instagram twitter linkedin github youtube

18.4.20

En Ölümcül Salgın Hastalıklar

İşte insanlık tarihini şekillendiren en ölümcül salgın hastalıklar:

1) Antoninus (Galen) salgını

MS 165-180 yılları arasında Roma İmparatorluğu'nda yaşanmış olan ve doğu seferlerinden dönen askerler tarafından getirilmiş salgın bir hastalık olan Antoninus vebası günde 2 bin kişinin ölümüne neden olmuş bilinen ilk büyük veba salgınlarından biri.Araştırmacılar yaşanan hastalığın çiçek ya da kızamık olduğundan şüphelenmiş olsa da gerçek sebebi hala belirsizliğini koruyor. Salgın, Roma İmparatorları Lucius Verus ve Marcus Aurelius Antoninus'un da hayatını kaybetmesine sebep olurken imparatorluk toplam nüfusunun yüzde 30'unu yitirmişti.

2) Jüstinyen Vebası

541 yılında Konstantinopol'de İmparator Jüstinyen tahtta otururken Avrupa'da başlayan bir salgın önce Mısır'a oradan Filistin'e, Suriyeye ve oradan da Anadolu'ya ulaştı. Jüstinyen Konstantinapol'a tüm giriş çıkışları kapattıysa da salgın hastalık askeri birliklerin şehre getirdiği malzemeler arasında yer alan fareler yoluyla girdi.Farelerin tüyleri arasına gizlenen ve bir milimetreden küçük 'Xenopsylla' isimli uçucu bir böcek, midesinde 'Pasteurella pestie' denen ölümcül veba bakterisi taşıyordu. Bu böcekler uçarak çevrede bulunan diğer farelerin tüyleri arasına yerleşip hızla üredi.İnsan vücudunun herhangi bir noktasına konup ısırarak veba mikrobunu aktaran böcekler hastalığı bulaştırdıkları kişilerin birkaç gün içerisinde ölmesine neden oldu.Bir hafta içinde veba şehirde hızla yayıldı ve ölümler başladı. Sarayın çevresi askeri birliklerce karantinaya alındı. Başlangıçta günde birkaç yüz olan ölü sayısı, kısa süre sonra binlere ulaştı. Mezar yerleri dolunca, ölüler denize atılmaya başlandı.Hastalık normal seyrini sürdürdü ve zamanla kendiliğinden yok oldu ancak o zamana kadar dönemin en kalabalık şehirlerinden olan Konstantinopol nüfusunun yüzde 40'ını kaybetti. Salgın iş gücü ve asker sayısını kaybeden Bizans'ın zayıflamasına ve saldırılara açık hale gelmesine neden oldu ki bu durum Avrupa tarihini kökten değiştiren gelişmelerin yaşanmasına vesile oldu.

3) Kara Veba
1346 - 1353 yılları arasında meydana gelen Kara Veba salgınının 75 ila 200 milyon arasında insanı öldürdüğü düşünülüyor. Tam sayıları bilmek mümkün olmasa da özellikle Avrupa nüfusunun bu yıllarda yüzde 30 ila yüzde 60 oranda azaldığı belirtiliyor.Yaşanan kıyım sonrası toplumda tanrının ve kilisenin sorgulanmasına sebep olan Kara Veba salgınının dinde reformun ve hayatın pek çok alanında rönesansın başlamasının başlıca nedenlerinden biri olduğu biliniyor.

4) Amerikan yerlilerinin suçiçeği ile karşılaşması

15. yüzyılda Avrupalılar yeni dünyayı keşfetti. Amerika kıtasındaki yerliler ile temas eden Avrupalı kaşifler beraberlerinde getirdikleri virüs ve bakterileri buradaki insanlara bulaştırdılar.Suçiçeği hali hazırda Avrupa'nın üçte birini öldürmüştü ancak bağışıklık sistemleri Avrupalılar gibi gelişmemiş olan ve ilaçları da yetersiz kalan Amerikan yerlilerinin hiçbir şansı yoktu. Milyonlarca insan öldü ve o dönem yerli nüfusun yüzde 90'ı yok oldu. Bu durum Amerika kıtasının Avrupalılarca kolonileştirilmesini son derece kolaylaştırdı.19. yüzyılın başına kadar toplamda her iki Amerikan yerlisinden biri Avrupa'dan gelen hastalıklar nedeniyle öldü.

