instagram twitter linkedin github youtube

30.11.18

9 Farklı Türde Türkiye'nin En Popüler YouTube Kanalları

CreatorDen, 3 farklı kategori ve 9 farklı türde YouTube Türkiye'nin en popüler kanallarını listeledi. Verilere göre YouTube Türkiye'de en çok eğlence, makyaj, yemek ve oyun videoları izleniyor.
We Are Social verilerine göre Türkiye’de çevrimiçi medya kavramı yerine oturmuş durumda. Türk insanının sosyal medyada geçirdiği süre ile televizyon başında geçirdiği süre birbiri ile aynı. Bununla birlikte Türkiye’deki kullanıcılar internette, televizyon başında geçirdikleri süreden 3 kat daha uzun kalıyorlar.

Türkiye nüfusunun %63’ü aktif olarak sosyal medya kullanıyor. Daha da önemlisi, nüfusun %55’i ‘yeni medya’ olarak adlandırılan YouTube’u aktif olarak kullanıyor. Bu veriler rakamlardan ibaret olsa da aslında çok daha fazlasını anlatıyor. Fakat en önemli anlamı; Türk insanın medya tüketim anlayışı değişiyor.

Türkiye, YouTube’da en çok hangi içeriklere ilgi duyuyor?
YouTube Türkiye’de en çok izlenen türler: Eğlence, makyaj, yemek ve oyun.
Kullanıcıları YouTube’da video izlemeye iten nedenler: Ürün araştırması, eğlence ve yeni bilgiler öğrenmek.
Tüketicilerin %63’ü bir ürünü almadan önce ürün ile ilgili YouTube videosu izliyor.
YouTube’da en çok zaman geçiren yaş grupları: 18-24 ve 24-35.
Türk YouTube kanallarının ortalama abone sayıları 41 bin.


Sahi, Türk insanı YouTube’da en fazla kimi izliyor? Kimleri trendlere daha fazla sokuyor? CreatorDen, Türkiye’nin en popüler YouTube kanallarını Güzellik - Moda - Lifestyle, Eğlence - Oyun ve Yemek - Seyahat - Anne - Çocuk olmak üzere üç farklı kategoride ve toplam 9 farklı türde listeleyerek YouTube Türkiye’nin trend kanallarını listeledi.


Pamukkale Travertenleri

Traverten çok yönlü, çeşitli nedenlere ve ortamlara bağlı, kimyasal reaksiyon sonucu çökelme ile oluşan bir kayadır. Pamukkale termal kaynağını meydana getiren jeolojik olaylar geniş bir bölgeyi etkilemiştir. Bu bölgede sıcaklıkları 35-100 C arasında değişen 17 sıcak su alanı bulunmaktadır. Pamukkale termal kaynağı, bölgesel potansiyel içindeki bir ünitedir. Kaynak, antik dönemlerden beri kullanılmaktadır.

Termal su kaynaktan çıktıktan sonra, 320 m uzunluğunda bir kanal ile traverten başına gelmekte ve buradan, 60-70 m.lik kısmi çökelmenin olduğu traverten katlarına dökülmekte ve ortalama 240-300 m. yol kat etmektedir.

Kaynaktan çıkan 35.6 0C sıcaklığında, içinde yüksek miktarda Kalsiyum Hidrokarbonat bulunan suyun havadaki oksijen ile olan teması sırasında Karbondioksit ve Karbon monoksit uçarak kalsiyum karbonat çökelmekte ve traverten oluşumuna sebep olmaktadır. Çökelti ilk etapta jel halindedir. Reaksiyon kimyasal olarak; Ca(HCO3)+O2 CaCO+CO2+CO+H2O şeklindedir. Kat kat havuzcuklarında ve kat kat seddelerinde, çökelmekte olan kalsiyum karbonat, başlangıçta yumuşak bir jel halindedir.


Zaman içinde sertleşmekte ve traverten olmaktadır. Ancak ziyaretçiler tarafından katlar üzerinde gezilmesi ve oynanması, henüz yumuşacık haldeki kalsiyum karbonatların ezilmesine, dağılmasına neden olmaktadır. Travertenlere termal su kontrollü olarak belirli bir program dahilinde verilmektedir. Fazla miktarda ve uzun süre aynı yere akıtılan su yosunlaşmaya ve dolayısıyla travertenlerde hoş olmayan kirliliğe sebep olmaktadır. Beyazlığın oluşumunda, hava şartları, ısı kaybı, akışın yayılımı ve süresi etkilidir. Çökelme, termal sudaki karbondioksitin havadaki karbondioksit dengeye gelinceye kadar devam etmektedir



Yerinde yapılan analizlerde, kaynak başındaki suyun karbondioksit miktarı ortalama 725mg/1 iken, suyun travertenleri terk ettiğinde bu miktar 145mg/1'e düşmektedir. Keza kalsiyum bikarbonat da benzer şekilde 1200 mg/1'den 400 mg/1'e düşmektedir. Keza Ca 576/8mg/1'e düşmektedir. Bu analiz sonucuna göre, 1lt. sudan traverten üzerine 499.9mg. CaCO 3 çökelmektedir. Bu miktar 1 1/sn. su için günde 43191g. Çökelme demektir. Ortalama yoğunluğu 1.48g/cm 3 alan kaplar. Suyun ortalama debisi 466.21/sn. olduğuna göre 13584m 2 alan beyazlatılabilecektir. Pratikte bu şartları yerine getirmek güçtür. Ancak bu teorik yaklaşıma göre yılda 1mm. kalınlığında 4.9km 2 alan beyazlatılabilir.

Türkiye’de YouTuber Olmak – Yurt Dışında YouTuber Olmak

Yurt dışında ve Türkiye’de Youtube‘un farkı çok büyük.Sadece para kazanmak değil birçok yönde farkı var. Genellikle ne tür farklar var diye düşündüğümüzde sadece yurt dışında çok daha fazla para kazanılabiliyor ama Türkiye’de çok az kazanılıyor diyoruz ama bazı şeyleri görmezden geliyoruz.

Yurt Dışında ve Türkiye’de Youtube’un Farkı
Öncelikle Türkçe bir YouTube kanalınız varsa YouTube videolarınızın 1.000 izlenmesinden 1TL kazanıyorsunuzdur. Eğer YouTube kanalınız 10 Milyon izleniyorsa (Aylık) aşağı yukarı 10.000TL kazanmışsınızdır. Bazı Yabancı YouTube kanallarının Adsense raporlarına göre bir yabancı YouTube kanalı Türkçe içerik yapan YouTube kanalından aşağı yukarı 10-15 kat daha fazla gelir elde ediyor. Yabancı bir YouTube kanalı Aylık 10 Milyon izlediğinde 30 bin dolar (112 Bin TL) civarında kazanç sağlarken Türkçe içerik sağlayan YouTube kanalı 2.681 dolar (10 Bin TL) kazanıyor.

Burada YouTube’da İngilizce içerik üretmenin Türkçe içerik üretmekten daha kârlı ve daha güzel bir iş olduğunu düşünebilirsiniz fakat YANILIYORSUNUZ…

Karşılaştırma
Şöyle bir örnekten yola çıkalım. Amerika’da 2 Milyon takipçisi olan bir YouTuber var. Türkiye’de ise İstanbul’da yaşayan 2 Milyon takipçisi olan bir YouTuber var.

Amerika’da yaşayan YouTuberi tanıyan kişi çok azdır. Onun takipçi kitlesi dünya geneline yayılmıştır. Onu Almanya, İngiltere, Rusya ve birçok ülkeden izleyen insanlar var ve bir etkinlik yapmak isterse veya bir şey pazarlamak isterse maalesef çok az kitlesi olacaktır. Türkiye’de ise İstanbul Şehrinde 1-1.5 Milyon insan bu YouTuberi tanıyor ve bu YouTuber local olarak pazarlama yapabilir, sponsorlu reklamlar yapabilir, buluşmalar gerçekleştirebilir. (Başka şehirde yaşayan takipçileri buluşmalar için mutlaka o şehre gelecektir.)
Yurt dışındaki YouTuberin elde edebileceği kitle Türkiye’de bulunan YouTuberin elde ettiği kitlenin 15-20 kat daha altında olacaktır.  Türkiye’de yaşayan YouTuberin izleyicileri aynı ülkede ve hatta büyük çoğunluğu aynı şehirde. Haliyle lokal pazarlama çok rahat yapılabiliyor ve bu kişiye adeta influencer diyebilirim

Türkiye’de YouTuber Olmak – Yurt Dışında YouTuber Olmak
Türkiye’de YouTuber olmak demek bir bakıma Ünlü olmak anlamına geliyor. Yurt dışında YouTuber olmak demek pek bir şey ifade etmiyor, sizi bilmemeleri anlamına denk geliyor.  Türkiye’de YouTuber olmak sadece internet ortamında değil televizyon, gazete, radyo ve etkinliklerde de yer almak demektir. Türkiye’de YouTuber olmanın en keyif verici yanı ise sokakta yürürken insanların seni tanıması ve seninle resim çekilmesi. Ben şahsen Bursa’da yaşamama rağmen metro da seyahat ederken bazı insanlar beni tanıyorlar ve sen HelpMert misin? Diye soru soruyorlar Bu oldukça keyif verici, beni çok mutlu eden bir durum ve beni daha çok video çekmeye, içerik üretmeye motive eden bir şey fakat Yurt dışında yaşayan YouTuberlar maalesef bu tadı çok iyi tadamayacaklardır.

Şanslı olduğumuz bir diğer konu ise biz izleyicilerimiz ile genel olarak aynı kültürden geliyoruz. Onları gücendirmemiz gerektiğini ve nelerin onları gücendirebileceğini çok iyi biliyoruz. Bu yüzden videolarımızda daha dikkatliyiz.

Şöyle bir konuyu toparlayacak olursak

Sizi tanıyan insanlar çok daha fazla.
Local pazarlama yapabiliyorsunuz.
Marka iş birlikleri
Sponsor anlaşmaları
Gibi artı yönler ile Adsense’den yabancı kanallara göre az gelir elde etseniz bile bu saydığım artı yönler ile yabancı kanallardan daha fazla kazanç elde edebilirsiniz. Burada marka değeriniz çok önemlidir ve video başına çok yüksek rakamlarda kazanç sağlayabilirsiniz.

28.11.18

Ağlayan Kaya

Manisa'da yer alan Spil Dağı'nın kuzeybatısında varlığını sürdüren Ağlayan Kaya, yalnızca bir kaya parçası olmasına rağmen, konu olduğu ilginç efsanesi ile dikkatleri üzerine çekiyor. Ağlayan Kaya, Manisa'nın bilenen efsanelerinden ve gezilecek yerlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Çok sayıda turistin, gezi ve kültürel amaçla ziyaret ettiği Ağlayan Kaya'nın efsanesine gelecek olursak;

Geçmiş zamanlarda Manisa'da Nioble isminde bir anne yaşıyormuş. 6'sı erkek, 6'sı ise kız olmak üzere 12 çocuk sahibi ve çocuklarına sonsuz derecede bağlı olan Nioble, bu nedenle kendisiyle son derece gurur duyuyormuş. Ancak Nioble bu gururu biraz fazla abartmış olacak ki, her yerde bu özelliğinden bahsederek övünüyormuş. Çarşıda ve sokaklarda "hanginiz benden üstünsünüz, bu kadar çocuk sahibi başka bir anne daha var mı, ben hepinizden üstünüm, benimle Leto (o zamanlardaki inanışa göre en güçlü tanrı) bile başa çıkamaz, onun bile 2 tane çocuğu var ancak ben 12 çocuğa sahibim" diyerek dolaşıp duruyormuş.

Tüm bunlar olurken, Tanrıça Leto ise Menderes ırmağının kenarında dinleniyormuş. Ansızın, rüzgar tüm bu olan biteni tanrıçanın kulağına fısıldayıvermiş. Leto, hiç vakit kaybetmeden çocukları Apollon ve Artemis'e Nioble'yi cezalandırmaları için emir vermiş. Bunun üzerine harekete geçen bu 2 çocuk, Nioble'nin 12 çocuğunu da öldürmüş. Efsaneye göre de Nioble, bu üzüntüye dayanamayıp olduğu yerde taş kesilmiş.


Kernek Şelalesi

Şelale Parkı (Kernek Şelalesi) Malatya Şehir Merkezi'nde bulunan, Kernek Meydanındadır. Yeşilin birçok tonu Şelale Parkı'nda mevcut. Biz de Şelale Parkı'na uğrayıp, bu güzel manzaraya karşı çayımızı içtikten sonra fotoğraflar çekiyoruz. Gezmek için Malatya'ya giden herkese, burayı ziyaret etmelerini tavsiye ederiz.

İnsanların fazla uzağa gitmeden ulaşabileceği, buna benzer ve daha büyük birçok park da Şehir Merkezi'nde bulunuyor.

26.11.18

İstanbul Sancaktepe'de Askeri Helikopter Düştü

İstanbul, Sancaktepe'de mahalle arasına eğitim uçuşu için havalanan UH-1 tipi askeri helikopter düştü. Milli Savunma Bakanı Akar  "2 subay, 2 astsubayımız şehit oldu, 1 uzman çavuşumuz şu anda ameliyathanede" açıklamasında bulundu. Helikopterin düşme nedenine ilişkin henüz resmi bir açıklama bulunmuyor. Olay yerinde incelemeler sürüyor.
Alınan bilgiye göre, Sancaktepe'de Topçular Caddesi Fırtına Sokak'taki 4 katlı binanın çatısına çarpan askeri helikopter, sokağa düştü.
Haber verilmesi üzerine bölgeye polis, itfaiye ve sağlık ekipleri sevk edildi.

Askeri helikopterin düşmesi sonucu 4 asker şehit olurken, bir asker yaralandı.

Yaralı askerin ambulansla Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne getirildiği ve burada ameliyata alındığı öğrenildi.

İstanbul Valisi Ali Yerlikaya yaptığı açıklamada, "Eğitim uçuşu yapan askeri helikopterimiz bilinemeyen sebepten dolayı düşmüştür. 4 şehidimiz, 1 yaralımız var. Yaralılara yönelik tedavi ve olayın sebebiyle ilgili inceleme başlamıştır. Olay yerindeki çalışma devam etmektedir" açıklamasında bulundu

Şehit olan askerlerimize Allah rahmet eylesin mekanını cennet eylesin. Şehadetini kabul etsin

Yaralı askerlerimize Allah acil şifalar versin

Nemrut dağı

Nemrut Dağı (Adıyaman - Kahta)

UNESCO Dünya Miras Listesi’ne Alınma Tarihi: 1987
Liste Sıra No: 448

Yeri: Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Adıyaman
Kategori: Kültürel

Adıyaman’ın Kahta İlçesi’nde 2150 metre yüksekliğindeki Nemrut Dağı yamaçlarında hükümdarlık yapmış olan Kommagene Kralı I. Antiochos’un tanrılara ve atalarına minnettarlığını göstermek için yaptırdığı mezarı, anıtsal heykelleri ve benzersiz manzarası ile Helenistik Dönemin en görkemli kalıntılarından birisidir. Anıtsal heykeller doğu, batı ve kuzey teraslarına yayılmıştır. Doğu terası kutsal merkezdir ve bu nedenle en önemli heykel ve mimari kalıntılar burada bulunmaktadır. İyi korunmuş durumdaki dev heykeller kireçtaşı bloklarından yapılmıştır ve 8-10 metre yüksekliktedir. Varlığı bilinmekle beraber kral mezarı, henüz keşfedilememiştir.

