instagram twitter linkedin github youtube

2.7.15

Utangaçlık

Hepimiz birşeylerden, bir zaman utanmışızdır. Bu nedenle utangaçlık duygusunu tanırız. Eğer bu duygumuz çok sınırlı sayıda sosyal ortamda yaşanmışsa ve uzun süreli bir problem oluşturmadıysa, ne güzel. Ancak bazı kişiler için başka insanlarla birarada olmak sürekli bir problemdir. Bu kişiler sosyal ortamlarda kendilerinden hiç bir zaman emin olamazlar ve birileriyle beraber olmadan önce, onlarla birlikteyken ve ayrıldıktan sonra, hep doğru dürüst konuşmak ve davranmak konusunda endişe yaşarlar. Bazen de utangaçlık öyle boyutlarda yaşanır ki, kişi kendini tamamen başkalarından izole eder ve kendini yanlızlığa mahkum eder.
Utangaçlık belli durumlarda da yaşanabilir. Örneğin: kişinin yaşadığı yeri değiştirmesi ve bir başka ortama girmesi, yeni bir iş ortamına ya da okul, hatta sınıf ortamına girmesi, çok sevdiği bir yakınını kaybetmesi, bir hastalık ya da fiziğinde değişikliğe yol açan bir rahatsızlık geçirmesi gibi....
Özetle şunu söylemek mümkündür: Utangaçlık, kişinin yaşantısını engelleyecek ve onun yaşam kalitesini düşürecek düzeyde yaşanıyorsa bir problem oluşturur.

Utangaçlığın Nelerle İlişkisi Var?
Sosyal kaygı, utangaçlıkla iç içe yaşanan yoğun ve rahatsız edici bir duygudur. Çevredeki insanların gözünde utanılacak duruma, aptal durumuna düşme, onlar tarafından reddedilme ya da yetersiz görülme korkusudur. Utangaçlık sorunu olan kişi birileriyle birlikteyken bu kaygıyı nasıl gidereceğine değil "ne kadar çok kaygılı" olduğuna konsantre olur, böylelikle kaygısı daha da artar ve bir kısır döngüye girmiş olur. Bakınız aynı zamanda zihninden geçen otomatik düşünceler nelerdir:
-- Kendimi aptal durumuna düşüreceğim.
-- Herkes benim gerçekten salak olduğumu düşünecek.
-- Söyleyecek hiçbirşey bulamayacağım. Donup kalacağım.
-- Eğer ağzımı açarsam sesim bir tuhaf çıkacak.
-- Kalbim fena halde çarpıyor, ya kalp krizi geçirirsem.
-- Delirebilirim.
-- Çok tuhaf görünüyor olmalıyım.
-- Bir kaçabilsem.
-- Herkes beni süzüyor.
-- Ne kadar sıkıcı olduğumu düşünüyorlar.
-- Kendimi kontrol edemeyeceğim.
-- Kızaracağım, titreyeceğim....
Önemli olan bu düşüncelerin gerçekçi algılar üzerine oturtulmamış, tam tersi, mantık dışı bir korkuya temellendirilmiş olmalarıdır. Çünkü herkesin onları seyrettiğine, zayıflıklarını ya da yetersizliklerini yakalamaya çalıştığına inanırlar, ve kaygının kısır döngüsü arttıkça, düşünceler de iyice çarpıtılır.
Sosyal kaygı utangaç olmayan insanlar tarafından da yaşanır. Ancak, bu kişiler kaygılarını farklı bir biçimde yorumladıkları için aynı kısır döngüye girmezler. Utangaçlık sorunu olanlar bu kaygıyı kendi kişiliklerinin bir parçası olarak görürler, diğerleri ise bunu, bulundukları ortam nedeniyle hissettikleri, geçici bir duygu olarak değerlendirirler, ve "aynı ortamda kim olsa aynı duyguyu yaşardı" diye düşünürler.
Bu yorumlama farklılığı utangaç olmayan kişilerin kendine güvenlerinin daha fazla olmasından kaynaklanmaktadır. Bir başka deyişle bu kişiler sosyal ortamdaki başarılarının kendilerinden, başarısızlıklarının ise dış etkenlerden kaynaklandığını düşünürken, utangaç kişiler, tam tersine, sosyal ortamlardaki başarısızlıklarının kendilerinden kaynaklandığını, başarılarının ise ortam sayesinde gerçekleştiğini düşünürler.
Genelde utangaçlık sorunu olan kişilerde sosyal beceri eksikliği bulunmaktadır. Bir başka deyişle ilişkisini başlatma ve sürdürme konusunda gereken bir takım sözelya da sözel olmayan davranış becerilerini öğrenmemişlerdir. Örneğin, bir karşılaşma ya da tanışma anında ne yapacaklarını, bir sohbeti nasıl başlatacaklarını ve sürdüreceklerini ve nasıl vedalaşacaklarını bilmezler. Topluluk içinde uzakta bir yerde dururlar, göz göze bakışmaktan kaçınırlar, eğer onlarla konuşursanız çok alçak sesle konuşurlar, konuşurken çok uzun aralar verirler, bir çok şeye ilgisiz gibi davranırlar, yüzlerindeki ifadede neş'e yoktur. Böylelikle o anda çevrede bulunan kişiler, onların kendileri ile ilgilendiklerini hissedemezler, devamlı çevrenin kendileri hakkında ne düşündüğüne konsantre olduklarını bilemezler, tam tersi utangaçların kendileriyle ilişki kurnak istemediklerini sanırlar.