5) Cocoliztli salgınları

16. Yüzyılda 'Yeni İspanya' adı verilen bugünkü adıyla Meksika olan bölgede görülen birkaç farklı hastalığın aynı dönemde oluşmasıyla yaşanmış salgın felaketi 'cocoliztli salgınları' olarak anılıyor.Bugün yapılan incelemeler sonucunda balıklarda bulunan salmonella bakterisi kaynaklı olduğu düşünülen salgınların 1520 - 1576 yılları arasında toplamda 15 milyona yakın insanı öldürdüğü, Maya uygarlığı için sonun başlangıcı olduğu ve yıllar içerisinde günümüz Venezuela'sından Kanada'ya kadar yayıldığı sanılıyor.

6) Yedi farklı Kolera salgını

Uygarlık tarihimizde yedi büyük kolera salgını yaşandı ancak bunlardan en ölümcül olanı üçüncüsü olan ve 1852 - 1860 tarihleri arasında meydana gelen salgındı. Koleranın başlıca sebebi içme sularının kirlenmesi ancak sebebin bu olduğu üçüncü salgına kadar anlaşılamadı.Uzun dönemler boyunca insan dışkıları ve atıkları aynı zamanda içme ve pişirme için kullanılan su kaynaklarına döküldü. Bunun büyük bir felaket haline geldiği yer ise o tarihlerde Hindistan oldu.Bugün bile dünyanın en kirli nehirlerinden biri olan Ganj nehri 2011'de yapılan bir çalışmaya göre 100 mililitresinde 1,1 milyar dışkı bakterisi barındırıyor. Bu oran içerisinde yıkanabileceğiniz en kötü suda olması kabul edilebilecek oranın 500 bin katı. Hindular bu nehirde yıkanmanın kutsal olduğuna inanıyor ve günlük işlerinde nehir suyundan azami şekilde istifade ediyorlar. Bu nedele kolera bu bölgede sıklıkla karşılaşılan bir hastalık türü.Ne var ki, 19.yy'da yaşanan büyük salgın ile kolera tüm Hindistan'a oradan Afganistan'a ve Rusya'ya yayıldı. Resmi kayıtlara göre sadece Rusya'da bile 1 milyon insanın ölümüne neden olan salgın oradan Avrupa'ya ve Afrika'ya son olarak da Amerika'ya ulaştı.Kolera bulaşan her 5 kişiden 1'inde tehlikeli derecede ishal görülüyor. Hızla tedavi edilmezse bu kişilerden yarısı hayatını kaybediyor. Yedi kolera salgınında toplamda ölen insan sayısı tam olarak bilinmese de bunu milyonlarla ifade etmek mümkün.Üçüncü salgın ile doktorlar koleranın nedenini buldu ve o tarihten sonra içme suyunun arıtılması ve kaynatılması gerektiği bilgisi dünyada yaygınlaştı.

7) Üçüncü Veba salgını

1855 - 1859 yılları arasında Çin'de başlayarak dünyaya yayılan ve sadece Çin'de ve Hindistan'da bile 12 milyon insanın ölümüne neden olan bu salgına Jüstinyen Vebası ve Avrupa'nın Kara Vebası ardından 'Üçüncü Veba' denildi.Etkileri bir asır kadar süren salgın Amerika kıtasına uzak doğudan gelen farelerle taşındı. Daha önceki vebalardan farklı olarak ilerlemiş olan tıp bilimi bu hastalığın incelenmesine ve tedavi edici ilaçlar oluşturulmasına imkan sağladı. Bunların başında da antibiyotikler geldi.

8) Birinci Dünya Savaşı sırasındaki Tifüs salgını

1914 - 1918 yılları arasında Tifüs bakterisini taşıyan bitlerin neden olduğu salgın savaşın beraberinde getirdiği bir olguydu. Avrupa ve Asya'da 25 milyon kişi hastalandı ve özellikle Sovyetler Birliği ülkelerinde 3 milyona yakın insan hayatını kaybetti. Batılı ülkeler salgına neyin neden olduğunu daha hızlı anladı ve bitlerden kurtulmak üzere önlemler alındı. Doğu ülkeleri ise daha geç önlem aldı ve bu nedenle dünyanın bu kısmında çok daha fazla sayıda insan hayatını kaybetti.

