutkal sürülünce, yapışan Hırtık’ın yakasına iğne takabilen kişi onun sahibi olabilir.

19.Türk Zombie’si, ölülerin eşkiyası Hortlak

hortlak
Gece mezardan kalkan, sırtında kefenle dolaşan yaşayan ölüler. Kızdıklarına sataşırlar, hızlı koşarlar, ata binebilirler, silah kullanabilirler, istediklerini döverler, sevdiklerini kaçırırlar, ev basarlar, yol keserler. Hortlak saldırısından korunmak için mezarlık yakınlarından geçerken dua okunur. Halk inancına göre birinin hortlaması uğursuzluktur, kesin ahiretten kovulmuştur.

20.Nesnenin içindeki gizemli güç: İççi

icci 2
Eskilere göre, her dağın, akarsuyun ve ormanın koruyucusu vardır. Bunlar iyilikseverdirler ve insanlara yardım ederler. Karşılığında da saygı beklerler. Bulundukları yerin temizlik ve güvenliğine çok önem verirler. Hatta insanlara örnek olmak için bu titiz ruhların temizlik yaptıkları bile görülmüştür.

21.Köpekbaşlı insansı İtbaraklar

itbarak 3
Türklerin sürekli savaşa tutuştukları, “çok tüylü köpek” manasına gelen İtbaraklar, Oğuz Kağan destanlarına göre kuzey-batıya doğru uzanan karanlık ülkelerin içinde yaşarlardı. Destanı okuyanlar bilirler; Oğuz Han, İtbaraklara karşı bir akın yapmış fakat yenik düşüp, dağlardaki bir nehrin ortasında kalan küçük bir adacığa sığınmak zorunda kalmıştı.

22.Tarakla insan döven Karakoncolos

karakoncolos 2
Karakoncolos, kara renkte, çok çirkin, maymun, kedi veya çocuk büyüklüğünde bir kötülük cini. Özellikle Bulgar folklorunda rastlanan bir yaratık. Zemheride sokaklarda dolaşır, rastladığına sorular sorar. Yanıtların içinde “kara” kelimesi geçmezse; elindeki kocaman tarakla adam döver. “Karamanlıyım” ya da “Ankara’ya gidiyorum” deyip sıvışmanız hayrınıza.

23.Kabus cini Kamos

kamos 1
Karakura da denir. Rüyalarda insanları korkutan ve ruhlarını alan kötücül bir yaratık. Biçimsiz bir varlıktır. İnsanları uykuda yakalayarak götürür. Üzerine çöktüğü insan nefes alamaz. Gün ışığından korkar. Güneş doğunca da donar kalır.

24.Pantolonunuzu iliklemeyin, Karakorşak geliyor!

karakorsak 1
Geceleri izbede dışarıya çıkmanın doğru olmadığını vurgulayan bir halk anlayışının dışavurumu. Altay ve Türkmen kültüründe eşek, köpek, domuz, keçi kılığına girdiğine inanılan kötücül cin. Gece kapıları çalıp, ev sahibinin tanıdığı bir ses ve kılıkla çağırarak kaçırır. Bu cinden korunmak istiyorsanız pantolonunuzun düğmelerini açmanızı hatta açık gezmenizi tavsiye ederiz.

25.Avın bereketi Kayberen’den sorulur

kayberen 1
Kırgızların iyiliksever ruhlar arasında saydıkları “kayıp eren” adıyla andıkları ruhlar. Dağlarda yaşar ve geviş getiren hayvanları korurlar. Bu ruhlar, hayvanların artıp çoğalmasını sağlar. Ancak kızarlarsa hayvanları telef edebilirler.

26.Ayakları kayıştan Gulyabani: Kayış Baldır

kayisbaldir 1
Çocukları korkutmak için uydurulmuş kötücül varlık. Elsiz ve ayaksız bir ihtiyar görünümündedir. Yolda seyir halindeki insanları aldatıp, omzuna biner. Kim omuzuna alırsa, bir anda Kayış Baldır’ın karnından yılana benzer üç arşın uzunluğunda iki ayak çıkar ve yolcunun bedenine sarılır, yolu bitinceye kadar da bırakmaz.