25.11.18

Kız kalesi

Mersin, Erdemli‘nin önemli turizm merkezi olan Kızkalesi, Erdemli’ye 23, Mersin’e 60 km mesafede yer alıyor. Kızkalesi zengin bir tarihe sahip. Kalenin de adını aldığı Kızkalesi beldesinin antik ismi Corycus veya Korykos. M.Ö. 4. yüzyılda Grekler tarafından kurulan Corycus en parlak dönemini Romalılar zamanında yaşamış. Kızkalesi, tarih içinde Selevkoslar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Ermeniler, Fransızların (Kıbrıs Krallığı), Karamanlılar ve Osmanlılar’ın hakimiyetinde kalmış önemli bir yerleşim bölgesi ve ticaret merkeziymiş.

Şimdi ise turistik tesisleri, denizi, kumsalları ve lokantalarıyla Kızkalesi’ndeki ören yerlerinde her dönemden kalelere, sarnıçlara, kiliselere, su kemerlerine, kaya mezarlarına, lahitlere, taş döşemeli yollara rastlamak mümkün.

Adını aldığı kale, deniz içerisinde olup karadan 200 m açıkta küçük bir adacıkta yer alıyor. Kızkalesi’nin yanı sıra Deniz Kalesi de deniyor. Büyük bölümü ayakta olan Kızkalesi’nin kuzey ve güney uçları sekiz kuleyle güçlendirilmiş. 12. yüzyılda yapıldığı bilinen kalenin dış çevre uzunluğu 192 metre. Koyun stratejik konumu nedeniyle çevreden gelebilecek tehlikelere karşı önlem amacıyla deniz kalesinin yapıldığı bu kalenin saldırıya karşı ilk savunma noktası olması amaçlanmış.

Efsaneye göre ise, Korikos’ta yaşayan krallardan biri bir kız çocuğu olsun diye gece gündüz tanrıya yalvarmaktadır. Sonunda dileği yerine gelir. Kız büyüdükçe güzelliği ve yardım severliği ile herkesin sevgisini kazanır, günlerden bir gün kaleye bir falcı gelir kral onu saraya çağırtır kızının geleceğini öğrenmek ister, falcı prensesin eline bakınca irkilir ama bir şey söylemez kral zorlayınca kralım der kızınızı bir yılan sokacak bu yazgıyı hiçbir şey bozamayacak ve siz dahi engel olamayacaksınız deyip oradan ayrılır.

Kral kıza bir şey söylemez ama düşüncelere dalar sonunda kıyıya yakın küçük bir adacık üzerinde ak taşlardan bir Kale yaptırmaya karar vererek kaleyi yaptırır ve kızını buraya kapatır, olan biteni bilmediginden kızı üzülmekte günden güne eriyip gitmektedir. Günün birinde saraydan kaleye gönderilen bir üzüm sepetinin içinden çıkan bir yılan kızı sokar ve öldürür.

Kızkalesi, Mersin

Kızkalesinin tam karşısında karada bir kale daha var; Kıyı Kale veya Karakalesi de deniyor. Kızkalesi de bu kaleyi desteklemek amacıyla yaptırılmış. Genelde Kızkalesi daha çok bilinse de daha önce birbiriyle bağlantılı olan bu kaleler ikili bir sistem oluşturuyor.

Kızkalesi’ne nasıl gidilir
Mersin’e 60 km, Erdemli’ye 23 km uzaklıkta bulunan kaleye Mersin-Silifke arası çalışan özel otobüslerle ulaşmak mümkün. Deniz içinde bulunan kaleye ulaşmak için Kızkalesi’nde bulunan tekneler kullanılıyor.

Kızkalesi, Mersin

Kızkalesi giriş ücreti
Giriş ücretinin yalnızca 5 TL olduğu kaleyi Müzekartınız ile yılda 2 kez ücretsiz, Müzekart+ ile sınırsız ziyaret edebilirsiniz. Haftanın her günü ziyarete açık olan kaleye, Nisan-Ekim döneminde 8.00-19.00; Kasım-Mart döneminde ise 8.00-17.00 saatleri arasında ziyaretçi kabul ediliyor.

Kutlama mesajı

Başta Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, gelecek nesiller yetiştiren tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlu olsun.

Antalya İlinin Manavgat İlçesinde Manavgat Çayı üzerinde bulunan ülkemizin en ünlü şelalelerinden birdir.
Yılda yaklaşık 1 milyon kişinin ziyaret ettiği Manavgat Şelalesi Manavgat İlçe Merkezine yaklaşık 4 km uzaklıktadır.
Şelale Antalya'ya 76 km, Side'ye 8 km, Alanya'ya ise 62 km uzaklıktadır.
Manavgat Şelalesi'nin gürül gürül akıp dökülen suları görenleri büyüleyen bir manzara yaratır.
Irmak sularının 3–4 m'lik bir falezden düşmesiyle meydana gelir.

İlçe merkezinin kuzeyinde kalan Manavgat Şelalesi Manavgat Çayının her iki tarafındanda ziyaret edilebilmektedir.
Fakat esas ziyaret yeri Manavgat Belediyesi tarafından yeni çevre düzenlemesi yapılan ücretli girişe sahip park alanıdır.
Çınar ağaçlarıyla kaplı parkta şelaleyi çok iyi görebileceğiniz seyir terasları, restoran, büfe, hediyelik eşya satış yerleri ve tuvaletler bulunmaktadır.
Bu park alanına giderken Manavgat Çayının sol tarafından yukarı çıkmanız gerekir.
Çayın sağ tarafında kalan yoldan şelaleye giderseniz bu kısımda herhangi bir seyir terası tesis yoktur.

Manavgat Şelalesine özel araç, taksi ve Manavgat Şehir Merkezinden kalkan dolmuşlarla ulaşabilirsiniz. Manavgat Çayı'nın bu bölgelerinde piknikde yapılmaktadır.

Bunları Biliyor musunuz? 1. seri

En büyük kıta – Asya
Asya kıtasının yüzölçümü 43,8 milyon km2 (%29,3)

Dünyanın en küçük kıtası Avustralya
Yüzölçümü 9 milyon km2 (%6)

Üzerinde ülke olmayan ve insan yaşamayan tek kıta Antarktika
Eskimolar bile bu soğuk kıtada yaşamıyor. Kıtanın tek insan sakinleri yaz aylarında araştırma için giden bilim adamlarından ibaret. Kış aylarında onlar bile olmuyor.

Dünyanın en büyük adası: Grönland
Yüzölçümü 2,1 milyon km2

Dünyanın en büyük okyanusu: Büyük Okyanus
Nam-ı diğer Pasifik Okyanusu 168,7 milyon km2 (%46,6) alanı ile tüm karaların toplamından daha büyük.

Dünyanın en küçük okyanusu: Arktik
Kuzey Buz Okyanusu 15,6 milyon km2 (%4,3). Bazılarına göre bir deniz.

En büyük deniz – Mercan Denizi
Yüzey alanı 4,8 milyon km2 olan Mercan Denizi Avustralya’nın kuzeydoğusunda yer alıyor.

Dünyanın en büyük gölü – Hazar Denizi
Büyüklüğü 371.000 km2 ve aynı zamanda dünyanın en büyük tuzlusu gölü.

En büyük tatlısu gölü Superior
Yüzölçümü 82.414 km2.

Dünyanın en derin gölü – Baykal
Dünyanın en büyük tatlısu/içme suyu deposu Baykal Gölü’nün derinliği 1.642 metreye ulaşıyor, hacmi ise 23.615 km3.

Dünyanın en büyük şelalesi: Iguazú Şelalesi
Dünyanın 7 Doğa Harikası listesinde olan şelale, yüksekliği, genişliği ve taşıdığı su miktarıyla dünyanın en büyük şelalesidir. Iguazu Şelalesi’nin en görkemli yeri, U şeklinde akan Şeytan Gırtlağı (Devil’s Throat) adındaki kısmıdır.

En yüksek şelale: Angel Şelalesi
Yüksekliği 979 metre.

Dünyanın en uzun nehri – Nil Nehri
Nil’in uzunluğu 6.650 km.

En büyük nehir – Amazon Nehri
Amazon nehrinden bir saniyede akan su miktarı 219.000 m3. Akan bu su miktarıyla Amazon, 32 günde Van Gölünü doldurabilir.

Dünyanın en derin çukuru: Mariana
Büyük Okyanus’taki Mariana adalarının doğusunda bulunan Mariana Çukuru’nun derinliği 10.994 metre. Mariana aslında yarığın ismi, en derin yerin adı ise Challenger Derinliği.

Karadaki en derin çukur: Bentley
Bentley Buzulaltı Çukuru’nun derinliği 2.555 km.

En yüksek dağ: Everest Dağı
Everest Dağı’nnın denizden yüksekliği 8.848 metre.

Dünyanın en uzun dağı: Mauna Kea Dağı
Dağın denizden yüksekliği 4.204 metre ancak dağın okyanustaki tabanından zirvesine olan yüksekliği 10.200 metrenin üzerinde.

En büyük çöl – Antarktika
Kıta aynı zamanda dünyanın en büyük soğuk çölüdür. Yüzölçümü 13,7 milyon km2

Dünyanın en büyük sıcak çölü – Büyük Sahra
Büyük Sahra Çölü’nün alanı 7,8 milyon km2

En büyük ülke – Rusya
Rusya’nın yüzölçümü 17 milyon km2. Ülke, Antarktika, Avrupa ve Avustralya kıtalarından ve  Kuzey Buz Okyanusundan daha büyük bir alana sahip.

Dünyanın en küçük ülkesi: Vatikan
Bir mahalle büyüklüğünde bile olmayan Vatikan’ın yüzölçümü 0,44 km2.

En çok komşusu olan ülkeler Çin ve Rusya
Her iki ülkenin de 14’er komşusu bulunuyor.

İki ülke arasındaki en uzun kara sınırı
Dünyanın en uzun kara sınırı ABD-Kanada sınırı olup tam 8.891 kilometre uzunluğundadır.

En uzun kıyı şeridi olan ülke: Kanada
Kanada’nın kıyılarının toplam uzunluğu 202.080 km ki bu uzunluk dünyanın çevresini 5 defa dolaşır.

Dünyadaki tek kıta ülke: Avustralya
Avustralya bir kıtanın anakarasının tamamını kaplayan tek ülke.

En büyük ada ülkesi
Endonezya, 250 milyonu aşan nüfusu (2015), 14 binden fazla adası ve 1,9 milyon km2 alanıyla dünyanın en büyük ada ülkesi.

Dünyanın en küçük ada ülkesi
Büyük okyanusta bulunan Nauru’nun alanı sadece 21 km2.

24.11.18

Türk sanılan çok şaşıracağınız 30 yabancı marka

30- Alarko

29- Avon

28- İçim

27- Jelibon

26- Topitop

25- Şipsevdi

24- First sakız

23- Kent

22- Doğadan

21- Can Bebe

20- Erikli

19- YemekSepeti

18- Yörsan

17- Hacı Şakir

16- Petrol Ofisi

15- İpek Şampuan

14- Ace

13- Banvit

12- Atasun Optik

11- Yedigün

10- Sana

9- Omo

8- Yumoş

7- Algida

6- Cif

5- Domestos

4- Damla

3- Sırma

2- Hayat Su

1- Falım

23.11.18

Truva Atı

Paris ve Helen’in efsanesine konu olan Truva Atı, Troya kentinin ele geçirilmesi için tarihin en zeki savaş hilesiydi. Troya, barışsever ve huzurlu bir yaşamla kralları Priamos’un idaresi altında uzun yıllar barış içinde mutlu yaşadılar. Efsanenin konusu olan Troya M.Ö 30. yy ve 20. Yüzyılda ticaretin, kültür ve medeniyetin merkeziydi. Çanakkale Boğazı’nın Ege Denizi’ne açılan kesiminde bulunan kent, M.Ö 13. yüzyılın sonlarına doğru büyük bir yangın yaşamış ve yok olmuştur. Yangının, Paris’in Helen’i kaçırmasından sonra Kral Menelaus ve ağabeyi Agamennon’un Troya kentine saldırması sonucu çıkan savaştan kaynaklandığı düşünülmektedir. Daha sonra yapılan kazılarda farklı kültürlerin kalıntıları bulunmuştur. Troya kenti zamanında Perslerin, Büyük İskender’in, Selevkoslar’ın, Perhamon Krallığı ve Romalıların yerleşkesi olmuştur.

 Paris’in Doğumu ve Troya Kentinin Felaket Kehaneti
Troya’nın adaletli ve barışsever Kralı Priamon’un eşi Hekabe, bir gece kötü bir rüyayla uyandı. Rüyasında karnından ateşler çıkarmakta ve karnından çıkan ateşle Troya yanıp kül olmaktaydı. Sabah ilk iş kocasına gördüğü rüyayı anlatan Hekabe, bir kahine gördüğü rüyayı anlatınca, kahin, Hekabe’nin hamile olduğunu ve doğacak çocuğun Troya kentine felaket getireceğini söyledi. Çocuk doğar doğmaz öldürülmeliydi. Kral Priamos, doğan bebeğin öldürülmesi için bir adamını görevlendirdi; fakat küçük çocuğu öldürmeye kıyamayan asker onu İDA’ya (Kazdağı) götürerek kurda kuşa teslim etti. Fakat bebek bir çoban tarafından bulunarak büyütüldü. Çobanın bulduğu çocuk Troya’nın felaketi olan Paris’ten başkası değildi.

 Nifak Tanrıçası Eris’in İntikamı ve Afrodit’in Paris’e Hediyesi Helen
Paris, yaşayacaklarından habersiz büyürken Olimpos Dağında bir kargaşa hakimdi. Kral Peleus ile Deniz Perisi Thetis’in evlenme ziyafetine bütün tanrı ve tanrıçaların davet edilmesine rağmen kavga ve nifak tanrıçası Eris, davet edilmemişti. Ve Eris, davet edilmediği için Olimpos Dağındaki tanrı ve tanrıçalardan intikam almak için yemin etti. Üzerine “en güzel tanrıçaya” yazdığı altın elmayı ziyafet masasına bıraktı. Kısa zamanda herkesin kendisine sahip olduğunu düşündüğü bu elma, tanrıçaların kavga etmesine neden oldu ve Eris amacına ulaştı. Bütün tanrıçaların geri çekilmeye başlamasına rağmen kudret tanrıçası Hera, zeka tanrıçası Palas, Athena ve aşk tanrıçası Afrodit elmaya sahip olmak için tartışmaya devam ettiler. Çıkan anlaşmazlık Zeus’un huzuruna kadar gitti. Zeus, “gidin” dedi. “Irmakları bol İda dağına, orada Paris adında Troya’lı bir prens yaşamaktadır, sizin hanginizin daha güzel olduğuna o karar verecek.”