Utangaçlığın Yol Açtığı Sonuçlar
  1. Yeni arkadaşlıklar kurmada ve yeni insanlarla tanışmada güçlük.
  2. Kendi kabuğuna çekilme ve yalnızlık duyguları.
  3. Başkaları tarafından sönük, sıkıcı, soğuk ve ilgisiz olarak algılanma.
  4. Sosyal ortamlarda kendini tanıtamama ve kendine güvenini kazanamama.
Şimdi tüm yazılanlarda kendinize ilişkin bir ortak yan bulduysanız ve utangaçlık sorunununuz olduğuna karar verdiyseniz, sakın her zaman olduğu gibi kendi kendinizi yenilgiye uğratan düşüncelere kapılıp, kendinizi yine kısır bir döngüye sokmayın! Çünkü bu sorununuzla başetmenin yolları var.

Utangaçlıkla Nasıl Başaçıkabiliriz?
Utangaçlığımızın temelinde yatan mantık dışı inançlarımızı değiştirmek:
Michel ve Girodo (1978) kendi çalışmalarından edindikleri deneyimler sonucu 'utangaçlık' sorunu olan kişilerin mantık dışı dört temel inançları olduğunu bulmuşlar:
  1. Bir sosyal toplantıda uzun süre durup beklerseniz iyi birşey olur.
    Bu inanç sohbet başlatmak korkusu nedeniyle geliştirilir. Oysa ki, iki kişinin tanışması ya da konuşması için en az bir kişinin çaba göstermesi gerekir. Bu neden siz olmayasınız?
  2. Diğer insanlar sosyal etkinliklere davet edildikleri için 'şanslılar'.
    Çok yanlış. Tam tersi, bu bir şans işi değildir. Sosyal olarak aktif olan insanlar, başkaları ile tanışmak ve onlarla zaman geçirmek için çaba gösterirler, kulüplere üye olurlar, başkalarını birşeyler yapmak için davet ederler, sohbetlerde yer alırlar ve çok az şeyi 'şansa' bırakırlar.
  3. Nerede olursam olayım sosyalleşebilme olanağım hep aynı olacaktır.
    Bu, çaba göstermemek için bir başka bahanedir. Oysa, birçok 'sosyal kulüb'ün, insanları bir araya getirmek gibi bir işlevi vardır ve etkinliklerine katıldığınız zaman kendinizi birileriyle birlikte birşeyler yaparken bulursunuz.
  4. Biri bana karşı ilgisiz görünüyorsa, o kesinlikle beni sevmiyordur ve hiçbir zaman sevmeyecektir.
    Bu inanç, boş yere kendinizi insanlardan çekmenize ve yalnızlık hissetmenize yol açar. Biri hemen sizinle ilgilenmedi diye bu sizi sevmiyor anlamına gelmez. Sevgi zaman ister ve gelişen birşeydir.
Şimdi gelin, gerçekçi olan inançlar nelerdir, onlara bakalım ve biraz önce okuduğumuz hiçbir işe yaramayan mantık dışı inançların yerine bunları koymaya çalışalım.
  1. Sosyal ortamlarda aktif olmaya başlayabilirim.
  2. Sosyal ortama girince herkes biraz kaygı yaşar, bu nedenle birşeyleri başlatma ya da yapma riskine girmeden önce tamamen gevşemeyi ya da rahatlamayı bekleyemem.
  3. Olmadığım biri gibi davranmama gerek yok. Bu beni daha da çok kaygılandırıyor.
  4. Başkalarının beni çok sert eleştireceğini düşünüyorum, gerçekte kendime karşı acımasız olan benim.
  5. Kendime, sosyal becerilerimi ve deneyimlerimi geliştirmek için mantıklı amaçlar koyabilirim.
  6. Ayrıca, sosyal becerileri çok gelişmiş kişiler de her zaman, % 100 başarılı değiller. Bu nedenle eğer bir etkileşim istediğim gibi iyi gitmezse çok üzülmemeliyim. 
    Böylelikle güzel bir başlangıç yapmış oldunuz. 
Daha Neler Yapılabilir?
Kendinize Güveninizi Nasıl Artırabilirsiniz?
Kendi zayıf ve güçlü yönlerinizi gösteren bir liste hazırlayın.