9) 1918 İspanyol Gribi salgını

Birinci Dünya Savaşı'nı takip eden yıllarda 500 milyon insana bulaşan H1N1 influenza virüsü neden olduğu yüksek ateş ile dünya genelinde 50 ila 100 milyon arasında sağlıklı insanın ölümüne neden oldu. Bu sayı birinci ve ikinci dünya savaşlarında ölen insan sayısının toplamından kat kat daha fazladır.Bu virüsü diğerlerinden ayıran şey saldırdığı bünyenin bağışıklık sistemi ne kadar güçlüyse ateşin de o kadar yüksek meydana gelmesiydi. İspanyol Gribi tarihteki en büyük felaketlerden biri olarak kayıtlara geçti.100 yıl önce 100 milyon kişiyi öldüren İspanyol Gribi'nin üzerindeki sır perdesi aralanamıyor

10) 1957 Asya Gribi salgını

Çin'de başlayan Influenza-A virüsünün ördeklerde mutasyona uğrayarak insana geçen bir hastalık olduğu düşünülüyor. Asya Gribi olarak adlandırılan hastalık 4 milyona yakın insanın canına mal oldu. Aynı bulunan bir aşı ile salgının önüne geçildi. Bir yıl içerisinde 40 milyon kişi aşılandı.Asya Gribi kitlesel aşılanmanın önemini ve etkisini gösteren en önemli örneklerden biri haline geldi.

11) HIV (AIDS) virüsü20. yüzyılın ortalarında maymunlardan insana geçtiği anlaşılan HIV virüsünün saptanabilen ilk örneği 1959'da Kongo'da görüldü. Ne var ki, teşhisi ve adı ancak 1980'lerde konuldu. Son 30 yılda 36 milyon insanın hayatına mal olan virüsü kesin tedavi edebilecek bir çözüm hala bulunmuyor. Sadece önlem almak ve hastalığa yakalandıktan sonra ömür boyu ilaç tedavisi kullanmak gerekiyor.

12) Covid19 - Coronavirüsü  2019 yılının son aylarında ortaya çıkan virüs, ilk kez Çin'in Wuhan kentinde görüldü. Yaklaşık 4 ayda tüm dünyaya yayılan virüsün bulaştığı kişi sayısı şu an 2milyondan fazla ve ölü sayısı ise 160 bini geçti. 600 binden fazla insan sağlığına kavuşmuşken, tam olarak nereden yayıldığı ve tedavisi henüz bulunamadı.

14.4.20

Filyasyon Nedir ?

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Bilim Kurulu toplantısının ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Filyasyon'un önemine dikkat çeken Bakan Koca, "Virüsün yayılma hızını kontrol altına almaya başladık. Bu başarımız Filyasyon sayesinde oldu. Filyasyon, temas zincirinin taranmasıdır. Vaka artış hızının düşüşe geçmesini Filyasyon yöntemi ile sağladık. Bu yöntemi hiçbir ülke uygulayamadı. 11 Mart'ta açıkladığımız ilk vakadan tespit ettiğimiz son vakaya kadar Filyasyon yöntemini uyguladık" ifadelerini kullandı.

Filyasyon kelimesi tıpta hastalığın kaynağını bulmak anlamına gelmektedir. Özellikle bulaşıcı hastalıklarda yapılan hastalığın ilk ortaya çıkış nedenini bulmak için yapılan çalışma anlamına gelmektedir.

Filyasyon, herhangi bir bulaşıcı hastalığın hangi sebeplerden ötürü kaynaklandığının tespit edilmesi işlemine verilen isimdir. Başka bir deyişle kaynak arama çalışmasıdır. Bu çalışmalar neticesinde tehlikenin hala devam edip etmediği ve başka insanların risk altında olup olmadığı gibi önemli bilgiler elde edilebilmektedir.

Filyasyon çalışmaları bulaşıcı hastalıklar mücadele etmede çok önemlidir.

8.4.20

Süleyman Çakır kimdir ?

