instagram twitter linkedin github youtube

11.7.20

Ayasofya camii

Ayasofya (Yunanca: Aγία Σοφία [Agía Sofía], Latince: Sancta Sophia veya Sancta Sapientia) ya da resmî adıyla Ayasofya-i Kebir Camii, İstanbul'da bir cami, eski bazilika ve eski müze. Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından, 532-537 yılları arasında İstanbul'un tarihî yarımadasındaki eski şehir merkezine inşa ettirilmiş bazilika planlı bir patrik katedrali olup 1453 yılında İstanbul'un Osmanlılar tarafından fethedilmesinden sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülmüştür. 1935 yılından 2020 yılına kadar müze olarak hizmet vermiştir.2020 yılında cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle tekrar cami statüsü kazanmıştır. Ayasofya, mimari bakımdan merkezî planı birleştiren kubbeli bazilika tipinde bir yapı olup kubbe geçişi ve taşıyıcı sistem özellikleriyle mimarlık tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak ele alınır.
Ayasofya adındaki "aya" sözcüğü "kutsal, azize", "sofya" sözcüğüyse herhangi bir kimsenin adı olmayıp Eski Yunancada "bilgelik" anlamındaki sophos sözcüğünden gelir. Dolayısıyla "aya sofya" adı "kutsal bilgelik" ya da "ilahî bilgelik" anlamına gelmekte olup Ortodoksluk mezhebinde Tanrı'nın üç niteliğinden biri sayılır.6.yüzyılın ünlü bilim adamları, fizikçi Miletli İsidoros ve Trallesli matematikçi Anthemius'un yönettiği Ayasofya’nın inşaatında yaklaşık 10.000 işçinin çalıştığı ve I. Justinianus'un bu iş için büyük bir servet harcadığı belirtilir.Bu çok eski binanın bir özelliği, yapımında kullanılan bazı sütun, kapı ve taşların binadan daha eski yapı ve tapınaklardan getirilmiş olmasıdır.
Bizans döneminde Ayasofya, büyük bir "kutsal emanetler" zenginliğine sahipti. Bu emanetlerden biri de 15 metre yüksekliğindeki gümüş ikonostasisti. Konstantinopolis Patriği'nin patrik kilisesi ve Ortodoks Kilisesi'nin bin yıl boyunca merkezi olan Ayasofya, 1054 yılında Patrik I. Mihail Kirularios'un Papa IX. Leo tarafından aforoz edilmesine şahitlik etmiş olup bu olay, genel olarak Schisma'nın, yani Doğu ve Batı kiliselerinin ayrılmasının başlangıcı sayılır.

1453’te kilise camiye dönüştürüldükten sonra Osmanlı sultanı Fatih Sultan Mehmet’in gösterdiği hoşgörüyle mozaiklerinden insan figürleri içerenler tahrip edilmemiş (içermeyenlerse olduğu gibi bırakılmıştır), yalnızca ince bir sıvayla kaplanmış ve yüzyıllarca sıva altında kalan mozaikler, bu sayede doğal ve yapay tahribattan kurtulabilmiştir. Cami, müzeye dönüştürülürken sıvaların bir kısmı çıkarılmış ve mozaikler yine gün ışığına çıkarılmıştır. Günümüzde görülen Ayasofya binası, aslında aynı yere üçüncü kez inşa edilen kilise olduğundan "Üçüncü Ayasofya" olarak da bilinir. İlk iki kilise isyanlar sırasında yıkılmıştır. Döneminin en geniş kubbesi olan Ayasofya’nın merkezî kubbesi, Bizans döneminde birçok kez çökmüş,Mimar Sinan’ın binaya istinat duvarlarını eklemesinden itibaren hiç çökmemiştir.