Truvalı Helen,
Evelyn de Morgan (1898, London)
Tanrıçaları Olimpos’tan uzaklaştıran Zeus, tanrıçaların arasındaki yarışın adil olması için Paris’e teklifi sunmak üzere altın elma ile birlikte haberci tanrı Hermes’i gönderdi. Paris, hangi tanrıçayı güzel görürse elmayı ona verecekti. Birbirinden güzel tanrıçaları karşısında gören Paris, seçim yapamadı ve tanrıçalar genç Paris’i güç ve hükümdarlıkla kandırmaya çalıştılar. Hera, kendisine kudret vaad etti. Altın elmayı kendisine verdiği takdirde Paris, Avrupa ve Asya’nın en güçlü kralı olacaktı; Athena, kendisini dünyanın en zeki kralı yapacağını ve Yunanistan’la yapılacak savaşta kendisine zafer vaat etti; Afrodit ise ne güç ne de akıl vaad etti. Afrodit, genç Paris’in ilgisini şehvet ve tutkuyla çekti ve ona en güzel kadını vaad etti. Önceden beri en güzele merakı olan Paris, Afrodit’in teklifine kandı ve elmayı Afrodit’e verdi. Paris, Afrodit’in büyük şehvetini ve aşkını; Athena ve Hera’nın da nefretini ve Troya’nın sonunu kazanmıştı. Afrodit sözünde durdu ve dünyanın en güzel kadını olan Isparta Kralı Menelaos’un karısı olan güzeller güzeli Helen’i Paris’e sundu. Paris’e dostluğunu ve misafirperverliğini gösteren Kral Menelaos Girit’teyken genç Paris, Helen’i Troya kentine kaçırdı. Karısı Helen’in Troya’ya kaçırıldığını öğrenen Menelaos geri dönerek bütün Yunanlı Kralları toplayarak Troya kentine savaş açtı. Menelaos’un yanında ağabeyi Agamennon, yaşlı Nestor, Ajax, Patroklos Troyalılarla savaşmaya razıydılar. Yunan krallarının en zekisi ve kurnazı olan Odysseus, habercinin geldiğini görünce delirmiş gibi davranarak hem tarlayı sürüyor hem de tarlaya buğday yerine tuz ekiyordu. Fakat Agamennon’un gönderdiği haberci de çok zeki biriydi ve kralın çocuklarından birini alıp sabanın önüne attı. Odysseus oğlunun ölümüne razı olmadı ve savaşa isteksiz olsa da katılmaya karar verdi.

Savaştan yana olmayan diğer kral Akhilleus ise savaşa katılacağı takdirde Troya’nın düştüğünü görmeden öleceğini biliyordu, çünkü bunu kendisine annesi olan deniz perisi Thetis söylemişti. Son çare olarak kendisini arayan müttefiklerden saklanmak için kadın kılığına bürünerek kral Lycomedes’in sarayındaki kadınların içine saklandı. Akhilleus’in kaybolduğunu öğrenen krallar onu bulma görevini kurnaz bir kral olan Odysseus’a verdiler. Odysseus saray içine tüccar olarak gitti ve tezgahının bir tarafında ipek kumaşlar, inci boncuklar ve değerli taşlarla süslü mücevher varken tezgahın diğer tarafında taşlarla süslü altın kakmalı kılıçlar ve küçük hançerler bulunuyordu. Bütün saray eşrafı ipeklerle takılarla ilgilenirken Akhilleus kılıçlarla uğraşmaya başlayınca Odysseus onu tanıdı ve Akhilleus öleceğini bilmesine rağmen zorla da olsa mecburen ordu kampına katılmaya razı oldu.

 Agamennon’un Kızı Iphiginia’nın Doğa Tanrıçası Artemis’e Kurban Edilmesi
Bütün müttefiklerin katılmasıyla nihayet ordu tamamlandı ve Troya kentine doğru yola koyuldu. Fakat dinmek bilmeyen Kuzey rüzgarları gemilerin ilerlemesini engelliyor ve savaşçıları bertaraf ediyordu. Bu durumun sebebini öğrenmek için kahine danışıldı ve kahin, Akhalıların Artemis’in lanetine uğradıklarını, Agamennon’un askerlerinden birinin Artemis’in ormanındaki bir tavşanı öldürdüğünü ve bu lanetin ancak Agamennon’un kızı Iphiginia’nın Artemis’e kurban edilmesiyle son bulacağını söyledi. Agamennon’un içi kan ağlasa da savaşı kazanmak için kızını kurban etmek zorundaydı. Agamennon’un kızını kurban etmeye razı olmasından sonra Kuzey rüzgarları dindi ve Akhalılar binlerce gemi ve yüz bini aşkın savaşçı ile Troya kentine doğru yola çıktılar. Çanakkale Boğazının kumsallarına ulaşan ve kamp kuran ordu, defalarca Troya kentine saldırdı. Fakat Troya kentinin savunması çok güçlüydü ve Kralın kahraman oğulları Troya kentini ve Paris’i canları pahasına korumaya yeminliydiler. Kenti koruyan kahraman komutanların en cesuru olan atları eğiten Hektor savunma ordusunun baş kumandanıydı.

 Troya Kentini Kuşatılması ve Tanrıların Yeryüzündeki Savaşı
Kuşatmanın başlamasıyla birlikte Akhalılara düşman olan Anadolu halkları da Troyalıları bu savaşta yalnız bırakmadılar. Savaş taarruz ve geri çekilmelerle 9 yıl sürdü. Bazen Troyalılar Akhalı savaşçıları gemilere kadar püskürtürken bazen Akhalı savaşçılar Troya birliklerini surların içlerine çekilmek zorunda bırakıyordu. Troya kentine üstünlük kuramayan Agamennon, civardaki Troya yerleşkelerini yağmalamaya ve nefretini kusmaya başlamıştı. Yerli halka nefret kusan Akhalılar, kızları evlerinden alıp çadırlarına kapatıyorlardı. Akhalıların eline düşen kızlardan biri de Apollo’nun rahibi olan Hrüseis’in kızıydı. Agamennon’un rahibin geri istediği kızını vermemesi üzerine rahibi aşağılayan Akhalı, rahibin okçu tanrı Apollon’a yalvarmasıyla Apollon Akhalıların üzerine hastalıklı ve kin dolu oklarını gönderdi ve nefretini kustu. Apollon’un gönderdiği oklarla ölen veya hastalık kapan Akhalı askerler kuşatmayı bırakmayı dahi düşündüler. En sonunda savaşın kaybedileceğini anlayan Akhalı kumandanlar ünlü kahin Kalkhas’ın rahibin kızının geri verilmesi gerektiğini söylemesi üzerine Agamennon tarafından öldürülmemek için Akhilleus tarafından hayatını koruma garantisi aldı. Ve Kahin konuştu; “Tanrı Apollo Kızgındır, Çünkü saygısızlık etti Agamemnon duacıya, kurtulmalıkları istemedi, salmadı kızını, işte bu yüzden çektirdi bunca acıları okçu tanrı. Eğer Agamemnon hiçbir kurtulmalık almadan kızını babasına geri vermezse daha da çektireceği var tanrı Apollo’nun”. Kahinin söylediklerinden sonra Agamemnon kızı babasına gönderdi ancak adamlarından iki tanesini de Akhilleus’in çadırına gönderdi güzeller güzeli Briseis’i alsınlar diye. Akhilleus kızı teslim etti adamlara ama Tanrılar huzurunda yemin etti bunun intikamını Agamemnon’dan alacağına. Bu durum üzerine Akhilleus’in annesi deniz perisi Thetis de Tanrı Zeus’a yalvardı oğlunun kırılan onurunun geri verilmesi ve büyük bir komutan olarak Akhalıların önünde yükselmesi için.

Agamemnon’un saygısızlığından sonra ölümlüler arasında sürüp giden Troya savaşına artık tanrı ve tanrıçalar da katılmışlardı. Olimpos artık bölünmüştü. Afrodit doğal olarak Paris’in tarafındaydı. Paris’e nefret duyan Athena ve Hera ise Akhalıların yanında; Savaş tanrısı Ares Afrodit’in yanındaydı her daim; Güneş tanrısı Apollon ve kızkardeşi doğa tanrıçası Artemis ise Komutan Hektor’un yanındaydı. Denizler Tanrısı Poseidon denizci bir millet olan Akhalıların tarafındayken Tanrı Baba olan Zeus ise Troyalıları severken tarafsız kaldı bu amansız savaşta. Yukarıda bölünen Tanrılar varken savaş meydanında ise Akhalı komutanlardan Akhilleus savaştan vazgeçmiş ve bir köşeye çekilmişti.

Akhalı savaşçıların taarruzuyla Troyalı birlikler surların içine çekilirken savaşın bitmesini isteyen her iki taraf Menelaos ve Paris’in çarpışmasına ve kazanan tarafın Helen’i alarak kendi ülkesine dönmesine karar verdi. Menelaos, mızrağını fırlattı Paris’e, ama yaralanmadı mızrakla genç prens, ardından kaçmaya başladı Paris silahsız kalan Menelaos’tan. Komutan olan Agamemnon meydana çıkarak Menelaos’u galip ilan etti ve Helen’in teslim edilmesini bekledi. Fakat Troyanın yıkılmasını isteyen Athena ve Hera’nın kışkırtmasıyla Troyalı aptal Pandoros bir ok fırlattı Menelaos’a, yaralandı büyük komutan ve savaş devam etti. İki tarafta da sayısızca kahraman savaşçı öldü. Artık tanrılar da savaşıyordu ölümlüler gibi savaş meydanında.

Akhilleus savaştan çekilmesine rağmen diğer krallardan Ajax ve Diomendes kahramanca çarpışıyordu. Afroditin oğlu Aeneas ile çarpışan Diomendes, oğlunu kurtarmaya gelen tanrıça Afrodit’i ve oğlunu yaraladı. Diomendes’in ardından Athena’nın yardımını alarak savaş tanrısı Ares’i karnından yaralamasıyla Zeus, bütün ölümlüleri Olimpos’a çağırarak onuru kırılmış olan Akhilleus’e verdiği sözünü de hatırlayarak Troyalılara yardım etmek için kente gitti. Zeus’un yardımıyla Akhalıları dışarı kadar püskürten Troyalılar komutanlar komutanı Agamemnon Yunanistan’a geri dönmek istese de yaşlı kumandanlardan Nestor, Akhilleus’in desteğini almak için onun ikna edilmesi taraftarıydı.

Bu durum üzerine ordunun daha fazla direnemeyeceğini anlayan Agamemnon aptallık ettiğini kabuk ederek Akhilleus’e onur payı olan Brisesisi ve değerli hediyelerini geri vereceğini Odysseusu elçi olarak göndererek bildirdi. Akhilleus bu öneriyi kabul etmedi ve Akhalar diğer gün tekrar püskürtüldü ve sahile kadar geri çekilmek zorunda kaldılar. Akhilleus’in yakın dostu olan Patroklos, Akhilleus’e yalvararak savaşa katılmasını istedi fakat Akhilleus sadece muhteşem zırhını arkadaşı Patroklos’a vermekle yetindi. Patroklos Akhilleus’in zırhıyla kahramanca savaştı fakat karşı karşıya geldiği Troyalı Hektor onu kargıyla öldürdü ve zırhını kendisi giydi. Akhalı komutanlardan Ajax tarafından gemiye taşınan Patroklos’un ölümü ile Akhilleus Hektor’dan bunun intikamını almak için and içti. Tıpkı Patroklos’a olduğu gibi kendisinin de kaderinde ölüm olduğunu bilen Akhilleus buna rağmen kaderine razı oldu. Akhilleus savaşa katılıp kahramanca çarpışırken aslında her yerde kardeşi Patroklos’un katili Hektor’u aramaktaysı. Çarpışmalar tüm hızıyla devam ederken Olimpos Dağı’ndan aşağı inen tanrılar da savaşa katılmışlardı. Akhilleus öyle çarpışıyordu ki Apollon bile artık Hektor için savaşmanın anlamsız olduğunu anladı. Troyalılar Akhalı savaşçılar tarafından surların içerisine kadar kovalandılar ve Hektor en sonunda Akhilleus’in karşısına dikildi. Babası Priamos ve annesi Hekabe Hektor’a yalvardı fakat Troyalıların geriye çekilmesi onun suçuydu ve bunu ödemek istiyordu. Akhilleus bütün şiddetiyle Hektor’a saldırdı ve onun canını aldı. Öyle kızmıştı ki Akhilleus, Hektor’un canlı bedenini tekmeletti adamlarına ve yemin etti tonlarca altınla gelseler de ölüsünün ailesine verilmeyeceğine, Hektor’u atların peşinde sürükleyen Akhilleus onun yakılmasını istemedi ve yaktığı ateşte 12 Troyalı soylu ailenin çocuklarını kendi elerliyle öldürerek attı ateşe, köpeklere yedirecekti Hektor’un ölüsünü ama köpekler yanaşamadı Tanrıça Afrodit bekliyordu soylu Hektor’un ölüsünü. Akhilleus’in bu yaptıkları Tanrıları bile tiksindirmişti ve Tanrı Zeus Priamos’u cesaretlendirerek oğlunun ölüsünü istemek için Akhilleus’e gönderdi. Akhilleus babaya acıyarak Hektor’un ölüsünü teslim etti ve ölünün yakılması ve dini törenler için 9 günlük barış sözü verdi.