Örnek:
Güçlü YönlerimZayıf Yönlerim
iyi bir dinleyiciyimeleştiriyi hiç sevmem
iyi niyetliyimyüzüm asıktır
başkalarını severimsinirliyim
vicdanlıyım
Güçlü yanlarınıza iyice konsantre olun. Örneğin, eğer yukardaki örnekteki gibi iyi bir dinleyici olduğunuzu düşünüyorsanız, bunu diğer insanlara ne kadar sıklıkla gösteriyorsunuz? İnsanlara kendileri hakkında sorular sorup, onları anlatmaya cesaretlendiriyor musunuz ki iyi bir dinleyici olduğunuzu görsünler? Muhtemelen bunu pek yapmıyorsunuz.
Şimdi kendinize güçlü yanlarınızı hatırlatın ve bunları biraz da olsa yaşatmaya çalışın. Biri ile bir sohbet başlatın. Bu denemeyi yaparken dikkatinizi karşıdaki kişinin sizi sevip sevmediğine dair ipuçları toplamaya değil, sohbetin içeriğine ve söylenenlere verin. Unutmayın, kendinize ait istediğiniz kadar bilgi verip, istemediğiniz yerde konuşmanızın içeriğini değiştirebilirsiniz. Birileriyle konuşurken onların kontrolü altında değilsiniz, sohbetler karşılıklı gelişir.
Bu tür birkaç deneme daha yapabilirseniz, bazı şeyleri keşfedeceksiniz:
-- Hayret, ben de bazı zamanlar insanların söylediklerini sıkıcı bulabiliyorum.
-- Konuştuğum herkesi sevmek zorunda değilmişim.
-- Beni seven insanların yanında sevmeyenlerin de olması doğal.
-- İnsanlarla konuşmayı sürdürdükçe, onları daha iyi tanıyorum.
-- Arkadaşlık bir günde, anında oluşmuyormuş, zamanla gelişiyormuş.
-- Arkadaşlığın gelişmesinde benim adımlarımın da katkısı çok büyük.
Sözel ya da Sözel Olmayan Sosyal Becerileri Nasıl Öğrenebilir ya da Geliştirebilirsiniz?
Bir yabancı dili öğrenmek, bir araba kullanmayı ya da kayak yapmayı öğrenmek nasıl zaman alıyorsa, sosyal becerileri öğrenmemiz ve onların kendi davranış örüntümüze yerleşmesi de zaman ister. Unutmayın, sosyal beceriler doğuştan gelme değildir, sonradan öğrenilir. Yeni beceriler öğrenirken aklınızda tutmanız gereken iki önemli ilke: bol bol pratik yapmanın bu becerilerin kazanılmasını hızlandıracağı ve en kolay durumlarla başlayıp yavaş yavaş zorlara doğru gidilmesi gerektiğidir. Öyleyse çok kısa bir sohbet ile başlayabilirsiniz. Sohbetin üç temel aşaması vardır: Konuşmayı başlatmak, sürdürmek ve bitirmek.
Konuşmayı Başlatmak :
Utangaçlık sorunu olan kişi için ilk kelimeleri söylemek oldukça zordur. Çoğu zaman, "Kafamda ne söyleyeceğimi evirip çeviriyorum, boğazım kuruyor, ağzımdan tek bir sözcük bile çıkmıyor" dedikleri olur. Oysa, zihninizde hiçbir şey planlamanıza gerek yok, konuşmayı başlatmak bazen bir "merhaba" demek kadar basittir. Sohbeti başlatmanın ve sürdürmenin en iyi yolu soru sormaktır. Mümkün olduğu kadar açık uçlu sorular sorun: "İyi misiniz?" yerine "Nasılsınız?" diye sorun.
Unutmayın gelecek ilk yanıta geribildirim vermek önemlidir. Bu nedenle 'dinleme becerilerini' kullanmak, konuşmanın ilerleyen aşamalarında olduğu gibi ilk aşamasında da çok önemlidir. Karşınızdaki kişi sorduğunuz soruyu yanıtlarken, onun gözlerinin içine bakın, ilgiyle kafanızı sallayın, söz edilen hoş şeylere gülümseyin. Bunlar sizin o kişiye önem verdiğinizi gösteren geribildirimlerdir.
Konuşmayı Sürdürmek:
Konuşmayı sürdürebilmenin en temel ilkesi, karşınızdaki kişi konuşmasını bitirince ne söyleyeceğinize konsantre olmak değil, onun ne söylediğine konsantre olmaktır. Böylelikle, karşıdaki kişiye ait bilgiyi alıp, bir sonraki sorunuzu onun üzerine kurabilirsiniz. Örneğin: "İyiyim, derslerle uğraşıyorum" gibi bir yanıt gelirse "sorma aynı durum bende de var, sen ne sıklıkta çalışıyorsun?" gibi bir soru sorabilirsiniz. Böylelikle, kendisi ile ortak bir konuyu paylaştığınızı da belirtmiş olursunuz.
Dikkat etmeniz gereken noktalar şunlardır: Konuşma sırasında aniden konu değiştirmeyin; sorulan sorulara 'evet' ya da 'hayır' diye yanıt vermeyin, sohbet aniden bitebilir. Eğer 'evet' ya da 'hayır' dediyseniz, yanısıra, konuşmayı sürdürmek için bir soru sorun. Örneğin: Size "Yurtta mı kalıyorsun?", diye sorulduysa, ve yanıtınız "evet" ise "Evet. Sen nerede kalıyorsun?" diye konuşmayı sürdürün.
Evyah Tıkandım!..
Bazen sohbet bir yerde tıkanır ve sessizlik olur. Utangaç kişinin en dayanamadığı durum, birinin ya da birilerinin karşısında iken yaşanan sessizliklerdir. Hemen "Ben ümitsiz bir vakayım"; "Çok aptal ve sıkıcı olduğumu" düşünecekler diye otomatik düşünceler üretmeye başlayabilir. Umutsuzluğa kapılmayın! Konuşmalar arasındaki sessizlikler, hele kişiler birbirlerini iyi tanımıyorsa çok doğaldır. Yine de bu sessizliği bozmanın çeşitli yolları vardır. Bu sırada dikkatinizi çevrede olup bitenlere verebilir ve gördüklerinize ilişkin yorumlar yapabilir, karşıdaki kişinin fikirlerini sorabilirsiniz? Eğer hâlâ söyleyecek bir şey yoksa, neden konuşmayı bitirmiyorsunuz?
Konuşmayı Bitirmek :
Yukarıda belirtildiği gibi sessizlikler ya da konuşmanın tıkandığı noktalar, sohbeti bitirmek için kullanılabilir. Ayrıca siz kendiniz de kısa bir sohbet yapmayı planlıyorsanız belki bir duraksama sırasında hoş sözcüklerle veda edebilirsiniz, örneğin: "Seninle konuştuğuma çok memnun oldum"; "şimdilik hoşçakal, tekrar görüşelim"; "Kendine iyi bak, görüşmek üzere" diyerek ve gülümsemenizi yüzünüzden eksik etmeden ayrılabilirsiniz.
Sosyal becerilerinizi geliştirmeye çalışırken sözel olmayan davranışlarınızın, insanlarla etkileşiminizde ne kadar önemli bir yeri olduğunu unutmayın. Size bir kaç örnek verebiliriz :
-- İnsanların gözlerine bakarsanız onlarla bir bağlantı kurmuş olursunuz ve karşıdakine onunla ilgilendiğinizi hissettirirsiniz.
-- Sohbet sırasında karşıdaki kişinin gözüne bakmak, söylediklerinizde gerçekten ciddi olduğunuz izlenimini yaratır.
-- İnsanlara gülümsemek onları görmekten, birlikte olmaktan zevk aldığınızı ve onlara karşı sıcak duygular taşıdığınızı gösterir.
-- Yüzünüzdeki ifade sohbet sırasında yaşadığınız ve karşıdaki kişiye ilişkin duygularınızı açıkça ortaya koyabilir.
-- Kafanızı yukarı kaldırırsanız insanlar yüzünüzü daha rahat görür. Elinizi koyacak bir yer bulursanız daha rahat olduğunuz izlenimini verirsiniz.
Hepinize hoş birliktelikler dileriz.
Eunsen, K & Henderson, M. Coping with Shyness & Loneliness (Utangaçlık ve Yalnızlıkla Başaçıkma) 1987, W & R Chambers Ltd. Edinburg kitabından yararlanılarak ve 'Bilişsel Psikoloji'nin temel ilkeleri çerçevesinde Uzm. Psk. Neslihan Rugancı tarafından hazırlanmıştır.