Tekrar camii statüsünün verilmesi 

Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği, Ayasofya için ilk olarak 2005'te Danıştay'a dava açmıştı. Dernek, 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının iptali ve yürütmenin durdurulmasını istemişti.
Danıştay 10. Dairesi, 24 Haziran 2005'te söz konusu Bakanlar Kurulu kararının yürütmesini durdurma istemini reddetmişti. Daire 2008'de ise Ayasofya Camisi'nin müze olarak kullanılmasında hukuka aykırılık bulunmadığına işaret ederek, davayı reddetmişti.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Dairenin bu kararını onamıştı. Dernek, 2016'da tekrar Danıştaya dava açmıştı.
Derneğin, Anayasa Mahkemesine yaptığı bireysel başvuru hakkında ise 2018'de karar verilmişti. Yüksek Mahkeme, Ayasofya'nın namaz kılınması için ibadete açılması yönündeki talebin reddedilmesi nedeniyle din ve vicdan hürriyetinin ihlal edildiği iddiasıyla yapılan başvuruyu, "incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik" nedeniyle kabul edilemez bulmuştu.
Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği, Ayasofya'nın camiden müzeye dönüştürülmesine yönelik Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle Danıştayda dava açtı.
Davayı duruşmalı inceleyen Daire, 2 Temmuz'daki duruşmada tarafları dinledi. Duruşmanın ardından dosyayı inceleyen Danıştay 10. Daire kararını verdi. Daire, Ayasofya'nın camiden müzeye dönüştürülmesine dair 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal etti. Daire'nin 19 sayfalık gerekçesinde, dava konusu Bakanlar Kurulu kararının, ilgili mevzuat, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları kapsamında değerlendirildi.
Gerekçede, Ayasofya'nın, statüsü muhafaza edilerek, hukuk düzeninde güvence altına alınan özel hukuk tüzel kişiliğini haiz mazbut vakıf niteliğindeki Fatih Sultan Mehmet Han Vakfının mülkiyetinde olduğu kaydedildi. Ayasofya'nın, vakfedenin iradesi gereği, sürekli şekilde cami olarak kullanılması için toplumun hizmetine sunulduğu, bedelsiz kamunun istifadesine terk edilmesi yönüyle hayrat taşınmaz niteliği taşıdığı, tapu belgesinde de cami vasfı ile tescilli bulunduğuna dikkati çekildi.Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Daire, Sözleşme'nin 6. maddesi hükmü bağlamında, sözleşmeye taraf devletlerin, Ayasofya kültürel ve doğal mirasının, toprakları üzerinde bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin egemenliğine tam olarak saygı göstererek ve ulusal yasalarının sağladığı mülkiyet haklarına zarar vermeden, uluslararası toplum tarafından iş birliği ile korunması gereken evrensel bir miras olduğunu kabul ettiklerinin açık olduğu belirtildi.
Ve daha sonra Ayasofya'nın Diyanet İşleri Başkanlığına devredilerek ibadete açılmasına ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı Resmi Gazete'nin mükerrer sayısında yayımlandı. Ayasofya Camisi'nin yönetiminin 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'un 35. maddesi gereğince Diyanet İşleri Başkanlığına devredilerek ibadete açılmasına karar verildi.

30.6.20

Karadelik nedir?