27.Garip bir çoban: Kuzu Kuzu Kuşu

kuzu kuzu kusu
Balıkesir’in Bigadiç ilçesinde ormanda yaşadığına inanılan bir kuş. Hikayesi şöyle: Bir gün bir adam çobanın birini, kuzularına bakması için tutar. Çobanın bir an dalgınlığına gelir ve kuzuları kaybeder. Sahibinden de korktuğu için “Allah’ım beni kuş yap da buradan uçup gideyim” der. Çobanın dileği gerçekleşir. Bigadiçliler o zamandan beri “kuzu kuzu” diyen çobanın sesinin ormanlarda yankılandığını hikaye ederler.

28.Yılanların hiç yaşlanmayan ecesi Şahmeran

sahmaran (2)
Erbüke olarak da bilinen Maranlar, belden aşağısı yılan üstü insan doğaüstü yaratıklardır. Yeraltında yaşayan bu akıllı ve iyicil Maranların ecesi, hiç yaşlanmayan ve ölünce ruhunun kızına geçtiğine inanılan Şahmeran’dır. Onun insanlarca öldürüldüğünü henüz bilmeyen, bu nedenle derde deva olma işine devam eden Meranların, Şahmaran’ın ölümünü duydukları an Meran Ülkesi’nden çıkıp şehirleri yerle bir edecekleri söylenir. Bu inanış en çok Cizre, Nusaybin ve Tarsus civarında yerleşiktir.

29.Şamanların göksel rehberi Merküt

merkut 3
Merküt veya Bürküt de denilen Altay ve Moğol mitolojisindeki efsanevi kartal. Kimi yerlerde Anka kuşu ile özdeşleştirilmiş. Bazan da bir tanrı veya tanrıça olarak görünür. Gök yolculuğuna çıkan şamanın ruhuna ilk üç gök katı boyunca kılavuzluk eder.

30.Kuşların haydutu Şeşe

sese 1
Azerilerin inanışına göre, bilinmezler aleminden gelen kötücül bir kuştur. Yalnızca geceleri uçan bu kuş, erkek çocukları boğazından vurur. Bu nedenle de çocuğun altı aya kadar gözetim altında tutulması gerekir. İnanışa göre, Şeşe’yi yakalayan biri, anında öldürmelidir. Öldüren kişi Şeşe’nin vurduğu herhangi bir çocuğun boğazına elini sürerse çocuk kurtulur.

31.Aneeeeeem Öcü geldi!

ocu 1
Arapça ecinni kelimesinin Türkçe’deki karşılığı. Kalabalık yerlerde yaşadığına inanılır ve kısa boylu olarak tasvir edilir. Kocaman başları, tüyle kaplı bedenleri ve tersine duran ayakları vardır. Çarptığı iddia ediliyor. Cin çarpan insanın vücudu morarırmış, bir süre sonra da ölür derler.

32.Yunan Mitolojisi’ndeki Kiklopların tastamam aynısı: Tepegöz

tepegoz
Özellikle Dede Korkut hikayelerinde adı geçen yerel kültürümüzün en meşhur canavarı. Annesi alageyik kılığına girebilen bir peri, babası da çoban. Hem dişi, hem erkek Tepegöz’lere rastlanabilir. Parmağında büyülü bir yüzük takılıdır. Kaf dağında yaşayan Tepegöz’ün kılıcın kesmediği, okun işlemediği bedeninin tek zayıf yanı tek gözüdür. En sonunda Basat adlı kahraman tarafından öldürülür.

33.Güneş’i ve Ay’ı yutan Yelbegen

yelbegen 1
Altay mitolojisinde bazan yedi başlı bir dev bazan da ejderha olarak anlatılagelen insan yiyen at düşmanı mitolojik canavar. Üç, yedi veya 12 başı vardır. Siyah ya da sarı renklidir. Güneş ve Ay tutulması, Yelbegen’in bu gök cisimlerini yemesi olarak anlatılır.

İtbarak

İtbarak (ya da İt Barak); eski Türk destanlarında sözü edilen, Türklerin sürekli savaşa tutuştukları, o zamanki Türklerin kuzeybatısında yaşayan "köpek başlı insana benzer yaratıklar". Efsanelere ilk defa "Çok tüylü köpek" manasında geçmiştir. Oğuz Kağan destanlarına göre, "İtbarak'ların yurdu, kuzey-batıya dogru uzanan, karanlık ülkeleri içindeydi. Oğuz Han, İtbarak'lara karşı bir akın yapmış; fakat yenik ayrılıp, dağlar arasındaki bir nehrin ortasında bulunan, küçük bir adacığa sığınmak zorunda kalmıştı.