1.7.15

MİT'e Yeni Bina! Pentagon Örnek Model Olacak

MİT, şehir içinde kalan ve artık küçük gelen binasını Etimesgut'a taşıma karar aldı. 600 bin metrekarelik yeni yerleşkenin içinde VIP havalimanı da olacak.

MİT
Hakan Fidan'ın müsteşarlığa getirilmesinin ardından ölçek büyüten Milli İstihbarat Teşkilatı, şimdi de yeni yerleşke için düğmeye bastı. Ankara şehir merkezindeki Yenimahalle'de faaliyet gösteren MİT için bina darlığı yüzünden yer arayışına girilmişti.
Bu çerçevede Etimesgut'taki Zırhlı Birlikler'in Ankara Polatlı ve Eskişehir Sivrihisar'a taşınması sonrasında boşalacak arazi gündeme geldi. Arazinin MİT'e devri kararlaştırıldı.
Askerin taşınması sonrasında Ankara'da boşalacak arazi MİT'e tahsis edilecek. Araziye istihbarat binalarının yanı sıra lojmanlar da inşa edilecek.
2017'DE BİTECEK
Etimesgut'a bağlı Alsancak, İstasyon, Erler ve Bağlıca mahalleleri arasında kalan arazi için yol ve zemin düzeltme inşaatlarının başladığı belirtiliyor. MİT'in Yenimahalle'deki kampüs alanını terk ederek, 2017 yılında Etimesgut'taki bölgeye yerleşmesi planlanıyor.
PENTAGON ÖRNEK OLACAK
MİT kampüsünün inşaatını Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nı da yapan Rönesans İnşaat'ın yapacağı ileri sürülüyor. MİT yerleşkesi için ABD Savunma Bakanlığı Pentagon'un model alınacağı ileri sürülüyor. İç içe geçen beş tane beşgenden oluşan bina, 600 bin m2 toplam saha ve 340.000 m2 kullanım alanıyla dünyanın en büyük resmi daire binalarından biri.
ASKERİ HAVAALANI VİP'E DÖNÜŞECEK
Öte yandan Etimesgut'ta bulunan askeri havaalanının da Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Türkiye'ye gelen konukların kullanımı için VIP haline getirilmesi planlanıyor. Söz konusu havaalanının da tamamlanması sonrasında MİT'in de bu alanı kullanması öngörülüyor. 

Cinler

Cinleri insanlara resmen üstün gösteren insanı aşağılayan bir kurgudur. Bir bölgede ezan okunuyorsa, Kur'an okunuyorsa, namaz kılınıp dua ediliyorsa cinlerin o bölgede tesiri söz konusu bile olamaz zira bireysel tesir olabilir ama bu toplu bir tesir asla olamaz. Cinler insanları bu denli etkisi altında bırakamaz ve bir bölgeyi ele geçiremez. Onların buna gücü yetmez ve onların böyle bir şeye girişmesi katiyen yasaktır...

Buna benzer olay Hz Süleyman zamanında evet olmuştu. Cinler insanlara savaş açmıştı ve Hz Süleyman'ın emrindeki bölgelerdeki insanlara cinnet geçirtiyorlardı.

Bu olayı öğrenen Hz Süleyman tüm cinleri Allah'ın emri ile esir etti kendine bağladı. O olaydan sonra Hz Süleyman tüm cinleri emrine almıştı ve çalıştırmıştı. Ve yine o olaydan sonra cinler ile insanların arasına kesin bir duvar çekildi yani anlaşma yapıldı.