Hektor’un ölümünden sonra ölüsü yakılarak tozları altın vazolara konuldu ve gömülerek üstünde bir Tümülüs oluşturuldu. Sürenin bitmesinin ardından Etiyopya Prensi Memnon Troya kentine yardıma geldi. Akhalılar karşısında güçlenen Troyalılar, Akhalı savaşçıları çok zorladılar. En sonunda Memnon’da Akhilleus tarafından öldürüldü ve fakat Akhilleus Troya surlarına doğru koşarken Paris’in zehirli okuyla topuğundan vurularak öldürüldü. Akhilleus’in topuğu en hassas yeriydi çünkü annesi deniz perisi olan Thetis onu ölümsüzlük suyuna (Styx Irmağı) batırırken topuğundan tuttuğu için topuğu ölümlü olabileceği tek yeriydi. Akhilleus topuğundan yediği okla öldürüldü. Ajax Akhilleus’in ölüsünün Akhalılara taşıdı ve cansız beden yakılarak külleri Patroklos’un külleriyle birlikte gömüldü. Komutanlar arasında yapılan toplantıda Akhilleus’in zırhının Odysseus’a verilmesini kararlaştırdılar. Bu karar üzerine gururu kırılan Ajax kılıcıyla kendini intihar etti. Akhalıların bu önemli kayıplarına rağmen savaşçıların vazgeçmeye niyeti yoktu. Akhilleus’in öcünü almak için oğlu Neoptolemus, babasının katili olan Paris’i öldürdü. Troyalılar Paris’in ölümüne hiç üzülmediler çünkü bütün olanların suçlusu günahkar olan Paris’ti. Ağabeyi Hektor Paris’e şunları söylemişti:

“Seni alçak, seni parlak oğlan, seni çapkın, seni ırz düşmanı. Hiç doğmaz olaydın keşke, ya da kalaydın ölümüne dek evlenmeden. Çok isterdim bunun böyle olmasını, hem çok da iyi olurdu hani. Ne baş belası kesilirdin o zaman, ne de yüz karası olurdun başkalarına. Ne kaçırdın ta uzak ülkelerden, kargı salan erlerin gelini, güzel yüzlü kadını. Baş belası yaptın onu babana, halkımıza, kentimize”

 Truva Atı Fikrinin Sahibi Odysseus’un Dahiyane Planı ve Troya’nın İşgali
Paris’in ölümünden sonra Troya kenti direnmeye devam etti. Savaş genellikle ovada geçtiği için Troya surları hiç zarar görmemişti. Artık Akhalılar için sadece Troyalıları akıllıca bir planla saf dışı etmek ya da sıkıştırarak imha etmekten başka çare kalmamıştı. Akhalıların en kurnaz komutanı olan Odysseus, Troyalıların sadece bir hileyle ve zekice bir planla alt edileceğini biliyordu. Odysseus komutanlara bu planı anlattı, bir tahta at yapılacak ve atın içine en cesur askerler yerleştirilecekti. Akhalı savaşçılar Troya kenti önlerinden ayrılacak ve saklanacaklardı. Geride bıraktıkları asker öyle zekice bir hikaye uyduracaktı ki Troyalılar zafer çığlıklarıyla şenlikler düzenleyecek ve sarhoş olana kadar içeceklerdi. Troyalı askerlerin bu gaflet anında tahta attan çıkan Akhalı savaşçılar kentin kapılarını Akha askerlerine açacak ve Troya yerle bir edilecekti. Plan başarısız olursa atın içindeki savaşçılar ölüme terk edilecek, fakat başarılı olursa Akhalılar mutlak zaferi tadacaktı.


Günümüzde Truva Antik Kentinde Yer Alan Truva Atı
En sonunda dev boyutlarda tahta at yapıldı ve içine Akhalı askerler yerleştirildi. Akhalı askerler bütün mevzilerini terk etmiş ve geride planın en önemli parçası olan Sinon’u bırakmışlardı. Troyalılar sabah uyandıklarında Akhalıların gittiğini ve sadece kentin ön kapısına tahtadan at bıraktıklarını gördüler. Troyalı askerler çevreyi biraz araştırınca Çalılıkta saklanan Sinon’u yakalayarak kral Priamos’a götürdüler. Kral’a hikayeyi anlatmaya başlayan Sinon ağlayarak, Yunanlılara olan nefretini anlatıyor ve Akhalıların geriye dönebilmek için kendisini kurban etmek istediklerini ancak kaçarak çamurluk alana sakladığını anlatıyordu. Şehrin ön kapısındaki tahta at Tanrı Athena’ya bir kutsal sunak olarak yapılmıştı, Troyalılar kentin içine alamasınlar diye büyük yapılan at böylece Troyalılar tarafından yakılacak ve Tanrı Athena Troya kentine lanet yağdıracaktı. Ama Troyalılar atı içeri alarak korurlarsa Tanrı Athena’nın lütfuna ve hediyelerine boğulacaklardı. En sonunda rahip olan Laokon ve Hektor’un kız kardeşi Kassandra hariç tüm Troyalılar zafer kazandıklarına inandılar. Rahip Laokon’un konuşmasından korkan Deniz Tanrısı Poseidon denizden iki yılan göndererek rahibin iki oğlunu öldürttü ve susturdu. Hektor’un kız kardeşi ise Tanrı Apollon’un aşık olduğu insan olduğu için ona geleceği görme özelliği bahşedilmişti. Fakat Kassandra Apollon’un aşkına cevap vermeyince bu yeteneğin yarısı elinden alınmış ve kimse onun geleceği gördüğüne inanmamıştı.

 Troya’nın Düşüşü ve Akhalıların Kente Ölüm Kustuğu Hiç Bitmeyen Gece
Troyalılar mutlak zaferle şölenler düzenlediler ve sarhoş oldular. Gecenin ilerleyen saatlerinde atın içinden çıkan Odysseus ve arkadaşları nöbetçileri öldürerek kapıları ardına kadar Akhalı savaşçılara açmıştı ve Troya kentinde katliam başlamıştı. Çıkan yangınlardan dolayı dışarı çıkan Troyalılar kılıçtan geçiriliyor ve adeta savaş değil Troya kentine ölüm yağıyordu. Uykularında gafil avlanan Troyalılar savaşmaya çalıştıysa da savaş sona yaklaşmıştı. Sabah olmadan soylulardan Aeneas hariç hepsi öldürülmüş ve Kral Priamos ise karısı ve kızlarının gözü önünde Akhilleus’un oğlu Neoptolemus tarafından öldürülmüştü. Troya yerle bir edilmişti. Birçok Troyalı askerin uykusunda katledildiği bu hileli savaş adil değildi. Afrodit’in oğlu Aeneas, annesi tarafından kaçırılarak İtalya’ya götürüldü. Gittiği yerde Etrüsk kralının kızıyla evlenen Aeneas, Roma’nın gerçek kurucularından sayılır. Troyanın, Akhalıların gazabına ve katliamına tanık olduğu o gecenin ardından Tanrıça Afrodit güzeller güzeli Helen’e yardım ederek onu Troya kentinden kaçırdı. Helen, Paris’in ölümünden sonra kardeşi Deibhobos ile evlenirken Afrodit’ten kendisini eski eşi Menelaos’a götürmesini istedi. Menelaos Helen’i kabul etti ve Yunanistan’a doğru beraber yelken açtılar. Bütün olan bitenin ardından geride; halen yanmakta olan, bir zamanlar huzur dolu, sokaklarında barış rüzgarları esen fakat şimdi birbiri üstüne yığılmış Troyalı savaşçıların cesetleriyle dolu bir kent kalmıştı.

Kapalı Çarşı

Mimarisinin büyüklüğü ve ihtişamı ile ön plana çıkan Kapalıçarşı, 500 yılı aşkın süredir İstanbul’un en önemli ticaret merkezlerinden birisi olarak anılıyor. İçeriği sayesinde her yaştan alışveriş tutkununu kendisine çeken çarşı ayrıca kökleri Bizans’a dayanan, Osmanlı döneminde gelişen zengin bir kültürel yapıyı bünyesinde barındırıyor.

Çarşının geçmişi Bizans İmparatorluğu’na kadar uzanıyor. Bir dizi dükkândan oluşan bu yerin merkezinde sonradan Cevahir Bedesteni (Bedesten-i Atik) adı verilen yapı bulunuyormuş.

Dünyanın en eski alışveriş yerlerinden birisi olan Kapalıçarşı’da ilk genişletme çalışmaları, İstanbul’un fethinin ardından Fatih Sultan Mehmet’in emri ile 1460 yılında gerçekleştirilmiş. Çalışmaların ardından Çarşu-yı Kebir (Büyük Çarşı) ismiyle anılmaya başlayan çarşıya 15 bölümden oluşan bir bedesten daha inşa edilmiş.

Bu bedestene sonradan dükkânlarında ticareti gerçekleştirilen kumaş cinsinin adı verilerek Sandal Bedesteni (Bedesten-i Cedid) olarak anılmaya başlanmış. Eski ve Yeni bedestenlerin tüm geliri, padişahın emri doğrultusunda Ayasofya’ya aktarılmış.

Kapalıçarşı'da görülecek önemli yerler

Kanuni Sultan Süleyman’ın döneminde ise çarşı oldukça ihtişamlı hale gelmiş. Ağırlıklı olarak ahşap malzemenin kullanıldığı genişletme çalışmalarının ardından çarşı günümüzdeki haline göre bir hayli büyümüş. Günümüze ulaşabilen kayıtlara göre o dönemde çarşıda 4.399 büyük dükkân, 2.195 hücre (küçük dükkân), 24 han, 497 dolap, 12 mahzen, 10 mescit, 16 çeşme, 8 kuyu, 2 şadırvan bulunuyormuş.

Kapalıçarşı tarihi

Camisi, türbesi, mektebi ile imparatorluğun başkenti içerisinde ayrı bir kent görünümüne bürünen çarşıdaki bu yapıların büyük kısmı, değişik tarihlerde çıkan yangınlar ve depremlerle ağır hasar görmüş.

Felaketlerden ötürü hasar gören ahşap yapılı, üzeri kiremitle kapatılmış bölümler III. Mustafa döneminde kâgir olarak yeniden inşa edilmiş. Bu çalışmaların çarşıya getirdiği yenilik ise yolların üzerinin tamamen kapatılması olmuş. Ancak çarşı 10 Temmuz 1894 tarihinde gerçekleşen büyük deprem felaketi ile neredeyse kullanılamayacak hale gelmiş.

Kapalıçarşı baharat alışverişi

Ticareti durma noktasına getiren deprem felaketinin ardından yaralarını II. Abdülhamid’in verdiği paralar sayesinde gerçekleştirilen yeniden inşa süreci ile kapatan çarşı, günümüzdeki görünümüne kavuşmuş.

Kültür ve alışveriş ağırlıklı bir tatil planlayanların İstanbul gezilecek yerler listelerine mutlaka eklemelerini tavsiye ettiğim çarşının 8 kapısı bulunuyor. Bu kapıların en ünlüleri Takkeciler, Sahaflar, Kuyumcular ve Zenneciler. Beyazıt yönündeki kapıda “Elkâsib Habibullah” kitabesi ve Sultan Abdülhamid’in tuğrası bulunuyor. Nuruosmâniye Camii yakınındaki giriş kapısında ise büyük boyutlu bir Osmanlı Devlet Arması’nı görebilirsiniz.

Geçmişte açılışı kuşluk vakti tüm esnafın katıldığı, bölükbaşı adı verilen görevlinin önderlik ettiği dua ile yapılan, ticaretin sıkı bir şekilde denetlenen kurallara bağlı olarak yapılabildiği Kapalıçarşı’nın 15 kubbesinin altında çok sayıda sokak, cadde ve han bulunuyor. Bu yapıların tamamına üzerinde veya içerisinde faaliyet gösteren meslek gruplarına göre isimler verilmiş.

Kapalıçarşı alışveriş rehberi

Geçmişte sokaklarında muhafazacılar, takkeciler, kürkçüler gibi onlarca meslek grubunun faaliyet gösterdiği; hanlarındaki dükkânları çuhacılar, kaşıkçılar, sepetçiler ile dolu olan Büyük Çarşı günümüzde de ziyaretçilerine pek çok farklı ürünü bulabilecekleri bir ortam sunuyor.

Dünyanın en büyük üstü kapalı pazarında lezzetli lokumların, ustalıkla işlenmiş ahşap ürünlerin, ilgi çekici süslemelerin ve şifa kaynağı bitki çaylarının satıldığı dükkânların arasında dolaşırken oldukça değerli tarihi eşyalara denk gelebilirsiniz. PTT ve banka şubelerinin faaliyet gösterdiği çarşının en çok ilgi çeken bölümü kuyumcuların olduğu Kalpakçılar Caddesi.

Burada faaliyet gösteren kuyumcularda standart ürünlerden özel tasarımlı ziynet eşyalarına kadar geniş bir ürün yelpazesi ile karşılaşabilirsiniz. Eski haritalar, antika eşyalar ve el emeği halılar aradığınızda ise İç Bedesten’e yoğunlaşabilirsiniz.

Kapalıçarşı İstanbulgezilecek yerler

Bünyesinde gerçekleştirilen döviz işlemleri ile ülkemizde serbest ekonominin kalbi olarak anılan çarşının Yağlıkçılar Caddesi’ndeki Cebeci Han alem ustalarına ev sahipliği yaparken, Sandal Bedesteni’nin hemen arkasında kurulan Bit Pazarı’nda ikinci el eşyalar bulabilirsiniz.

Kapladığı alan yaklaşık 47 bin metrekare olan çarşıyı gezerken yorulursanız, Şark Kahvesi’nde soluklanabilirsiniz. Karnınız acıktığındaysa Havuzlu Lokanta’nın enfes yemeklerinin tadına bakabilirsiniz.

Kapalıçarşı nerede ve nasıl gidilir?
Kapalıçarşı nerede ve nasıl gidilir

Fatih İlçesi sınırları içerisindeki Kapalıçarşı, Nuruosmâniye ve Beyazıt camileri ile Mahmutpaşa Çarşısı arasında yer alıyor.
Turistik açıdan İstanbul’un ilgi çeken yapılarının başında gelen Yerebatan Sarnıcı’na, Ayasofya Müzesi’ne ve Topkapı Sarayı’na oldukça yakın konumdaki çarşının büyüklüğü, ziyaretçilerine farklı yerlerden ulaşabilme olanağı tanıyor.

Eğer toplu ulaşım ile gelecekseniz, en pratik yöntem tramvayı veya belediye otobüslerini kullanmak. Tramvayı kullanacakların Beyazıt Durağı’nda inmeleri gerekiyor. Belediye otobüsleri ise şehirdeki pek çok noktadan Beyazıt Meydanı’na ulaşım sağlıyor.

Anadolu yakasından gelecekler için Marmaray, zamandan tasarruf edebilecekleri en ideal ulaşım yöntemi.

Kendi aracınız ile bölgeye gelecekseniz, Beyazıt Meydanı civarındaki park alanlarını kullanabilir ya da Sultanahmet civarındaki mekânları da ziyaret edecekseniz Topkapı Sarayı’nın Bab-ı Hümayun Kapısı’na yakın konumdaki otoparkı tercih edebilirsiniz.

Kapalıçarşı Ziyaret Gün ve Saatleri
Kapalıçarşı turistik alışveriş

İstanbul’un geçmiş hakkındaki bilgi dağarcınızı genişletmek ve keyifli zaman geçirmek için Tarihi Yarımada gezilecek yerler listenize ekleyebileceğiniz Kapalıçarşı’yı resmi tatiller ve pazar günleri dışında haftanın her günü ziyaret edebilirsiniz. 09.00-19.00 saatleri arasında girişin serbest olduğu çarşıda ziyaret konusunda tek istisna, cuma günleri namaz saatlerinde yaşanıyor.