Kara delik, astrofizikte, çekim alanı her türlü maddesel oluşumun ve ışınımın kendisinden kaçmasına izin vermeyecek derecede güçlü olan, kütlesi büyük bir kozmik cisimdir. Kara delik, uzayda belirli nicelikteki maddenin bir noktaya toplanması ile meydana gelen bir nesnedir de denilebilir. Bu tür nesneler ışık yaymadıklarından kara olarak nitelenirler. Kara deliklerin, "tekillik"leri dolayısıyla, üç boyutlu olmadıkları, sıfır hacimli oldukları kabul edilir. Karadeliklerin içinde zamanın ise yavaş aktığı veya akmadığı tahmin edilmektedir. Kara delikler Einstein'ın genel görelilik kuramıyla tanımlanmışlardır. Doğrudan gözlemlenememekle birlikte, çeşitli dalga boylarını kullanan dolaylı gözlem teknikleri sayesinde keşfedilmişlerdir. Bu teknikler aynı zamanda çevrelerinde sürüklenen oluşumların da incelenme olanağını sağlamıştır. Örneğin, bir kara deliğin potansiyel kuyusunun çok derin olması nedeniyle yakın çevresinde oluşacak yığılma diskinin üzerine düşen maddeler diskin çok yüksek sıcaklıklara erişmesine neden olacak, bu da diskin (ve dolaylı olarak kara deliğin) yayılan x-ışınları sayesinde saptanmasını sağlayacaktır. Günümüzde, kara deliklerin varlığı, ilgili bilimsel topluluğun (astrofizikçiler ve kuramsal fizikçilerden oluşan) hemen hemen tüm bireyleri tarafından onaylanarak kesinlik kazanmış durumdadır.


Kara delik “çekimsel tekillik” denilen bir noktaya konsantre olmuş bir kütleye sahiptir. Bu kütle "kara deliğin olay ufku" denilen ve söz konusu tekilliği merkez alan bir küreyi oluşturur. Bu küre, kara deliğin uzayda kapladığı yer olarak da düşünülebilir. Kütlesi Güneş'in kütlesine eşit olan bir kara deliğin yarıçapı yalnızca yaklaşık 3 km'dir.
karadelik kaynak:wikipedia


Yıldızlar arası (milyonlarca km) uzaklıklar söz konusu olduğunda, bir kara delik, herhangi bir kozmik cisim üzerinde, kendisiyle aynı kütleye sahip bir kozmik cisminkinden daha fazla bir çekim kuvveti uygulamaz; yani, kara delikleri karşı konulamaz bir kozmik “aspiratör” olarak düşünmemek gerekir. Örneğin Güneş’in yerinde onunla aynı kütleye sahip bir kara delik bulunsaydı, Güneş Sistemi’ndeki gezegenlerin yörüngelerinde herhangi bir değişim olmayacaktı.

Birçok kara delik türü mevcuttur. Bir yıldızın çekimsel içe (kendi üzerine) çökmesiyle oluşan kara delik türüne "yıldızsal kara delik" denir. Bu kara delikler galaksilerin merkezinde bulundukları takdirde birkaç milyarlık “güneş kütlesi”ne kadar çıkabilen devasa bir kütleye sahip olabilirler ve bu durumda “dev kara delik” (veya galaktik kara delik) adını alırlar. Kütle bakımından kara deliklerin iki uç noktasını oluşturan bu iki tür arasında bir de, kütlesi birkaç bin "güneş kütlesi" olan üçüncü bir türün bulunduğu düşünülür ve bu türe “orta kara delik”ler  denilir. En düşük kütleli kara deliklerin ise kozmos tarihinin başlangıcındaki Büyük Patlama’da oluştukları düşünülür ve bunlara da "ilksel kara delik"  adı verilir. Bununla birlikte ilksel kara deliklerin varlığı halihazırda doğrulanmış değildir.

Bir kara deliği doğrudan gözlemlemek imkânsızdır. Bilindiği gibi bir nesnenin görülebilmesi için, kendisinden ışık çıkması veya kendisine gelen ışığı yansıtması gerekir; oysa kara delikler çok yakınından geçen ışıkları bile yutmaktadırlar. Bununla birlikte varlığı, çevresi üzerindeki çekim icraatinden, özellikle mikrokuasarlarda ve aktif galaksi çekirdeklerinde kara delik üzerine düşen yakınlardaki maddenin son derece ısınmış olmasından ve güçlü bir şekilde X ışını yaymasından anlaşılmaktadır. Böylece, gözlemler dev veya ufak boyutlardaki bu tür cisimlerin varlığını ortaya koymaktadır. Bu gözlemlerin kapsadığı ve genel görelilik kuramına uyan cisimler yalnızca kara deliklerdir.