Süleyman Çakır (d. 1964 - ö. 8 Nisan 2004), Kurtlar Vadisi isimli dizide Hekimoğlu türküsüyle özdeşleşmiş ve Oktay Kaynarca tarafından canlandırılmış KURGUSAL bir karakter.

Çocukluğu
Küçük yaştayken cami avlusunda gözü önünde babasının vurulduğunu görmüş ve bundan sonra dünyaya hep nefretle bakmıştır. Babası öldükten sonra annesinin evde yaptığı pilav ve nohudu satarak hem kız kardeşi Derya Çakır'a hem de annesi Emine Çakır'a bakmıştır. Bir gün zabıta gelip yasak yerde satış yaptığı için hem onu hem de kız kardeşini hırpalamıştır. Hırpalama sırasında zabıtanın kız kardeşine vurmasından dolayı gözü dönmüş ve zabıtayı art arda bıçaklayıp öldürmüştür. Sonrasında cinayet suçundan hüküm giyip, hapse düşmüştür. Hapise düşünce annesi ve kız kardeşi açıkta kalmıştır. Bunun için ona Duran Şatıroğlu namı diğer Duran Emmi'yi bıçaklaması için teklif etmişlerdir ve o da annesi ve kız kardeşi kötü durumda olduğu için razı olmuştur. Duran Emmi abdest alırken elinde bıçakla onu öldürmeye gitmiş ancak babasının da abdest alırken öldüğü gözüne gelince yapamamıştır. Duran Emmi sayesinde mafyaya girmiş ve önemli bir mafya babası olmuştur. Sonra Laz Ziya'nın kızı Nesrin Yılmaz ile evlenmiştir.

Mafyada yükselişi
Testere Necmi'nin hiyerarşisindedir. Konseyin istediği 3 mafya babasını öldürerek dikkatleri üzerine çekmiştir. Bu başarısından ötürü Kurtlar Konseyi, yeni kumarhane açış iznini kendisine vermiş, ancak bu kumarhane nedeniyle önce Şevko, sonra da Tombalacı Mehmet'le takışmıştır. Tombalacı Mehmet'in kumarhaneyi taratması nedeniyle hapse girmiş, bunu fırsat bilen Konsey, yaptırdığı bütün karanlık işleri Çakır'a yıkmaya çalışmıştır. Avukat Elif Eylül'ün çabaları ve ortağı Polat'ın, Aslan Akbey tarafından aldığı desteklerle gerçekleştirdiği stratejik hamleleriyle hapisten çıkmış ve Tombalacı'yla savaşmaya devam etmiştir. Bu savaş Konsey çıkarlarına zarar vermeye başlayınca bizzat Baron Mehmet Karahanlı'nın emri ve Kılıç aracılığıyla Tombalacı Mehmet'le sulh yapan Çakır, Konsey'e ve Baron'a gösterdiği bu sadakatin ödülü olarak, sadece hasmı olarak değil, çocukluktan beri abilikten çok babalık yaptığı kızkardeşinin katili olarak gördüğü Tombalacı'yı ele geçirmiş ve onu işkence yaparak öldürmüştür. Belirli bir zaman sonra Baron tarafından İstanbul Sefiri yapılmıştır. İstanbul Sefiri olması onun düşmanlarını fazlalaştırmıştır. Çünkü erken denilecek bir sürede sefirliğe getirilmesi ve fevri olması düşmanları tarafından olumsuz karşılanmıştır.

Ölümü
Çakır, Cerrahpaşalı Halit tarafından pusuya düşürülerek öldürülmüştür. Süleyman Çakır dizide 43. bölümde vurulmuş ve 45. bölümde öldüğü ilan edilmiştir. Can dostu Polat Alemdar Çakır'ın ölümünün ardından Halit'i ve altı mafya babasını bir gecede öldürerek onun intikamını almıştır. Süleyman Çakır karakteri, Kurtlar Vadisi'nde en çok ilgi çeken ve sevilen karakterlerdendir. Bu nedenle, ölümü olumsuz tepki almıştır. Örneğin, bazı izleyiciler Çakır karakteri diziden çıktıktan sonra diziyi seyretmeyi bırakmışlardır. Hatta, gıyabında cenaze namazı kılınmış, gazetelere vefat ilanı verilmiş ve de mevlit okutulmuştur. O dönemde dizinin yönetmeni olan Osman Sınav konuya açıklık getirmiştir. Sınav, Oktay Kaynarca'nın zaten diziden ayrılacağını ama bunu dizinin işleyişi bakımından daha erkene alındığını ayrıca Oktay Kaynarca ile sorunlarının olmadığını açıklamıştır.