Namaz vaktindeki ziyaret kısıtlamasının en büyük nedeni, camiye sığmayan cemaatin çarşının caddelerine doğru yayılıyor olması. Bu saat diliminde çarşı içerisindeki hem namaza katılmayan esnafın hem de ziyaretçilerin cemaati rahatsız edecek davranışlardan kaçınmaları rica ediliyor.

Agora ören yeri

Kentin merkezinde yer alan Agora Açıkhava Müzesi, çok kültürlü ve çok katmanlı bir kent olan İzmir’de tarihi dokunun bir parçası olarak karşınıza çıkar. Kadifekale’den baktığınızda açıkhava müzesini, kazı alanlarını çok net bir şekilde görebilirsiniz.



Dünyada kent merkezinde bulunan büyük agoralardan biri olan Agora, üç katlı yapısıyla da dünyadaki tek örnektir. İzmir’in eski semtlerinden Namazgah’daki Agora, Roma döneminde mermer döşeli büyükçe bir avlu çevresinde sütun ve kemerler üzerine çok katlı olarak inşa edilmiş bir yapıdır. Kelime anlamı “Pazar yeri” olan Agora, politik toplantılar ve halk mahkemelerinin de yapıldığı devlete ait bir alandır. Roma döneminde yapılan Agora, M.S. 178 yılında yaşanan depremden sonra büyük bir onarım görür.



Agora’da ortaya çıkan en önemli eserlerden olan Poseidon, Demeter heykel grubu Tarih ve Sanat Müzesi’nde görülebilir. Agora’nın Batı Kapısı kemeri üzerinde bulunan İmparator Marcus Aurelius’un İzmir’i çok seven karısı Faustina’nın zarif kabartma portresi, ören yerinin girişinde gelen konukları sevgiyle selamlamaktadır.



Agora’nın Arkeoloji ve Tarih Parkı olarak düzenlenme çalışmaları sürmektedir. Agora içinde görülen büyük sarnıçlar, çeşitli kanalizasyon parçaları alanın bol suya sahip bir bölgede olduğunu göstermektedir. Bazilika girişinde bulunan kaynak suyunun ilk çağdan bu yana akmakta olduğu düşünülmektedir. Agora’da heyecan uyandıran en önemli buluntulardan biri de Roma Dönemi dükkanlarının bulunduğu bölümdeki grafitilerdir. Dünyanın en zengin Yunanca grafiti koleksiyonu olarak tanımlanan duvar yazılarında Helenistik ve Roma dönemlerindeki günlük yaşantılara ait kesitler yer almaktadır. Koruma altındaki grafitilerin M.S. 2. Yüzyıl ile 4. Yüzyıl arasında yapıldıkları öngörülmektedir. Duvarlarda iki bin yıldır kaybolmadan duran yaklaşık 1500 grafiti bulunduğu ve çizimlerin boya ya da kazıma yöntemiyle yapıldığı biliniyor.Bu grafitilerde İzmir kentine ilişkin görüşler, sevgiliye yazılmış sözler, gemi çizimleri bulunuyor.



Agora kazılarında Helenistik dönem, Roma dönemi, Bizans ve Osmanlı dönemine ait katmanları görmek mümkün. Agora’da son dönemde yapılan kazılarda ortaya çıkartılan Roma Hamamı, Mozaikli Yapı ve Kent Meclisi’nin yanı sıra kent merkezinden agoraya girişi sağlayan Bazilika Kuzeybatı Kapı ile limandan Agora’ya girişi sağlayan Faustina Caddesi ziyaretçilerin büyük ilgisini çekiyor.



Agora ören yeri uzun yıllar Namazgah semtinde mezarlık olarak kullanılmış bir alan olduğu için çok sayıda; usta ellerde zarif bir şekilde işlenmiş mezar taşlarına da ev sahipliği yapıyor. Agora kazıları sonucu başka bir alana taşınan mezarlıktaki Osmanlı dönemine ait mezar taşları ise alanda görülebiliyor.



Agora’dan çıkartılan eserler bugün İzmir Arkeoloji Müzesi ile Tarih ve Sanat Müzesi’nde sergileniyor.



Tarihi Kemeraltı Çarşısı’na çok yakın olan ören yerini gezdikten sonra isterseniz yola devam edip Basmane’nin tarihi sokaklarını yavaş yavaş gezebilirsiniz. Yolda, kazı çalışmaları süren ve şimdilik sahne duvarları ile girişi ortaya çıkan 16 bin kişilik Antik Roma Tiyatrosu’nun bulunduğu düşünülen alandan geçip Kadifekale’ye de çıkabilirsiniz.

21.11.18

Resmi tatil günleri 2019 hangi günlere denk geliyor?

2019 Resmi tatiller ve dini günler
Resmi tatiller 1 Ocak 2019 itibariyle başlıyor ve Bakanlar Kurulu tarafından onaylanıp, Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.

01 Ocak 2019 Salı, Yılbaşı
23 Nisan 2019 Salı, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
01 Mayıs 2019 Çarşamba, Emek ve Dayanışma Günü
19 Mayıs 2019 Pazar, Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı
04 Haziran 2019 Salı, Ramazan Bayramı Arefesi
05 Haziran 2019 Çarşamba, Ramazan Bayramı (1.Gün)
06 Haziran 2019 Perşembe, Ramazan Bayramı (2.Gün)
07 Haziran 2019 Cuma, Ramazan Bayramı (3.Gün)
15 Temmuz 2019 Pazartesi, 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü
10 Ağustos 2019 Cumartesi, Kurban Bayramı Arefesi
11 Ağustos 2019 Pazar, Kurban Bayramı (1.Gün)
12 Ağustos 2019 Pazartesi, Kurban Bayramı (2.Gün)
13 Ağustos 2019 Salı, Kurban Bayramı (3.Gün)
14 Ağustos 2019 Çarşamba, Kurban Bayramı (4.Gün)
30 Ağustos 2019 Cuma, Zafer Bayramı
28 Ekim 2019 Pazartesi, Cumhuriyet Bayramı Arefesi
29 Ekim 2019 Salı, Cumhuriyet Bayramı

20.11.18

söz dizisi

Söz dizisinin konusu nedir?

Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda üsteğmen olarak görev yapan bir askerin nişanlısı, teröristler tarafından haince öldürülür. Üsteğmen bu olaydan sonra bütün teröristlerden nişanlısının öcünü alma kararı verir. Bu intikam ateşi ile yeni bir özel kuvvetler birliği kurulur ve bu kurulan tim anti terör timidir. Timin içinde konusunda en iyi askerler var ve bu timin başında nişanlısı öldürülen üsteğmen Yavuz yer alır.

3.sezondan oluşur ve hala devam etmektedir ve Star Tv de yayınlanmaktadır.

Ekip

Senarist Ethem Özışık

Yönetmen Yağız Alp Akaydın

Başrol Tolga Sarıtaş Mehmet Özgür Deniz Baysal Aybüke Pusat Meriç Aral Nihat Altınkaya Timur Acar Ruhi Sarı Burcu Binici Burak Çelik Sarp Akkaya Genco Özak



Besteci Atakan Ilgazdağ


Peki Söz dizisi nerede çekiliyor? 

Bu konuyla ilgili ise şu an iki tane iddia var: Biri; Dizinin içinde geçen Karabayır'ın İstanbul’un Esenler ilçesine bağlı bir belde olduğu ve dizinin bazı çekimlerinin burada gerçekleştiği yönünde.

İkinci iddia ise dizide geçen Karabayır Mardin’in Dargeçit ilçesine bağlı bir köy. Dizinin konsepti itibariyle oldukça uygun olan bölge karasal iklim etkisi altındadır. 2007 yılı itibariyle 805 nüfusa sahip olan köy dokusu ve doğası ile oldukça dikkat çekmektedir.



OYUNCULARI


Yavuz KARASU (Tolga SARITAŞ)


Görev: Tim Komutanı


Rütbe: Kıdemli Üsteğmen


Ekibin komutanıdır. Çok iyi bir asker ve liderdir. Zekası ve karizmasıyla tüm timin saygısını kazanmıştır. Bir yanda ülkesi için çarpışırken bir yandan da tutkulu ve zor bir aşka yelken açacaktır.




Bahar KUTLU (Aybüke PUSAT)


Hastane zincirleri olan zengin bir ailenin güzel kızıdır. Tüm bu zenginlik ve şaşaaya rağmen mütevazı ve yardımsever bir doktordur. İstanbul’dan ve ailesinden uzaklara gidince kendi içsel yolculuğu da başlar. Gördükleri ve yaşadıkları onu yepyeni bir insan yapacaktır.

İki sezondur Bahar karakterine hayat veren Aybüke Pusat senaryo gereği hayatını kaybetti ve projeye veda etti




Eylem MERCİER (Meriç ARAL)


Annesi Türk, babası Fransız’dır. Bağımsız bir savaş muhabiri ve fotoğrafçısıdır. Üniversite yıllarında çeşitli eylemlere katılmış ve defalarca gözaltına alınmıştır. Anarşist, muhalif bir internet gazetecisidir. Bölgede tanışacağı Tim elemanına aşık olunca inandığı her şeyi sorgulamaya başlayacaktır.


Erdem KORKMAZ (Nihat ALTINKAYA)


Görev: Tabur Komutanı


Rütbe: Yarbay


En son ve en kritik kararları vermekle yükümlüdür. Askerlerin hayatı için herkesi karşısına almaya hazırdır. Disiplinlidir, katıdır, kuralcıdır. Bütün bunlarla beraber de çok babacandır. Bütün askerlerin her derdiyle tek tek ilgilenir. Ayrıca civardaki köylülerle ilişkileri de çok iyidir.


Zafer YAMAN (Atakan ARSLAN)


Görev: Tim Komutan Yardımcısı


Rütbe: Üsteğmen


Lakap: Geveze


Ekibin en çalışkanıdır. Sabah herkesten önce uyanır ve antrenmanına başlar. Tam bir spor delisidir. Kendi halinde, ketum takılmayı sever. Disiplinin esas olduğu bir aileden gelmiştir.




Çolak (Serhat KILIÇ) ‘Söz’ dizisinde Serhat Kılıç, ‘Çolak’ karakterine hayat verecek. Başrolünde Tolga Sarıtaş’ın yer aldığı, bir ‘Özel Kuvvet Timi’nin hikayesinin anlatıldığı ‘Söz’ dizisinde Kılıç’ın hayat verdiği ‘Çolak’ karakteri, ‘Bir terör örgütünün lideridir. ‘Çolak’; zeki, kurnaz ve zalimdir. Çıkarları uğruna küresel güçlerle işbirliği yapmaktan çekinmez. İlkeleri ve ahlakı yoktur. Kardeşinin ölümünden sorumlu tuttuğu için Kıdemli Üsteğmen Yavuz’la olan kişisel hesabını görmek için her türlü yolu denemektedir.’Söz’ dizisine Çolak karakterine hayat veren Serhat Kılıç projeye ikinci sezon veda etmişti.


Kılıç'ın hayat verdiği Çolak karakteri kendi sonunu hazırlamıştı. Tim'in adalete teslim ettiği ve uzun süredir hapishanede olan terör örgütü elebaşı Çolak, yine kaçış planı yaptığı sırada bu kez canından olmuştu.


Fethi KULAKSIZ (Burak SEVİNÇ)


Görev: Hafif Silah Uzmanı


Rütbe: Üstçavuş


Lakap: Avcı


Kültürlü, çok okuyan, bu dünyanın içinde ayrıksı duran bir adamdır.


Mücahit SERDENGEÇTİ (Görkem SEVİNDİK)


Görev: Ağır Silah Uzmanı


Rütbe: Üstçavuş


Lakap: Keşanlı


Deli dolu ve atılgandır. Bütün operasyonlarda en önden gitmekten korkmaz.




Ali Haydar BOZDAĞ (Mustafa YILDIRAN)


Görev: Muhabere Uzmanı


Rütbe: Başçavuş


Lakap: Hafız


Araziyi ve yöreyi iyi bilir. Gerçekten hafızdır.


Söz'ün 40. bölümünde başarılı oyuncu ve milyonların gönlüne taht kuran Hafız, teröristler tarafından kurulan hain bir pusuda şehit düşüyor. 




Ateş ACAR (Eren VURDEM)


Görev: İstihbarat Uzmanı


Rütbe: Başçavuş


Lakap: Karabatak



Yetimdir. Annesi de babası da bayrağıdır. Timin en neşelisidir. Eğlenmeyi sever.


3.sezon


Son olarak Fi dizisinde kamera karşısına geçen Genco Ozak Söz dizisinin 3. sezon kadrosuna dahil oldu. 


Ozak dizide Kopuk isimli karaktere hayat veriyor.


Yeni sezonda kadrosunda birbirinden başarılı isimlerin yer aldığı Söz’de, başarılı oyuncu Mine Çayıroğlu seyirciyle buluşuyor. Uzun bir aranın ardından Söz dizisiyle seyirci karşısına çıkan Mine Çayıroğlu, Nisan karakterine hayat verecek. 


Heyecan ve aksiyon dolu hikayesiyle pazartesi akşamlarına damgasını vuran Söz’de, Çayıroğlu’nun canlandırdığı ‘Nisan’ karakteri, Türkiye’de ve yurt dışında faaliyet gösteren bazı terör örgütlerinin gizli liderinin zengin kızıdır.


Ece Çeşmioğlu Star TV'nin sevilen dizisi Söz'ün kadrosuna katıldı. Çeşmioğlu, Melisa karakteriyle seyirci karşısına çıkacak. 



Heyecan ve aksiyon dolu hikayesiyle yeni sezona da damgasını vuracak olan ‘Söz’de, Sarp Akkaya çok önemli ve sıra dışı bir karaktere hayat verecek.


Kasap Dragan


Başarılı oyuncu Sarp Akkaya’nın hayat vereceği Dragan Ratkoviç, doksanlı yıllarda bir ülkedeki iç savaş sırasında birçok Müslüman’ın katledildiği eylemlerin baş sorumlusudur. Yurt dışında yabancı devletler tarafından eğitilip, yine onlara hizmet etmesi için yetiştirilmiştir. Kadın çocuk yaşlı demeden karşısına çıkan her insanı kesip biçmiş, kurşuna dizdirmiş azılı bir katildir. ‘Kasap’ lakabı da buradan gelmektedir. Dragan ülke güvenliğini tehdit edecek hain bir plan için Türkiye’dedir.





Geçtiğimiz yıl Fazilet Hanım ve Kızları dizisinde rol alan Deniz Baysal'ın yeni adresi Söz oldu.