Kara delik kavramı ilk olarak 18. yüzyıl sonunda, Newton'un evrensel çekim kanunu kapsamında doğmuştur denebilir. Fakat o dönemde mesele yalnızca “kaçış hızı” ışık hızından daha büyük olmasını sağlayacak derecede kütleli cisimlerin var olup olmadığını bilmekti. Dolayısıyla kara delik kavramı ancak 20. yüzyılın başlarında ve özellikle Albert Einstein'ın genel görelilik kuramının ortaya atılmasıyla fantastik bir kavram olmaktan çıkmıştır. Einstein'ın çalışmalarının yayımlanmasından kısa süre sonra, Karl Schwarzschild tarafından, “Einstein alan denklemleri”nin merkezî bir kara deliğin varlığını içeren bir çözümü yayımlanmıştı. Bununla birlikte kara delikler üzerine ilk temel çalışmalar, varlıkları hakkındaki ilk sağlam belirtilerin gözlemlerini izleyen 1960'lı yıllara dayanır. Kara delik içeren bir cismin ilk gözlemi,  1971'de Uhuru uydusu tarafından yapıldı.Uydu Kuğu takımyıldızının en parlak yıldızı olan Cygnus X-1 çift yıldızında bir X ışınları kaynağı olduğunu saptamıştı. Fakat "kara delik" terimi daha önceden, 1960'lı yıllarda Amerikalı fizikçi John Wheeler vasıtasıyla ortaya atılmıştı. Bu terimin terminolojiye yerleşmesinden önce ise kara delikler için “Schwarzschild cismi” ve “kapalı yıldız” terimleri kullanıldı.

Kara delik diğer astrofizik cisimleri gibi bir astrofizik cisimdir. Doğrudan gözlemlenmesinin çok güç olmasıyla ve merkezî bölgesinin fizik kuramlarıyla tatminkâr biçimde tanımlanamaz oluşuyla nitelenir. Merkezî bölgesinin tanımlanamayışındaki en önemli etken, merkezinde bir "çekimsel tekilliği" içeriyor olmasıdır. Bu çekimsel tekillik, ancak bir “kuantum çekimi” kuramıyla tanımlanabilir ki, günümüzde böyle bir kuram bulunmamaktadır.  Buna karşılık, uygulanan çeşitli dolaylı yöntemler sayesinde, yakın çevresinde hüküm süren fiziksel koşullar ve çevresi üzerindeki etkisi mükemmel biçimde tanımlanabilmektedir.
en net karadelik kaynak:wikipedia


Öte yandan kara delikler çok az sayıdaki parametrelerle tanımlanmaları bakımından şaşkınlık verici nesnelerdir. Yaşadığımız evrendeki tanımları yalnızca üç parametreye bağlıdır: Kütle, elektriksel yük ve açısal momentum. Kara deliklerin tüm diğer parametreleri (boyu, biçimi vs.) bunlarla belirlenir. Bir kıyaslama yapmak gerekirse, örneğin bir gezegenin tanımlanmasında yüzlerce parametre söz konusudur (kimyasal bileşim,elementlerin farklılaşması, taşınım, atmosfer vs.) Bu yüzden 1967’den beri kara delikler yalnızca bu üç parametreyle tanımlanırlar ki, bunu da 1967’de Werner Israel tarafından ortaya atılan "saçsızlık kuramı"na  borçluyuz. Bu, uzun mesafeli temel kuvvetlerinin yalnızca kütleçekim ve elektromanyetizm oluşunu da açıklamaktadır; kara deliklerin ölçülebilir özellikleri yalnızca, bu kuvvetleri tanımlayan parametrelerle, yani kütle, elektriksel yük ve açısal momentumla verilir.