22.3.20

N95, FFP2 ve FFP3 maske nedir?

N95 TİPİ MASKE NEDİR?

Sağlık çalışanlarının kullandığı ve N95 maddesi içeren üç katmanlı solunum izolasyonlu maskelere N95 deniyor.

FFP1 TİPİ MASKE NEDİR ?

Atoksik ve elyaf birikmesi yaratmayan tozlardan koruma
bunların solunması sağlık sorunlarının oluşmasına neden olabilir; ayrıca solunum sistemini rahatsız edebilir ve hoş olmayan kokular ortaya çıkarabilir. Toplamsızma miktarı maksimum %25 olabilir. Bu tür maskeler en fazla dört katı OEL ihlalinde uygulanabilir.
FFP1 koruma sınıfı solunum maskeleri zehirli ya da elyaf birikmesi yaratan türde toz ve aerosol olmayan çalışma ortamları için üretilmiştir. Parçacıkların 0,6 μm'ye kadar en az %80'ini filtreler ve maksimum iş yeri yoğunluk ihlali ölçümü dört katı değerden fazla olmadığı sürece kullanılabilir. Yapı veya gıda endüstrisinde çoğu durumda FFP1 solunum maskesi kullanılır

FFP2 TİPİ MASKE NEDİR?

FFP2 koruma sınıfı solunum maskeleri, havada tehlikeli ve mutajenik parçacıkların bulunabileceği çalışma ortamları için oluşturuldu. Bu sınıftaki solunum maskeleri parçacıkların 0,6 μm'ye kadar en az %94'ünü tutmalıdır ve OEL ihlalinin maksimum on katı yoğunluğa çıktığı ortamlarda kullanılabilir. Aynı durum TRK değeri (teknik referans yoğunluğu) için de geçerlidir. FFP2 koruma sınıfı solunum maskeleri çoğunlukla demir ve maden endüstrilerinde kullanılır. Bu endüstrilerde çalışanlar sıklıkla aerosol, is ve dumana maruz kalır. Bu da, uzun süreçte akciğer kanseri gibi solunum sistemi hastalıklarına neden olabilir. Bunlara ek olarak çok büyük ikincil hastalık ve akciğer tüberkülozu riski taşırlar. karbon katmanlı uvex filtre sistemimiz, gereken solunum korumasını sağlamanın yanı sıra kullanıcıları hoş olmayan kokulardan da korur.

FFP3 TİPİ MASKE NEDİR?

FFP3 koruma sınıfı solunum maskeleri hava kirliliğini soluma alanında maksimum koruma sunar. Toplam sızıntı maksimum %5 olabilir ve bu maskeler 0,6 μm'ye kadar tüm parçacıkların %99'u filtrelemelidir. Bu maske aynı zamanda zehirli, onkojen ve radyoaktif parçacıkları da filtreler. FFP3 koruma sınıfı maskeler endüstriye özel OEL değerlerini otuz kat ihlal eden çalışma ortamlarında kullanılır. Çoğunlukla kimya endüstrisinde kullanılırlar.

FF: Face Filter (Yüz maskesi)
P1: Mekanik çalışmalar sonucu ortaya çıkan toksik (zararlı) olmayan tozlar.
P2: Toksik tozlar, MAK değerleri 0,1 mg/m3 ‘den büyük olan tozlar.
P3: Toksik, kanserojen, radyoaktif tozlar ve MAK değerleri 0,1 mg/m3’den
küçük olan tozlar.
S : Katı ve su bazlı sıvı zerrecikler.
L : Katı ve yağ bazlı sıvı zerrecikler.
Bu Standart 2001 yılında EN 149:2001 Toz maskeleri yeni Avrupa Standardı olarak yenilendi ve maskelerde koruma kademeleri yükseltildi.

18.3.20

Sürdürülebilir Gelişme Hedefleri nedir ?