O günden sonra bu tür vakalar olmamıştır lakin insanların sapkınlığa düşüp cinlerin esiri olmaları başka. Son Peygamber Hz Muhammed SAV peygamber olmadan önce insanlar cinlerin büyük ve çok güçlü olduğuna kendilerini kaptırmış ve onlardan yardım bekler hale düşmüştü. Yani cinler ile iletişime geçen halk başka halklar üzerinde tesir edebilir hale gelmişti.

Peygamberimiz Peygamber olduktan sonra da cinnet geçiren insanlar vardı bu nedenle ve onları manen tedavi ediyordu ama artık anlaşma gereği topluca bir savaşa, insanları topluca cinnet geçirtmek yerine bireysel zarar veriyorlardı tabiki büyü yoluyla veya insanların hatası dolayısıyla...

Sözün özü şudur ki kıbledere olayı sanıldığı gibi bu denli abartılı değildir. Film sektörünü herkes az çok bilir. Dikkat çekmesi açısından olay gereğinden fazla korkutucu ve abartılı olması gerek zira sıradan olduğu zaman halkın dikkatini asla çekmez bu olay... Bu anlamda bu tür haberlere özellikle filme seneryo olmuş olaylara ve konulara itibar etmeyiniz...

İnsan şerefli ve üstün yaratılmış varlıktır... Biz bu değerimizi daima bilelim ve asla unutmayalım...

-----------------------------------------


Cinler, bir çok korkunç şekle bürünebilir, insanlara duyduğu kin ve nefret nedeniyle veya başka bir kişinin yönlendirilmesi ya da bizlerin onlara bilmeden zarar vermesi nedeniyle musallat olabilir. Pozitif bilim hala metafizik öğelerine yaklaşımı negatif olsa da kabul edilmesi gerekirki "cin musallatı" gerçektir.

Psikolojik vakalarda çoğu açıklanamayan vakaların temelinde cin musallatı olduğu bir geçektir. Birçok örneği yabancı ülkede görüldü ve hatta bir çok filme konu oldu. Ama halk arasında korkulara gerilime neden olmasın diye bu konunun üstü kapatıldı ve yalanlandı.

Cinler insanlardan önce yaşamış dünyayı şekillendirmekle görevlendirilen varlıklardı. Lakin zayıf iradeleri nedeniyle kendi aralarında düşmanlık beslemişler çok kan dökmüşlerdir. Allah cinleri ateşin dumansız kısmından yaratmıştır lakin ateşten yaratılmış olması illaki bu varlıkların ateşe benzer olması manasına gelmez zira ilk insan da topraktan yaratılmış toprağa ruh üflenmiş ve toprağa iskelet sistemi deri, et ve şu anki insani vasıflar eklenmiştir.

Cinler de yaratılışlarından her şekle girebilir, birden çok parçaya bölündüğü halde tek parçaymış gibi aşayabilir, maddenin en küçük birimine dahi dönüşebilir. Cinler bu nedenle bizler gibi maddesel değildirler onlar kendilerine verilen özellikler nedeniyle maddeye hükmedip insanın beynine hükmedebilir, içine girip rahatsız edebilir kanında dahi dolaşarak istediği vesveseyi insana aşılayabilir.

Cinler, fiziksel olarak çok güçlü varlıklardır. Tabiki her cin için bu geçerli değildir. Kendi aralarında sınıfları vardır. En zalimi ve en güçlü cin grubu İfrit cinlerdir. Bu cinler insana karşı en kinci cinlerdir. Fiziksel güçleri ise iki elinde dünyayı taşıyacak kadar güçlüdür. Hızları ise yıldırım gibidir. Saniyeler içinde birden çok bölgede bulunabilir. Lakin iradesi ve hafızası çok zayıftır. Bir insana musallat olduğunda eğer insanın iradesi güçlü ise etki etmeden korkup gidecektir lakin insanın iradesini kırmak için onu korku ile kendine bağlamak ve tamamen elde etmek için hiç görülmemiş çirkinlikte insana görünebilir rüyalarına hükmedip kabuslar gösterebilir aklını başından almak için her yolu deneyebilir.

Bu ifrit grubunu her insan kullanamaz. Çünkü kullanan kişiyi bile etkiler. Kullanan kişi ya çok güçlü olmalı ya da şeytana tamamen ruhunu satan tamamen şeytancıl bir insan olmalıdır. Ancak böyle bir kişi cinler ile irtibata geçip başka insanlara ifriti yönlendirebilir.