Bir kara deliğin kütle ve elektriksel yükle ilgili özellikleri "klasik" (genel göreliliğin olmadığı) fiziğin uygulanabileceği olağan özelliklerdir: Kara deliğin kütlesine oranla bir "kütleçekim alanı" ve elektriksel yüküne oranla bir elektrik alanı vardır. Buna karşılık açısal momentum etkisi genel görelilik kuramına özgü bir özellik taşır: Kendi ekseni etrafında dönen kimi kozmik cisimler, yakın çevrelerindeki uzay-zamanı da “sürüklemek” (eğmek) eğilimindedirler. "Lense-Thirring etkisi" denen bu fenomen şimdilik Güneş Sistemi’mizde gözlemlenmemektedir.  Kendi ekseni etrafında “dönen karadelik” türü çevresindeki yakın uzayda bu fenomen inanılmaz ölçülerde gerçekleşmektedir ki, bu alana “güç bölgesi” (ergorégion) veya “güç küresi”  adı verilmektedir.

28.6.20

Nebula nedir ?

Tüm yıldızların doğum yeri olan bulutsular (nebula), galaksilerin temel bileşenlerindendir. Bir Nebula oluşmadan önce bir yıldızdır. Bu yıldız büyüdükten sonra ya beyaz cüce ya nötron yıldızı ya da bir karadelik olur. Fakat bütün yıldızlar bunlardan biri olmadan önce kırmızı süperdev haline gelir. Peki, Nebula (bulutsu) tam olarak nedir?
Nebula ya da bulutsu uzayda bulunan ve geniş alanlara yayılmış olan gazlar, toz, Hidrojen, helyum ve diğer iyonize gazlardan oluşan bulutsu yapı. Eskiden galaksileri de kapsayacak şekilde yaygın gök cisimlerine verilen isim iken, astronominin ilerlemesi ile galaksi ile nebula farklı anlamlarda kullanılır olmaya başlamışlardır. Yıldızlar arasında bulunan boşluklarda yer alan ve yıldızların yaydıkları ışık enerjisi ile görünür hale gelen yoğun gaz ve toz bulutları, galaksilerin temel bileşenlerindendir.
kaynak:wikipedia
orion bulutsusu , kaynak:wikipedia


BULUTSU NASIL OLUŞUR?

Bir Nebula oluşmadan önce bir yıldızdır. Bu yıldız büyüdükten sonra ya beyaz cüce ya nötron yıldızı ya da bir karadelik olur. Fakat bütün yıldızlar bunlardan biri olmadan önce kırmızı süperdev haline gelir. Bu yıldızlar çok büyük oldukları için içten gelen basınç ve yüksek (100.000.000 °C) sıcaklığın etkisiyle uzay boşluğuna gaz salarlar.
Bu gaz püskürmeleri oldukça büyük ve hızlıdır. Daha sonraları bu gazlar yakınlaşarak bir gaz bulutu oluştururlar. Bu gaz bulutunun sıcaklığı 15.000 °C den fazladır. Bu sıcaklık ve çeşitli basınçlar oradaki gazlar (Hidrojen) ile birleşerek füzyon reaksiyonu başlatırlar. Bu füzyon reaksiyonu yeni bir yıldızın ilk temelleridir. Daha sonra o minik yıldızlar büyür ve anakol yıldızına dönüştüğü zaman ana yıldız kadar olmasa da gaz püskürtmesi yaparlar. Bu arada ana yıldız kahverengi veya beyaz cüce olup ömrünü demir ve karbon yığını olarak tamamlamıştır.

21.6.20

Vadeli hesap nedir ?

Vadeli hesap birçok yerde duyulan ve sık karşılaşılan banka hesabı çeşitlerinden biridir. Vadeli hesap para birikimi yapmak için kullanılan bir hesap türüdür. Evde biriken paranın zaman geçtikçe değer kaybetmesi önlemek için kullanılır.