27 yaşındaki Baysal, senaryo gereği Söz diziden ayrılan Aybüke Pusat'ın yerine Tolga Sarıtaş ile başrolü paylaşacak.





ECE SEÇKİN



Söz'ün 44. bölümünde ünlü şarkıcı Ece Seçkin, seyirci karşısına çıkıyor. 'Söz' için kamera karşısına geçen 26 yaşındaki şarkıcı, dizide Ece Seçkin olarak rol almıştı. Dizide yine ünlü bir şarkıcı olarak seyirciyle buluşan Seçkin, gizli bir operasyonda olan Karabatak ile tesadüfen yolu kesişmişti.



Ana karakterler

Oyuncu                  Rol                                                 Bölümler

Tolga Sarıtaş          Kıdemli Üsteğmen Yavuz Karasu 1- 

Deniz Baysal          Savcı Derya                                 51- 

Mehmet Özgür Agah / Hamit Karasu               13-51 

Aybüke Pusat         Bahar Karasu                                 1-50 

Meriç Aral         Eylem Mercier                         1- 

Nihat Altınkaya Yarbay/Albay Erdem Kaçmaz 1- 

Burak Çelik         Selim                                         27-40 

Timur Acar         Derman                                         36-50 

Ruhi Sarı Baron      Ateșe Bey                                 37-50 

Burcu Binici         Başkomiser Ceren                         32-42 

Kayhan Yıldızoğlu Ömer Bey                                 44-50 

Sarp Akkaya         Dragan Ratkoviç                         51- 

Selin Deveci          Nadya                                       51-59 

Ece Çeşmioğlu Melisa                                         51- 

Genco Özak         Kopuk / Selim Aktașlı                 55- 

Tolga Deniz         Engin Kahraman                         56-



Yardımcı karakterler

Oyuncu                    Rol                                                 Bölümler 

Burak Sevinç           Astsubay Üstçavuş Fethi Kulaksız 1- 

Görkem Sevindik  Ast Üstçavuş Mücahit      (Keşanlı) 1- 

Eren Vurdem         Astsubay Başçavuş Ateş Acar         1- 

Aytaç Şaşmaz        Uzman Çavuş Feyzullah Altıparmak       1- 

Mehmet Uslu        Genelkurmay başkanı                         1- 

Nil Günal        Güler Korkmaz                                 1- 

İlayda Ildır         Nazlı Korkmaz                                 1- 

Yağmur Ün         Su                                                         8- 

Kaya Akkaya        Olcay                                                 21-26 

Serhat Kiliç        Çolak                                                 1-42 

Mustafa Yıldıran Asts Başçavuş Ali Haydar (Hafız)         1-40 

Melissa Yıldırımer Fatma Bozdağ                                   1-21 

Şevket Süha Tezel Sancar                                                 13-20 

Cihan Ünal         Büyük Bey                                          13-17 

Gamze Topuz         Sara                                                         15-16 

Ezgi Çelik        Yüzbaşı Songül Yıldız                          13 

Derda Yasir Yenal Yasin                                                 3-12 

Çağan Atakan Arslan Üsteğmen Zafer Yaman                 1-12 

Mehmet Ali Karakuş Ast Kid Üstcavuş Kurtdereli        1-10 

İhsan Ustaoğlu   Reşit Ziya                                      6 

Aydan Çakır        Doktor                                                 6 

Ece Okay        Funda Kutlu                                        1-4 

Doğukan Töngel Hakim                                                1-3 

Nazmi Göçmen Köse                                               1 

Su Kutlu                Merve (Karasu)                               1





Sezon Bölüm

sayısı Orijinal yayın tarihi

Başlangıç tarihi Bitiş tarihi

1 12 3 Nisan 2017 19 Haziran 2017

2 50 18 Eylül 2017 11 Haziran 2018

3 TBA 17 Eylül 2018 TBA



Sezon 1 (2017)

Serideki

No. Sezondaki

No. Başlık Orijinal yayın tarihi 



1 1  03 Nisan 2017 

2 2  10 Nisan 2017 

3 3  17 Nisan 2017 

4 4  24 Nisan 2017 

5 5  1 Mayıs 2017 

6 6  8 Mayıs 2017 

7 7  15 Mayıs 2017 

8 8  22 Mayıs 2017 

9 9  29 Mayıs 2017 

10 10  5 Haziran 2017

11 11  12 Haziran 2017 

12 12  19 Haziran 2017 



Sezon 2 (2017-2018)

Serideki

No. Sezondaki

No. Başlık Orijinal yayın tarihi 



13 1 "Vatan Çağırırsa" 18 Eylül 2017 

14 2 "Mazlumların yanında" 25 Eylül 2017 

15 3 "Dalgakıran" 2 Ekim 2017 

16 4 "Büyük sır" 9 Ekim 2017 

17 5 "Önce Vatan" 16 Ekim 2017 

18 6 "İntikam Yemini" 23 Ekim 2017

19 7 "Sonsuz Mücadele" 30 Ekim 2017 

20 8 "Sarıkamış Şehitlerine" 6 Kasım 2017 

21 9 "Acı" 13 Kasım 2017 11,12[22]

22 10 "Biz yere düşersek bir avuç toprak alır kalkarız..." 20 Kasım 2017 

23 11 "Hainlerin Peşinde" 27 Kasım 2017 

24 12 "Son Kale" 4 Aralık 2017 

25 13 "Tek Yürek" 11 Aralık 2017 

26 14 "Yer Gök Vatan" 18 Aralık 2017 

27 15 "Hesap Günü" 25 Aralık 2017 

28 16 "Baba" 8 Ocak 2018 

29 17 "Ateş Altında" 15 Ocak 2018 

30 18 "Yeni Başlangıç" 22 Ocak 2018 

31 19 "Teröre Af Yok" 29 Ocak 2018 

32 20 "Pusu" 5 Şubat 2018 

33 21 "Acımak Yok" 12 Şubat 2018 1

34 22 "Kapan" 19 Şubat 2018 

35 23 "Aslan Uyandı..." 26 Şubat 2018 

36 24 "Dönüm Noktası" 5 Mart 2018 

37 25 ""Oyunun ustası"" 12 Mart 2018 

38 26 ""Masumiyet Pasajı"" 19 Mart 2018 

39 27 "Yer Gök Vatan" 26 Mart 2018 

40 28  2 Nisan 2018 

41 29  9 Nisan 2018 

42 30  16 Nisan 2018 

43 31  23 Nisan 2018 

44 32  30 Nisan 2018 

45 33  7 Mayıs 2018 

46 34  14 Mayıs 2018 

47 35  21 Mayıs 2018 

48 36  28 Mayıs 2018

49 37  4 Haziran 2018 

50 38  11 Haziran 2018 



Sezon 3 (2018-2019)

Serideki

No. Sezondaki

No. Başlık Orijinal yayın tarihi 

51 1  17 Eylül 2018 

52 2  24 Eylül 2018 

53 3  1 Ekim 2018 

54 4  8 Ekim 2018 

55 5  15 Ekim 2018 

56 6  22 Ekim 2018 

57 7  29 Ekim 2018 

58 8  5 Kasım 2018 

59 9  12 Kasım 2018 

60 10  19 Kasım 2018 



Yayın bilgileri

Kanal Star TV

Ses formatı Stereo

Yayın tarihi 3 Nisan 2017 - günümüz

Durumu Devam Ediyor



Yapım

Yapımcı Timur Savcı

Burak Sağyaşar

Yapım şirketi TIMS&B



Bilgiler

Format Televizyon dizisi

Tür Aksiyon

Askeri

Macera

Dram

Senarist Ethem Özışık

Yönetmen Yağız Alp Akaydın

Mansur Baba Türbesi

Harput' ta bulunan eski adıyla “Cami-i kebir mahallesindeki
bu zaviye bugün halk arasında “Mansur Baba Türbesi” olarak bilinir.
16 YY.’a ait bir vakfiyesi mevcut olup bu tarihlerde yıllık geliri 8980 akçedir.

Rivayete göre Şahende isimli bir kadının gördüğü rüya üzerine
Harput’un manevi büyüklerinden Beyzade efendinin huzurunda
yapılan kazıda büyük bir lahit meydana çıkmış ve
içinde bir erkek, bir kadın ve iki de çocuk mezarının bulunduğu görülmüştür.
Erkeğin mezarı açıldığında çürümemiş bir cesetle karşılaşılmış ve
durum telgrafla Meşihat’a (Şeyhülislamlık) bildirilmiş ve
gelen cevap üzerine bir türbe yaptırılmış
ve “mezar taşına atfen” türbeye Mansur Baba adı verilmiştir.
Kimi kaynaklara göre türbedeki mezarların Artuklu hanedanına ait olabileceği ifade edilmektedir.
Yeniden onarılan ve ziyarete açılan Mansur Baba türbesi
sekizgen planlı olup iç kısmı orijinal şeklini muhafaza etmektedir.
Üst örtü sistemi sonradan yapılmıştır. İki katı anıtsal bir yapıdır.

Sarıkız Tepesi

Kaz Dağları'nın en yüksek tepesidir.
Efsaneye göre buraya Sarıkız Tepesi'nin denme nedeni;
Ayvacık'ın bir köyünde dünyaya gelen Sarıkız küçük yaşta annesini kaybeder.
Sarıkız'la birlikte tek başına yaşayan baba bir gün kızına buralardan gitmek istediğini söyler.
Bunu üzerine baba-kız Kaz Dağı'nın eteklerindeki Kavurmacılar Köyü'ne yerleşirler.
Köylüler kısa sürede burada çobanlık yapan babanın ermiş olduğunu düşünür
ve sık sık ona akıl danışmaya gelirler.

Günün birinde baba hacca gitmek ister.
Sarıkız'da babasını gitmesi konusunda teşvik eder.
Baba kızını komşusuna emanet eder ve gider.
Babanın yokluğunda köyün delikanlıları kıza talip olur ama Sarkız hiç kimseyi istemez.
Bunun üzerine onlar da Sarıkız hakkında dedikodu yayarlar.
Kızın babası hacdan dönünce kimse ona selam vermez, konuşmaz olmuştur.
Baba Sarıkız'ı emanet ettiği komşusuna bunun nedenini sorar.
O da kızın kötü yola düştüğünü söyler.
Baba namusunu temizlemek için tek çaresinin kızı öldürmek olduğunu anlar.
Günün birinde kızı işte bugün Sarıkız Tepesi olan tepeye çıkarır ama onu öldürmeye kıyamaz.
Burada yabani hayvanlara yem olacağını düşündüğü için yanına aldığı birkaç kazla birlikte Sarıkızı bu tepeye bırakır.

Aradan yıllar geçer ve bölgeyi ziyarete gelen yolcular dağda yollarını
kaybettiklerinde kendilerine sarı bir kızın yardım ettiğini
hatta bir de kazları olduğunu söylerler.
Anlatılanlara göre Sarıkız ermiş olmuştur.
Bu söylentileri işiten baba kızını görmek için tepeye çıkar ve onu karşısında görünce şükür namazı kılmak ister. 

Fatih Sultan Mehmet Köprüsü

İstanbul'da Kavacık ile Hisarüstü arasında,
Asya ile Avrupa'yı ikinci kez bağlayan asma köprü.
Yapımına 4 Ocak 1986'da başlanılan ve ankraj blokları arasındaki uzunluğu 1.510 m,
orta açıklığı 1.090 m, genişliği 39 m, denizden yüksekliği 64 m'dir.

Kapadokya

60 milyon yıl önce Erciyes, Hasandağı ve Güllüdağ’ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgar tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkan bölge

Bursa Ulu Cami

Bursa’da I. Bayezid tarafından 1396-1400 yılları arasında yaptırılmış dini yapıdır.
Caminin kündekari tekniği ile yapılmış minberi Selçuklu oyma sanatından
Osmanlı ahşap oymacılığı sanatına geçişin en önemli örneklerinden biri kabul edilen değerli bir sanat eseridir.

Trajan tapınağı

1883-85 yillarinda yapilan kazilarda akropolde mermer yigini halinde bulunan yapinin bir deprem yüzünden yikilmis oldugu düsünülmektedir. 
Athena tapinagindan 9m yüksekte olan bina, bagimsiz olarak Akropolün en yüksek yerinde ve uzaklardan görülebilecek bir düzlem üzerine insa edilmistir. 
Bu 84x58m boyutlarindaki düzlemin Athena kutsal alani ile iliskisi oldugu ve 
dogu yönündeki kapi merdivenden de kütüphaneye geçildigi anlasilmaktadir. 
Bölge çok egimli bir arazide bulundugundan büyük bir binayi oturmak için
 zemin kat olarak son derece ustaca ve oldukça saglam yan yana bes kemer olusturulmustur.
Traian Tapınağı İzmir’in Bergama ilçesinin Akropol kutsal alanında yer almaktadır.

Topkapı Sarayı

İstanbul Sarayburnu'nda, Osmanlı İmparatorluğu'nun 600 yıllık tarihininde
 Bir zamanlar içinde 4.000'e yakın insan yaşamıştır.
Topkapı Sarayı Fatih Sultan Mehmedtarafından 1478’de yaptırılmış,
Abdülmecit’in Dolmabahçe Sarayı’nı yaptırmasına kadar yaklaşık
380 sene boyunca devletin idare merkezi ve
Osmanlı padişahlarının resmi ikâmetgâhı olmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle 3 Nisan1924 tarihinde halkın ziyaretine açılmıştır

Arslantepe Höyüğü

Malatya'nın 7 km. kuzeydoğusunda yer alan bir arkeolojik yerleşimdir.
Türkiye’deki en büyük höyüklerden biridir.
Höyük, Fırat üzerindeki Karakaya Baraj Gölü’nün batısındadır.
Otuz metre yükseklikteki höyük MÖ 5 bin yıllarından MS 11. Yüzyıla kadar iskan edilmiştir.
Bölge MS 5. ve 6. Yüzyıllarda bir Roma köyü olarak,
sonrada Bizans nekropolü olarak kullanılmıştır.
Yerleşim alanı 200 x 120 metre boyutlarındadır

Kurtarıcı İsa heykeli

Dünyanın yeni yedi harikasından birisi olan Kurtarıcı İsa heykeli, Brezilya'nın Rio de Janeiro şehrinde Corcovado Dağı üzerinde yer alır
Şehrin en önemli sembolü olan bu heykel, 1922'de Brezilya'nın kuruluşunun 100. yılı şerefine başlatılmış ve 12 Ekim 1931'de resmi törenle açılmıştır. Bu devasa heykel 30 m yüksekliğindedir ve 8 m yükseklikteki bir kaide üzerinde durur. Toplam ağırlığı 635 tondur. Yalnızca başı 3,75 m yüksekliğindedir ve 30 ton ağırlığındadır. Açılmış kollarının genişliği 28 m’dir.

18.11.18

Endüstri 4.0 nedir?