Ve sanıldığı gibi 3 ihlas 1 Fatiha ile gidecek bir cin grubuda değildir. Çünkü nasıl her insanın taşıyacağı yük farklı ise cinler içinde de bu surelere dayanaklılığı yüksek olanlar ifritlerdir ki normal bir insanın göndereceği bir cin değildir.

Bir kez musallat olduğu zaman bir ömür çeken bile vardır. Ve her insan böyle bir cini kovmak dahi istemez çünkü kovan insan ve ailesine de musallatı çeker. Böylesi bir cini yakmak demek bir ömür boyu bu cinin akrabaları ile uğraşmayı göze almak demektir. Bu anlatılanlar belki gözle görülür dünyada saçma olsada mana aleminde metafizik alemde bir çok çatışmalar savaşlar vardır. İyi zaatlardan bir çoğu ömürleri boyunca kötü cinler ile uğraşmıştır. Hz Ali dahi cinle kılıç kılıca dövüşmüş tam onu öldürecekken Peygamberimiz mani gelmiştir.

Böyle bir çok olay vardır. Bunlar efsane değildir. Cinler Kur'an da geçen bir çok hadiste bahsedilen gerçek içe içe yaşadığımız varlıklardır. İnsanların çoğalmaları sonucunda onların yaşam alanlarını ihlal ettiğimiz için bir çok cin vakası ne yazıkki görülmektedir. Çünkü bizler onları rahatsız ettiğimiz sürece onlara meşrutiyet hakkı doğuyor ve onlar da bize zarar veriyor. Yoksa onlara kati suretle insanlara zarar vermek haram kılınmıştır. Eğer buna rağmen bir cin kendi isteğiyle bir insana zarar veriyor ve bu durumdan bir cin padişahı haberdar olursa kati suretle o zarar veren cin öldürülür.

Zaten genelde zarar veren bir cini, eğer ki cini çıkaran kişi çok alimse padişah cin ile irtibat kurarak zarar veren cini kendilerinin öldürmesi beklenir ve padişah cinin fermanıyla gelen cinler zarar veren cini insandan alır götürür ve hiç bir şere bulaşmadan bu işten kurtulunur. Lakin bu her zaman böyle olmaz çünkü cinin bağlı olduğu kabile de çok önemli. Eğerki inançsız ise asla bunu kabul etmemekle birlikte daha çok azap vermesi için emir bile verebilir. Böylesi durumda tek çıkar yol cinin kendi isteği ile hastadan çıkmasını zorla işkence yaparak kabul ettirmek eğer kabul etmiyorsa tehdite başvurmak yine kabul etmiyorsa en son çare onu güçlü tesirli dualarla yakmak.

Cinler ile insanlar iç içe olduğu sürece böylesi vakalar ve çoğu kişiye göre hikayeler efsaneler asla bitmeyecektir. Çünkü çoğu insan kabul etmese de biz onlar ile iç içe yaşıyoruz. Ve onlar Kur'an ayetlerinde sabittirler. Ve çoğu psikolojik hastalığında sebebi budur. Bunu pozitif bilimciler kabul etmese de gerçeğin önüne kimse geçemez.

30.6.15

1500 YIL ÖNCE BİLDİRİLDİ!
-O,KIYAMETE YAKIN HER EVE GİRİP CİNLERİ KULLANARAK İNSANLARI UYARACAKTIR!
-KIYAMETE ÇOK YAKIN BİR YARATIK ÇIKACAK,
-DÜNYAYI ÖRÜMCEK AĞI GİBİ SARACAK
-HER EVE GİRECEK
-O DABBE'DİR!
-SİZE NEYİ ÇAĞRIŞTIRIYOR!
-WWW=WOLRD WİDE WEB=DÜNYAYI SARAN ÖRÜMCEK AĞI
YANİ 3 HARFLİ
YANİ İNTERNET
YANİ DABBE
1500 YIL ÖNCE BİLDİRİLDİ!
VE KEHANET GERÇEKLEŞİYOR!
O HER EVE GİRİP CİNLERİ KULLANARAK İNSANLARI UYARACAKTIR!
O DABBETÜL ARZ'DIR!

25.6.15

Videolarimi izleyen 2 milyon kişiye teşekkür ederim sizde izleyin eğlenceyi kaçırmayın http://youtube.com/user/qfbharun