 Vadeli hesap bankalarda açılan hesaba yatırılmış olan paranın zaman içinde bir getirisinin olması demektir. Vadesiz hesaba yatırılmış olan bir miktar para banka hesabında ne kadar durursa dursun aynı şekilde kalır. Fakat vadeli hesaba yatırılan aynı miktar para banka hesabında kaldığı süre ile doğru orantılı olarak sürekli artar.

 Vadeli hesap için yatırılmış olan para 1 ay, 6 ay, 1 yıl gibi sürelerde faiz oranı hesaplanarak hesaba yatırılmış olan paranın miktarında artış sağlar. Vadeli hesap birikim yapmak için kullanılır. Birikim yapmak isteyen bir kişi parasını vadeli banka hesabına yatırdığı takdirde parası durduğu yerde zaman içinde değerini kaybetmez. Bu husus da birikim yapmada en önemli olan hususlardandır.

 Vadeli hesaplar birikim yapmak için kullanılırlar. Bankalar vadeli hesabı olan müşterileri için yatırım yapar ve zaman ile değişen faiz oranlarının müşterisini etkilememesini ve paranın değer kaybetmemesini sağlar. Birikim yapmak isteyen bir kişi için vadeli hesap açmak ve parasını vadeli hesapta bulundurması kendisi için birçok avantaj sağlar. Birikim yapmak isteyen kişiler için en avantajlı ve en iyi seçeneklerden biri vadeli hesaplardır. Geleceğini planlayan ve elinde para bulundurmak isteyen kişiler vadeli hesaplar aracılığı ile avantajlı olarak birikim veya yatırım yapabilmektedirler.

15.6.20

YATIRIM BANKACILIĞI NEDİR?

Yatırım bankacılığı, bir banka veya finansal kuruluşun, sigortalama ile birleşme ve devralma danışmanlık hizmetleri sağlayarak hükümetlere, şirketlere ve kurumlara hizmet veren bölümüdür. Yatırım bankaları, yatırımcılar ile şirketler (işlerini büyütmek ve işlerini yürütmek için sermaye gerektiren) arasında aracı olarak hareket ederler.

Bu yazımızda size yatırım bankacılığının ne olduğunu ve yatırım bankacılarının ne işler yaptığını aktaracağız.

YATIRIM BANKALARI NE İŞ YAPAR?

Yatırım bankacılığı; şirketler, hükümetler ve diğer kuruluşlar için sermaye yaratılmasıyla ilgili özel bir bankacılık bölümüdür. Yatırım bankaları, her türlü şirket için yeni borç ve öz sermaye teminatlarından yararlanır, menkul kıymetlerin satışına yardımcı olur ve hem kurumlar hem de özel yatırımcılar için birleşme ve devralmalar, yeniden yapılanmalar ve aracılık işlemlerinin kolaylaştırılmasında rol alır.



Yatırım bankaları ilk olarak ABD'de kurulmuştur ve ülkeye olan getirisinin oldukça fazla olduğu görüldüğünde diğer ülkelere de hızla yayılmıştır. Ülkemizde de özellikle 2001 yılı krizinden sonra önemi katlanarak artmıştır. Finansman dışında çalışmadığınız sürece, yatırım bankası terimi, pek çok insanın tam olarak ne olduğunu sormaya başladığında, 2008-2009 ekonomik bunalımına kadar kendini göstermedi. Basitçe söylemek gerekirse, bir yatırım bankası, alışkın olduğunuz kurumlar gibi değildir. Çalıştığınız banka, ticari krediler veya maaş çekinizin ödenmesine yardımcı olur. Fakat yatırım bankası bundan farklı çalışır. Örneğin; Coca-Cola, Asya'da yeni şişeleme tesisleri kurmak için 10 milyar dolar değerinde tahvil satmak isterse, bir yatırım bankası, tahviller için alıcı bulmasına ve evrak işlerini, avukatlar ve muhasebecilerle birlikte ele almasına yardımcı olur.