Endüstri 4.0, son dönemde sıkça kullanılan tabirler arasında yer alıyor. Sanayi devriminin dördüncü jenerasyonu olarak nitelendirilen Endüstri 4.0, ilk kez Almanya'da bir fuar esnasında telaffuz edilmiştir. Peki, Endüstri 4.0 nedir ve ne anlama gelmektedir? İşte, yeni nesil sanayiciliğin bir tanımı olarak nitelendirilen bu tabirin ortaya çıkışı ve anlamı hakkında bazı detaylar
Endüstri 4.0 endüstrinin yeni bir boyut kazanmasına olanak sağlayacak. Bilişim teknolojileri ile endüstri faaliyetlerini bir araya getiren Endüstri 4.0'ın ana bileşenlerinden ilki, Yeni Nesil Yazılım ve Donanım, yani bugünün klâsik donanımlarından farklı olarak düşük maliyetli, az yer kaplayan, az enerji harcayan, az ısı üreten, ancak bir o kadar da yüksek güvenilirlikte çalışan donanımlar ve bu donanımları çalıştıracak işletim ve yazılım sistemlerinin kaynak ve bellek kullanımı açısından tutumlu olması hedefidir.

İkinci ve belki de en önemli bileşen ise Cihaz Tabanlı İnternet (İng. Internet of Things), yeryüzündeki tüm cihazların birbiriyle bilgi ve veri alışverişi için kullanıldığı, her türlü araç gerece entegre edilmiş, sensör ve işleticilerle donanmış, İnternet bağlantılı akıllı elektronik sistem bu sisteme kısaca Siber-Fiziksel Sistemler de denilebilir.

Üretim sürecinde fabrikalardaki makinelerde siber-fiziksel sistemlerin kullanılması demek insanlardan neredeyse bağımsız olarak kendi kendilerini koordine ve optimize ederek üretim yapabilecek 'akıllı fabrikalar' demektir. Eğer Endüstri 4.0 stratejisi gerçekleşirse üretim süresi, maliyetler ve üretim için ihtiyaç duyulan enerji miktarı azalacak, üretim miktarı ve kalitesi artacak.

16.11.18

Şırdan Nedir? Hayvanın neresinden yapılır?

Şırdan, hayvanın midesinin bir bölümüdür. Aynı zamanda sakatat yemeklerinden mumbar ve kokoreç gibi, Adana'da sıkça tüketilen ve Adana'nın yöresel nitelikteki yiyeceğidir. Şırdan olarak anılsa da asıl adı "şırdan dolmasıdır"


Şırdan Nedir?Görüntüsü ereksiyon halindeki erkeklik organına benzediği için itici gelen ama yine sırf bu nedenden ötürü afrodizyak etkileri olduğu düşünülen bir çeşit sakatat yemeğidir.
Sakatat yemeği olmasının nedeni, geviş getiren hayvanlarda sindirilmiş besinlerin bir kez daha mide suyuyla sindirildiği dört bölümlü midenin dördüncü bölümüne verilen isimden gelmesi ve içerisinin çeşitli baharat ve pirinçle doldurularak dolma haline getirilmesi ile yapılır.
Geviş getiren hayvanlarda midenin bölümleri şu sırayla gider;

İşkembe, borkenek, kırkbayır ve tabii ki şırdan. İşte şırdan bu son aşamayı temsil eder.
Şırdan, midenin bir bölümüdür. Aynı zamanda sakatat yemeklerinden mumbar ve kokoreç gibi, Adana'da sıkça tüketilen ve Adana'nın yöresel nitelikteki yiyeceğidir.
Şırdan olarak anılsa da asıl adı "şırdan dolmasıdır".
Bu dolma hazırlanırken genelikle kuzunun şırdanı tercih edilir. Şırdan, Adana'da, "adana kebap" ve "şalgam" kadar yaygın olan bir yiyecek olmasına rağmen Adana dışında pek bilinmeyen bir yiyecektir.Şırdan

 Hayvanın Neresinden Yapılır?

Koyunun 4 midesinden biri olan şırdanın temizlenip içine baharatlı pirinç doldurulup dikilip pişirilmesiyle hazırlanır. Yenirken üzerine tuzlu kimyon ve pul biber serpilir. Şırdancılık Adana'da neredeyse başlı başına bir sektördür. Adana'da kesilen koyunların şırdan ihtiyacını karşılamadığı için başka şehirlerden çiğ şırdan getirtilmektedir. Yaz veya kış fark etmez, her köşebaşında bir şırdancı mutlaka vardır.Şırdan Nasıl Yapılır?Şırdan Dolması Tarifi İçin Malzemeler4 adet şirdan3 su bardağı pirinç3 adet soğan1 yemek kaşığı biber salçası2 çay kaşığı tuz2 çay kaşığı karabiber2 çay kaşığı kimyon2 çay kaşığı kırmızı pul biberŞırdan Dolması Tarifi İçi temizlenmiş şırdanların önce her iki yüzü de soğuk suyla, sonra sıcak suyla defalarca yıkanır. İyice temizlendikten sonra bir kaç saat tuzlu ve limonlu suda bekletilir ve yeniden yıkanır.Soğanlar küçük küçük doğranır. Pirinç ve diğer malzemeler eklenerek karıştırılır.Malzemeler, şırdanlara el yordamıyla doldurulur. Bütün şırdanlar doldurulduktan sonra tencereye yerleştirilir. 60 dakika pişirilir, üzerine bolca kimyon dökülerek servis edilir. Afiyet olsun.Ancak Şırdan’ın İşkembe’den sonra bu denli meşhur olmasının nedeni elbette bu muzip görüntüsünün yanı sıra lezzeti. Genelde içine İşkembe Dolması ile aynı malzemeler doldurulur; pirinç, kıyma, soğan ve baharat. Sonra da her dolmaya yapıldığı gibi suda haşlanır… Ancak garip görüntüsü nedeniyle iç dolgusu da farklı sanılır. Geniş kısmının altı kalınca bir iple dikilir ve böylece iç dolgusunun dışarı taşması engellenir.Özellikle Adana’lılar tarafından sahiplenilmiş bu özel sakatat yemeğini İstanbul’da sayılı yerde bulabilirsiniz. Kaynak: Şırdan Nedir? Hayvanın neresinden yapılır? 

15.11.18

400 litre dizel yakıt sızdırıyor: Essen yakınlarındaki A40'da uzun trafik sıkışıklığı

Bir kamyon, Essen-Frillendorf yakınlarındaki A40'da Perşembe sabahı büyük miktarda dizel kaybetti. Duisburg yönünde sadece bir parça serbesttir.

Açık: Commuters Perşembe sabahı kuvvetli sinirleri ihtiyaç A40 Essen-Frillendorf yakın sızan yakıtın büyük bir miktar. Bu nedenle, yolda sadece bir şerit mevcut.

Bu arasına WDR göre biriken Bochum-Hamme ve gıda Frillendorf ondan fazla kilometre için sabah erkenden Duisburg, sürücüler (7:45 itibariyle) normalden uzun iki saat izlemek gerekiyor.

Ayrıntılı temizlik çalışması
Polise göre, Duisburg bir 44 yaşındaki kamyon şoförü yoldan bilinmeyen bir neden henüz 4.45 am sabah kapalı geldi ve art arda 500 metre, korkuluğun bir uzunluğuna dokundu. Sonuç olarak, kamyonun deposu açıldı ve 400 litre dizel yolda koştu: "Yakıt halısı yaklaşık 150 metrekaredir," dedi bir sözcü.

A40 fısıldamalarla üzerinde noktaya taşındı gibi, temizlik çok karmaşık yaptı: "dizel orada bir temizleme makinesi ihtiyaçlarını çıkarın tüketen birlikte nedenle abgesträut değil kadar kolay şimdi özel bir şirket olabilir" sözcüsü devam etti.

Blokajdan sorumlu olan otoyol bakım departmanı, temizlik çalışmasının saat 9'a kadar devam edeceğini varsayar. Olayda kimse yaralanmadı. Maddi hasar 10 bin avro olarak tahmin ediliyor.

Alternatif rotalarda uzun trafik sıkışıklığı
tarih: Ayrıca alternatif yolların ve uzun bekleme süreleri nedeniyle gelir çevredeki yolları üzerinde A2 arasındaki Dormund-Mengede ve değişimi Recklinghausen o bir buçuk saat daha birçok araba ilgili bir kazanın sürer Oberhausen. Orada, sadece sert omuz özgür ve sekiz kilometrede birikir.

A3 üzerinde, Oberhausen ve çapraz Kaiserberg arasında on kilometre boyunca Köln yönünde birikir . Burada yarım saatten fazla sürüyor.

A42 ve A43'teki kazalar
Açık A42 arasındaki Castrop-Rauxel-Bladenhorst ve Gelsenkirchen merkezinde Kamp-Lintfort , sürücüler "dur-kalk" için on beş kilometre uyarlanması gerekmektedir. Bu bir saatin dörtte üçüne denk geliyor.

Ayrıca Dortmund'a karşı ters yönde problemler var: A42'deki bir kazadan sonra , Gelsenkirchen-Schalke ve Herne çaprazı arasında yedi kilometrelik bir tıkanıklığa doğru geliyor . Taşıtlar rota için yarım saat daha planlamalıdır.

On A43 , bu arasındaki artan kesişme Bochum ve çapraz Herne bu gecikmiş 20 dakika demektir - Recklinghausen yedi kilometre doğru. Aksine A43'te bir kaza oldu . Bu nedenle on kilometre boyunca Recklinghausen / Herten ve Herne-Eickel arasında birikir . Commuters bir saatliğine trafiğe sıkışmış durumda. (Tat)

Duke Energy: Travellers Rest'de güç olmadan 700'den fazla müşteri

Duke Energy'nin kesinti harita raporları, 731 müşterinin Perşembe sabahı erken saatlerde elektriksiz olduğunu bildirdi.

Kesin haritaya göre, ekipler ABD 25'in batısındaki bölgeye yeniden güç sağlamak için yazı işleri yapıyorlar. Kesintiler ilk olarak Çarşamba akşamı saat 23: 43'te bildirildi.

Bu kesinti, Hawk Valley Drive'ın bitmesine kadar uzaktaki batıda müşterileri etkiliyor ve güneyde Miller's Pond Yolu olarak Güney Ana Caddeye kadar uzanıyor.

Kesin haritaya göre Duke Energy, iktidarı 2: 45'te geri getirmeyi bekliyor.

Lob City Öldü, ama Clippers L.A.'da En İyi Gösteri Olabilir.

LOS ANGELES - Tobias Harris geçen Ocak ayında Detroit'te Avery Bradley ve Boban Marjanoviç ile özel bir uçağa bindi. Üç oyuncu sadece Pistonlardan Clippers'a satıldı ve şimdi Los Angeles'a ve belirsiz bir geleceğe bağlıydılar.

Ülke çapında seyahat ederken, Harris ve iki takım arkadaşı hayatlarındaki en son değişikliği anlamlandırmak için birbirlerine döndüler. 2011 yılında hazırlandığı gecede bir kez de dahil olmak üzere, daha önce üç kez ticaret yapmış olan Long Island'dan gelen Harris, yeni bir takıma katılma fikrini yeniden işliyordu.

26 yaşındaki Harris, bu hafta bir röportajda “Bir ticarete hazırlanamazsınız” dedi. “İlk tepkiniz,‘ Dang, ticaret yaptım mı? ”Gibi. Ama sonra bu organizasyonla ve bu şehirde bir fırsat görmeye başladım ve heyecan vardı. Ve L.A hakkında konuşmaya nasıl başladığımızı hatırlıyorum: ‘Vay, biz gerçekten Los Angeles’a gidiyoruz.”

Mutabakatçılar, Clippers'ın büyük bir yeniden inşa etmeye başlamış olmalarıydı: Ne de olsa, ticaretin köşe taşı olan Blake Griffin'i ticaretin Pistons'larına göndermişlerdi. Ancak tüm bu aylar sonra, yeniden inşanın daha çok bir yeniden yapılanma olduğu ve bir grup çok iyi oyuncunun - eğer çok süperstar olmasalar da - hala yüksek bir seviyede rekabet edebilecekleri belli oldu.

“İsim oyunu ve tüm bu şeylerin olduğunu biliyorum,” diyor Lou Williams, yedek bekçi ve iki kez N.B.A. Yılın Altıncı Adamı, “Ama iyi bir basketbol takımımız olduğunu hissediyorum.”

Milwaukee Bucks ve iki kez savunan şampiyonu Golden State Warriors'a karşı arka arkaya fazla mesai kazanmanın ardından Clippers (8-5) aniden Güney Kaliforniya'daki en iyi gösteri olarak bir dava açıyor - küçük bir başarı yok, LeBron James ve Lakers ile bir arena paylaştıklarında.

Ali Rıza Efendi

 Osmanlı Gümrük Muhafaza Teşkilâtı'nda bir memur, kereste tüccarı. Zübeyde Hanım'ın eşi, Mustafa Kemal Atatürk'ün ve Makbule Atadan'ın babasıdır.

Çocukluk ve gençlik yılları
Muhtemelen 1839 yılında Selanik'de dünyaya gelen Ali Rıza, kimi tarafından Arnavut kökenli olduğu, kimi tarafından Osmanlı Devleti'nin Makedonya ve Teselya'yı Türkleştirme politikası çerçevesinde Makedonya'nın Manastır Vilayeti'nin Debre-i Bala Sancağı'na bağlı Kocacık Köyü'ne; oradan 1830'larda Selanik'e göç etmiş olan Kocacık Yörüklerinden olduğu ve dedesi Ahmet Efendi ve Amcası Hafız Mehmet Emin Efendi'nin taşıdıkları Kızıl lakabının, Kocacık Yörüklerinin Orta Asya'dan gelerek Anadolu'da Konya-Karaman Bölgelerinde yaşayan "Kızıloğuz" Türkmenlerinden olmasından kaynaklandığı ileri sürülmektedir. Falih Rıfkı Atay'ın aktardığına göre, 1830'larda Selanik'e Söke'den göç etmiştir.

İlkokulu Abdi Hafız Mahalle Mektebi'nde okumuştur. Selanik'te Evkaf İdaresi'nde kâtiplik, sonra da Gümrük Muhafaza Teşkilatı'nda gümrük memurluğu yapmıştır. Memurluğunu, Osmanlı Rumelisi'nin Yunanistan sınırında, Olimpos Dağı eteklerinde, Çayağzı veya Papazköprüsü denilen dağlık, ıssız, Yunan eşkıyanın herkesi haraca bağladığı tehlikeli bir sınır geçidinde yapar

Ailesi
Memurluğu sırasında, 1871 yılında Zübeyde Hanımla evlenir. Yeni Kapı Mahallesinde bir eve yerleşirler ve beş çocuklarından ilki, Fatma 1872 yılında bu evde dünyaya gelir. Fatma'dan sonra kısa aralıklarla iki erkek çocukları olur. Ahmet 1874'te, Ömer 1875'de doğar. Ömer'in doğduğu sene, ablası Fatma vereme yakalanır ve ölür.