Sürdürülebilir Gelişme Hedefleri (SDH) geleceğe ilişkin uluslararası gelişme ile ilgili bir dizi hedeftir. Bu hedefler Birleşmiş Milletler tarafından oluşturulmuş olup, bunların Sürdürülebilir Gelişmeye İlişkin Global Hedefler olarak altı çizilmektedir. Ulaşılmak istenen bu hedefler 2015 yılının sonunda tamamlanma süresi dolan Milenyum Gelişme Hedefleri’nin yerini almıştır. SDH 2015 ila 2030 yılları arasında geçerli olacaktır. Bunlara 17 adet hedef 169 spesifik amaç dahildir.

Ağustos 2015’te 193 ülke aşağıdaki 17 hedefe uyacağına ilişkin rıza göstermiştir


  1. Fakirliğe son : Fakirliğin her yerdeki her türlü şekli son bulmalıdır.
  2. Açlığa son : Açlık sonlandırılmalı, gıda güvenliği sağlanmalı, beslenme iyileştirilmeli ve sürdürülebilir tarım desteklenmelidir.
  3. İyi sağlık durumu : İnsanların sağlıklı olması sağlanmalı ve her yaşta sağlıklı olmak desteklenmelidir.
  4. Kaliteli eğitim : Tüm insanları kapsayan, eşit ve kaliteli eğitim sağlanmalı ve herkes için hayatları boyunca öğrenme fırsatları desteklenmelidir.
  5. Cinsiyet eşitliği : Kadın ile erkeğin eşitliği sağlanmalı, tüm kadınlar ve kızların toplumdaki konumu güçlendirilmelidir.
  6. Temiz su ve hijyen : Herkes için su ve hijyen mevcut ve sürdürülebilir bir şekilde sağlanmalıdır.
  7. Yenilenebilir ve uygun fiyatlı enerji : Herkesin uygun fiyatlı, güvenilir, sürdürülebilir ve modern enerjiye erişimi sağlanmalıdır.
  8. İyi işler ve güçlü ekonomiler : Kesintisiz, herkesi kapsayan ve sürdürülebilir ekonomik büyüme ile herkes için tam zamanlı, üretken ve hoş bir iş ortamı sağlanmalıdır.
  9. Yenilikçilik ve iyi altyapı : Sağlam bir altyapı inşa edilmeli, herkesi kapsayan ve sürdürülebilir bir sanayileşme süreci yaşanmalı, yenilikçilik teşvik edilmelidir.
  10. Eşitsizlik azaltılmalıdır : Ülke içi ve ülkeler arası eşitsizlik azaltılmalıdır.
  11. Sürdürülebilir şehirler ve topluluklar : Şehirler ve yerleşim yerleri herkesi kapsayan, güvenli, sağlam ve sürdürülebilir şekilde inşa edilmelidir.
  12. Kaynakların sorumlu bir biçimde kullanılması: Tüketim ve üretimin sürdürülebilir olması sağlanmalıdır.
  13. İklim konusunda faaliyete geçme : İklim değişikliği ve bunun etkileriyle savaşmak için acil olarak harekete geçilmelidir.
  14. Sürdürülebilir okyanuslar : Okyanuslar, denizler ve deniz kaynakları sürdürülebilir gelişme için korunmalı ve sürdürülebilir şekilde kullanılmalıdır.
  15. Sürdürülebilir toprak kullanımı : Toprak ekosistemleri korunmalı, yeniden inşa edilmeli ve bunların sürdürülebilir şekilde kullanımı desteklenmeli, ormanlar sürdürülebilir biçimde yönetilmeli, çölleşmeye karşı savaşılmalı ve toprak erozyonu ile biyo-çeşitlilik kaybı durdurulup geri kazanımlar sağlanmalıdır.
  16. Barış ve adalet: Sürdürülebilir gelişme için barışçıl ve herkesi kapsayan toplumların inşa edilmesi desteklenmeli, herkesin adalete erişimi sağlanmalı ve her alanda verimli, hesap verebilen ve herkesi kapsayan kurumlar oluşturulmalıdır.
  17. Sürdürülebilir gelişme için ortaklıklar : Uygulama yöntemleri güçlendirilmeli ve sürdürülebilir gelişme için global ortaklık yeniden canlandırılmalıdır