Genel olarak konuşursak, yatırım bankaları büyük ve karmaşık finansal işlemlerde yardımcı olmaktadır. Yatırım bankacısının müşterisinin bir satın alma, birleşme veya satış yapmayı düşündüğü durumlarda, bir şirketin ne kadar değerli olduğu ve bir anlaşmanın ne kadar iyi yapılacağı konusunda tavsiyelerde bulunabilirler. Ayrıca müşteri gruplarına para toplama aracı olarak menkul kıymetlerin verilmesini ve bir şirketin halka açılması için gerekli olan dokümantasyonları oluşturmayı da içerebilir.

Yatırım bankaları müşteri ilerlemeden önce proje ile ilgili riskleri tanımlayarak müşteri zamandan ve paradan tasarruf etmesini sağlamaya da yarar. Teorik olarak kendi alanlarındaki uzmanları yatırım bankacıları, mevcut yatırım ortamının nabzını tutarlar. Bu nedenle, şirketler ve kurumlar gelişimlerini en iyi şekilde nasıl planlayacakları konusunda tavsiye almak için yatırım bankalarına yöneliyor.

Yatırım bankaları, gelirleri en üst düzeye çıkarmak için hangi finansal araçların kullanılması gerektiğine karar verirken aynı zamanda yasal şartların takibinde de yardımcı olur. Genellikle, bir şirket ilk halka arzını elinde tuttuğu zaman, bir yatırım bankası bu şirketin hisselerinin tamamını veya bir kısmını doğrudan şirketten satın alır. Ardından şirketin vekili olarak, yatırım bankası şirketin piyasadaki paylarını satar. Bu da şirket için işleri oldukça kolaylaştırır.

Yatırım bankası bu işlemleri yaparken kar da elde eder. Çünkü banka sahip olduğu hisse senetlerini başlangıçta ödediği fiyattan bir markete fiyatlandıracak. Bunu yaparken de önemli miktarda risk de almış olur. Tecrübeli analistler, stoklarını ellerinden geldiğince doğru bir şekilde fiyatlandırmak için uzmanlıklarını kullansalar da, yatırım bankası borsadan fazla değer kazanmışsa para kaybı yaşayabilir.

Yatırım bankaları genellikle halka arz projelerini güvence altına almak için birbirleriyle rekabet eder ve bu da halka açılmakta olan şirketle olan anlaşmayı güvence altına almak için ödemek istedikleri fiyatı artırmaya zorlayabilir. Eğer rekabet şiddetli ise, bu durum yatırım bankasının en alt seviyesine ciddi bir darbe verebilir. Fakat her bir yatırım bankası varlıklarının değerini artırmaya çalışıyor olduğundan her birinin kazanç oranı da beklenenden az olacaktır. Bu da yatırım bankalarını daha az riskli yapar.

Özetlemek gerekirse yatırım bankaları;

Halka arz başlatmak veya sigorta şirketleri veya bankalar gibi karmaşık yatırımcılara yerleştirilebilecek özel bir hisse senedi sınıfı oluşturmak,

Borç sermayesini artırma,

Tahvil ya da yeni ürün lansmanı yapmak,

Şirket içi para yöneticilerinin şirket hesabına kendi parasıyla yatırım yaptıkları veya aldıkları ticarette tescilli işlemler yapmaktan sorumludur.

Yatırım bankacılığının asıl amacı kar sağlamaktır. Kar amacı da her zaman rekabeti beraberinde getirir. Rekabetle birlikte ülke içinde yatırım yapılması tetiklenmiş olur ve görülen fiyat artışlarında azalma meydana gelir. Böylelikle ülke içindeki para dolaşımı artacak ve enflasyon görülme olasılığı düşecektir. Ülkeler arasındaki etkileşimde de pazar olanaklarının artması ve rekabet ortamıyla birlikte dış ticaret hacminde olumlu yükselmelerin görülmesi muhtemeldir.