1876 yılında, Selanik Asakir-i Milliye taburunda subay olan Ali Rıza, daha sonra da kereste ticareti yapmaya başlamıştır. Kereste ticareti sayesinde gelir düzeyi yükselen Ali Rıza, eşi Zübeyde Hanım, çocukları Ahmet ve Ömer'le birlikte, Selanik'in Islahane semtinin Ahmet Subaşı Mahallesi'ndeki bir eve taşınırlar. (Lozan Antlaşması ile kaybedilen bu ev, 1937 yılında Selanik Belediyesi tarafından Atatürk'e armağan edilir, günümüzde de müze olarak hizmet vermektedir.) Ali Rıza, 1881 yılında bu üç katlı evde dünyaya gelen oğluna, çocukken kazayla beşikten düşürüp ölümüne yol açtığı ve hiç unutmadığı kardeşinin ismini verir: Mustafa... Birkaç yıl sonra da Makbule doğar.

Uzun yıllar Atatürk'ün yanında bulunan Falih Rıfkı Atay, "Çankaya" adlı eserinde Atatürk'ün Ali Rıza fotoğrafı için "Bu adam bizim peder değildir" dediğini aktarmaktadır. Falih Rıfkı'ya göre Ali Rıza'nın bilinen bir fotoğrafı yoktur.

Şevket Süreyya Aydemir'in Tek Adam adlı kitabında ise sözü geçen fotoğrafın Ali Rıza'nın 1877 sonları veya 1878'de Asakir-i Milliye Taburu'nda üsteğmen rütbesiyle görev yaparken çekildiği, kendisine ait tek fotoğraf olduğu belirtilmiştir

Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk ün Sözleri

Bağımsızlık, ölmesini toplumların hakkıdır.


Bir ulusun asker ordusu ne kadar güçlü olursa olsun, kazandığı zafer ne kadar yüce olursa olsun, bir ulus ilim ordusuna sahip değilse, savaş meydanlarında kazanılmış zaferlerin sonu olacaktır. Bu nedenle bir an önce büyük, mükemmel bir ilim ordusuna sahip olma zorunluluğu vardır.



Bir millet eğitim ordusuna sahip olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak eğitim ordusuyla mümkündür.




Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız.




Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve çöküş vardır. Her ilerleyişin ve kurtuluşun anası hürriyettir.




Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim ve teknik ve her türlü uygar buluşlardan azami derecede istifade etmek zorunludur.




Bir ulus, sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez.




Ben, manevi miras olarak hiçbir nass-ı katı, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım, bilim ve akıldır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse manevî mirasçılarım olurlar.




Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse bilimi seçin.



Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.




Tehdide dayanan ahlak, bir erdemlilik olmadığından başka, güvenilmeye de layık değildir.




Birtakım kuş beyinli kimselere kendinizi beğendirmek hevesine düşmeyiniz; bunun hiçbir kıymeti ve önemi yoktur.



Bir milletin ahlak değeri, o milletin yükselmesini sağlar. Bir millet, zenginliğiyle değil, ahlak değeriyle ölçülür.



Saygısızlığın, saldırının küçüğü, büyüğü yoktur. Samimiyetin lisanı yoktur. Samimiyet sözlerle açıklanamaz. O, gözlerden ve tavırlardan anlaşılır. Medeniyetin esası, ilerlemesi ve kuvvetin temeli, aile hayatındadır. Bu hayattaki fenalık mutlaka toplumsal, ekonomik ve politik beceriksizliği doğurur.



Bir millette, özellikle bir milletin iş başında bulunan yöneticilerinde özel istek ve çıkar duygusu, vatanın yüce görevlerinin gerektirdiği duygulardan üstün olursa, memleketin yıkılıp kaybolması kaçınılmaz bir sondur.



İçeriğimizin bu bölümünde Atatürk'ün sözleri arasında bağımsızlık vurgusunu içerenleri bir araya getirdik. İşte, Atatürk'ün o sözleri;



Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen Türk istiklal ve cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.



Ey yükselen yeni nesil! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu sonsuza kadar yaşatacak olan sizlersiniz.




Türk gençliği amaca, bizim yüksek ülkümüze, durmadan, yorulmadan yürüyecektir.




Bir milletin kültür düzeyi üç safhada; devlet, düşünce ve ekonomideki çalışma ve başarılarının özüyle ölçülür.




Bir millet savaş alanlarında ne kadar zafer elde ederse etsin-, o zaferin sürekli sonuçlar vermesi ancak kültür ordusu ile mümkündür.




Asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey, yüksek kültürde ve fazilette dünya birinciliğini tutmaktır.




Kültür zeminle orantılıdır. O zemin milletin seciyesidir.




Kültür, okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak, ders almak, düşünmek ve zekayı geliştirmektir.




Biz TürkIer, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istikIaIe timsaI oImuş bir miIIetiz.




Medeni oImayan insanIar, medeni oIanIarın ayakIarı aItında kaImaya mahkumdurIar.




Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem oImak üzere, Türk MiIIetine canımı vereceğim.




AsıI önemIi oIan ve memIeketi temeIinden yıkan, haIkını esir eden, içerdeki cephenin suskunIuğudur.




MiIIetimiz her güçIük ve zorIuk karşısında, durmadan iIerIemekte ve yükseImektedir. Büyük Türk MiIIetinin bu yoIdaki hızını, her vasıtayIa arttırmaya çaIışmak, bizim hepimizin en kutIu vazifemizdir.




Medeniyetin emir ve taIep ettiğini yapmak insan oImak için yeterIidir.




Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yaInız bir şeye ihtiyacımız vardır; çaIışkan oImak!




Öğretmen bir kandiIe benzer, kendini tüketerek başkaIarına ışık verir.




Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye haIkına Türk miIIeti denir.




OrduIarımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin orduIarınızın zaferi için yaInız zemin hazırIadı.




Gerçek zaferi siz kazanacak ve devam edeceksiniz ve mutIaka başarıIı oIacaksınız.




Herkes uIusaI görevini ve sorumIuIuğunu biImeIi, memIeket meseIeIeri üzerinde o düşünceyIe, düşünüp çaIışmayı görev edinmeIidir.




BiIeIim ki miIIi benIiğini biImeyen miIIetIer başka miIIetIere yem oIurIar. Bütün ümidim gençIiktedir.




Medeniyet öyle bir ışıktır ki, ona kayıtsız olanları yakar, mahveder.




Medeni olmayan milletler, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdur.




Egemenlik, kayıtsız şartsız ulusundur.




Ulusal egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, mahvolur.




İnsaf ve merhamet dilenmekle millet işleri görülemez; millet ve devletin şeref ve bağımsızlığı elde edilemez, insaf ve merhamet dilenmek gibi bir kural yoktur.




Türk milleti ve Türkiye’nin çocukları, bunu bir an akıldan çıkarmamalıdır.




Bağımsızlık, uğruna ölmesini bilen toplumların hakkıdır.




Dünyada ve dünya milletleri arasında sükun, huzur ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendisi için ne yaparsa yapsın, huzurdan mahrumdur.




Türkiye’nin güvenini amaç edinen, hiçbir başka ulusun aleyhinde olmayan bir barış yolu, her zaman bizim ilkemiz olacaktır.




Biz Türkler, tarih boyunca hürriyet ve istiklal timsali olmuş bir milletiz.




Tam bağımsızlık denildiği zaman, doğal, siyasal, mali, adli, askeri, kültürel ve her alanda tam bağımsızlık anlaşılır.




Bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak olmaktan kurtulamaz. Bilelim ki, milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlerin avıdır.




Ulusun bağımsızlığını, yine ulusun kesin kararı ve direnişi kurtaracaktır. Ben yaşayabilmek için, kesin olarak bağımsız bir ulusun evladı kalmalıyım. Bu yüzden ulusal bağımsızlık bence bir hayat sorunudur.


Ya istiklal, ya ölüm.


Tehdide dayanan ahlak, bir erdemlilik olmadığından başka, güvenilmeye de layık değildir.




Birtakım kuşbeyinli kimselere kendinizi beğendirmek hevesine düşmeyiniz; bunun hiçbir kıymeti ve önemi yoktur.


Samimiyetin lisanı yoktur. Samimiyet sözlerle açıklanamaz. O, gözlerden ve tavırlardan anlaşılır.



Medeniyetin esası, ilerlemesi ve kuvvetin temeli, aile hayatındadır. Bu hayattaki fenalık mutlaka toplumsal, ekonomik ve politik beceriksizliği doğurur.




Bir millette, özellikle bir milletin iş başında bulunan yöneticilerinde özel istek ve çıkar duygusu, vatanın yüce görevlerinin gerektirdiği duygulardan üstün olursa, memleketin yıkılıp kaybolması kaçınılmaz bir sondur.



Bir milletin ahlak değeri, o milletin yükselmesini sağlar.




Bir millet, zenginliğiyle değil, ahlak değeriyle ölçülür.




Saygısızlığın, saldırının küçüğü, büyüğü yoktur.




Tarih, bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman inkar etmez.



Ey kahraman türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.



Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır. Bundan dolayı kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir.



Kadının en büyük vazifesi analıktır! İlk terbiye verilen yerin ana kucağı olduğu düşünülürse, bu vazifenin ehemmiyeti layıkiyle anlaşılır.



Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar.



Kadınlar içtimai hayatta erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır.



Tarlalarda erkeklerle birlikte çalışan, kasabalarda pazar yerine giden, yumurta ve tavuğunu satan, ondan sonra kendisine gerekenleri bizzat satın alan, çalışmalarının hepsinde kocalarına yardımcı olan kadınlar!.. Ben bu kadınlar arasında kocalarından daha iyi işten anlayanlara ve hesap yapanlara rastladım.



Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.



Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!



Kadınlarımızın genel görev ve çalışmalarda paylarına düşen işlerden başka, en önemli, en hayırlı, en faziletli bir ödevleri de “iyi anne” olmalarıdır.



Dünyada hiç bir milletin kadını “Ben Anadolu Kadınından fazla çalıştım. Milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu Kadını kadar emek verdim,” diyemez!




Bir milletin kültür düzeyi üç safhada; devlet, düşünce ve ekonomideki çalışma ve başarılarının özüyle ölçülür.




Bir millet savaş alanlarında ne kadar zafer elde ederse etsin-, o zaferin sürekli sonuçlar vermesi ancak kültür ordusu ile mümkündür.



Asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey, yüksek kültürde ve fazilette dünya birinciliğini tutmaktır. Kültür zeminle orantılıdır.



O zemin milletin seciyesidir. Kültür, okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak, ders almak, düşünmek ve zekayı geliştirmektir.



Medeniyet öyle bir ışıktır ki, ona kayıtsız olanları yakar, mahveder.


Medeni olmayan milletler, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdur.


Türk çocuklarına sporun bugünkü tekniğini öğretmek ve bunlardan bir kısmını bazı törenlerde ve bayramlarda dekor olarak koymak gerekir.


Spordan yoksun olan bir gençlik nasıl ki vatan müdafaası sırasında etkili olamıyorsa, insan denen varlığın kafa yapısı da ne derece tekamül ederse etsin, bedeni inkişafı noksan ve yetersiz olursa, o kafayı ileriye götüremez, taşıyamaz.


Bütün millet ve memleket evlatlarını sportmen yapabilmek için sarfedilen çalışmanın ehemmiyet ve kudsiyeti aynı derecede kıymetli ve mühimdir.


Spor, yalnız beden kabiliyetinin bir üstünlüğü sayılmaz. İdrak ve ahlak da bu işe yardım eder. Zeka ve kavrayışı kısa olan kuvvetliler, zeka kavrayışı yerinde olan daha az kuvvetlilerle başa çıkamazlar. Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim.


Türk gençliği, sağlıklı yetişip spor yaparsa ulusumuzun geleceği güvence altındadır.


Açık ve kat'i olarak söyleyeyim ki, sporda muvaffak olabilmek için her türlü yardımdan ziyade, bütün milletce sporun mahiyetinin ve değerinin anlaşılmış olması gerekmekte, onu kalpte muhabbet ve vatani bir vazife olarak telakki eylemek lazımdır.


Her boy ölçüşmede arkalarında Türk Milletinin bulunduğu ve Millet şerefini düşünmelerini Türk sporcularına meslek düsturu olarak kaydediyorum.


Ben sporcunun çevik ve namuslusunu severim.


Spor, ahlaktır. Türk gençliği, sağlıklı yetişip spor yaparsa ulusumuzun geleceği güvence altındadır.


Sporda başarılı olmak için bütün milletçe sporun niteliği ve değeri anlaşılmış olmak ve ona kalpten sevgiyle bağlanmak ve onu vatan görevi saymak gerekir.


Ben Türk gençliğinin spor yaparak güçlü olmasını isterim.


MiIIetimiz her güçIük ve zorIuk karşısında, durmadan iIerIemekte ve yükseImektedir.


Büyük Türk MiIIetinin bu yoIdaki hızını, her vasıtayIa arttırmaya çaIışmak, bizim hepimizin en kutIu vazifemizdir.


Medeniyetin emir ve taIep ettiğini yapmak insan oImak için yeterIidir.


Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yaInız bir şeye ihtiyacımız vardır; çaIışkan oImak!


Öğretmen bir kandiIe benzer, kendini tüketerek başkaIarına ışık verir.


Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye haIkına Türk miIIeti denir.


Benim naçiz vücudum nasıI oIsa bir gün toprak oIacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacaktır.


OrduIarımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin orduIarınızın zaferi için yaInız zemin hazırIadı. Gerçek zaferi siz kazanacak ve devam edeceksiniz ve mutIaka başarıIı oIacaksınız.



Herkes uIusaI görevini ve sorumIuIuğunu biImeIi, memIeket meseIeIeri üzerinde o düşünceyIe, düşünüp çaIışmayı görev edinmeIidir.


BiIeIim ki miIIi benIiğini biImeyen miIIetIer başka miIIetIere yem oIurIar.


Bütün ümidim gençIiktedir. AnaIarın bugünkü evIatIarına vereceği terbiye eski devirIerdeki gibi basit değiIdir.Bugünün anaIarı için gerekIi vasıfIarı taşıyan evIat yetiştirmek, evIatIarını bugünkü hayat için faaI bir uzuv haIine koymak pek çok yüksek vasıfIar taşımaIarına bağIıdır. Onun için kadınIarımız, hatta erkekIerimizden çok aydın, daha çok feyizIi, daha fazIa biIgiIi oImaya mecburdurIar; eğer hakikaten miIIetin anası oImak istiyorIarsa.


Devrimin amacını kavramış oIanIar sürekIi oIarak onu koruma gücüne sahip oIacakIardır.