Hüma kuşu

İnanışlar

Başına konduğu kimseye mutluluk getirdiğine inanılması sebebi ile talih kuşu veya devlet kuşu olarak da isimlendirilir. Bunun kaynağı eskiden bir hükümdar ölünce halkın bir meydanda toplandığı ve Hüma'nın başına konduğu ya da gölgesinin üzerine düştüğü kişinin hükümdar olduğuna dair halk inancıdır. Bilinenlerin aksine Oğuz Han Destanında da geçtiği gibi , Çepni'lerin kuşu Huma kuşu değil , Kuma Kuşudur. Kuma Kuşu halk arasında söylendiği şekli ile ağ kerkenez , ak sunkur Çepni kuşudur. Yırtıcı bir kuş olup, Kaşgarinin eserlerinde büyük yırtıcı kuş olarak yazılıdır. Tiginlerin singesidir. savaşçılığı sembolize eder. Humay ise , Çepni kelimesinde ki savaşçılık anlamını zaten taşıyan özellikler göstermez. Hüma kuşu devlet şekillenmesini sembolize eder , bazı yorumlarda, Hüma'nın Feniks gibi birkaç yüzyılda küllerinden yeniden doğmak için kendini yakarak tükettiği de ifade edilir.

Devlet Kuş

Osmanlı tarihinde bilinen "Hümayun" teriminin, "Umay (Humay) adıyla İlgili olduğu düşünülür. Hakimiyetin göklerden geldiğine, Tanrı vergisi oluğuna dair eski mitolojik inancın izleri, halk arasında "Hüma" yani devlet kuşuyla ilgili dolaşan söylentilerde korunmuştur. Çok yaygın olan bir inanışa göre de "Devlet Kuşu" veya "Şahlık Kuşu" denilen "Hüma" kuşunun gölgesinin bir insanın başı üzerine düşmesi, o insanın dünyada çok bahtiyar biri olacağının, taç giyeceğinin ve hakimiyete ulaşacağının işareti sayılırdı. Bu inanç Azerbaycan hikâye ve efsanelerinde, "Devlet Kuşu"nun uçurulması ve omzuna oturduğu insanın padişah seçileceği şeklinde yaşamaktadır. Onun bahtiyarlık ve mutluluk sembolüne dönüşmesi ise benzer bir olaydır.

Abra ve Yutpa

Abra ve Yutpa - Türk ve Altay mitolojisinde adları geçen yeraltı yılanları. Abura/Apra ve "Yutma/Utma" olarak da tanınırlar.

Özellikleri

Yeraltındaki Büyük Deniz (Tengiz)’de yaşayan ve ejdere benzeyen devasa iki yılandır. Timsaha benzer görünümlmeri vardır.Bu canavarların ikisinin adı birlikte anılır. Çatal kuyruklu ve dört ayaklıdırlar. Gözleri parlak bakır renklidir. Ayakları kızıldır. İnanılmaz büyüklüktedir, görenlerin yüreğine korku basar. Yeşil baldırlı, ak göğüslü, kayık gibi yassı çenelidirler. Erlik’in sarayını korurlar, onun hizmetkarı olarak bilinirler. Çok güçlü çeneleri vardır. Bazı metinlere göreyse Toybadım Irmağı'nın kıyılarında yaşayan korkunç canavarlardır. Bir yağna’yı (fili) tek lokmada yutabilirler. Ker Abra, Ker Yutpa, Ker Arat ve Ker Doydu olarak dört yer altı canlısından bazen birlikte bahsedilir. Bazen de bu dördünün aynı varlık olduğu düşünülür.
Altay şamanlığında yeşil bir kumaştan yapılmış ve örgülerle süslenmiş Abra'nın tasviri, şamanın giysisine asılır. Abra'nın başı puhu tüyleri (ülberk) ile süslenir. Gözü, parlak bakır düğmelerden, ayakları da genellikle kırmızı kumaşlardan seçilmiş yamalardan yapılır. Bunlara, örülmüş dokuz püskül eklenir. Şaman giysisinde, cübbenin bir yanında yer alan, yeraltı canavarı olarak algılanan yılanı temsil edecek biçimde çatal kuyruklu ve dört ayaklı olarak tasarımlanan, kötü ruhlardan koruduğuna inanılan, siyah kumaştan şeritler Yutpayı temsil eder.