instagram twitter linkedin github youtube

1.12.19

Windows 10 Güncelleştirme Kapatma

Windows 10 işletim sistemi kurulu bilgisayarlar da her güncelleştirme geldiğinde bilgisayarınız otomatik olarak güncelleştirmeleri indirmeye başlar. Dolayısı ile aniden internetinizde yavaşlama gözlemleyebilirsiniz. Bu makalemde Windows 10 güncelleştirme kapatma işleminin nasıl yapılacağını açıklayacağım. Windows 10 update kapatma işlemini 3 farklı metot ile gerçekleştirebilirsiniz.

Windows 10’dan önceki Windows sürümlerinde bildiğiniz gibi denetim masasında “Güncelleştirmeleri hiç bir zaman denetleme”, “Güncelleştirmeleri denetle ancak karşıdan yükleme ve kurma konusundaki kararı bana bırak” gibi seçenekler bulunuyor idi.

Windows 7 Güncelleştirmeleri Kapat
Önceki Windows sürümlerindeki güncelleştirmeleri kapat seçeneği
eski Windows sürümlerinde bulunan seçenekler Windows 10’un ayarlar kısmında bulunmuyor. Bu nedenle güncelleştirmeleri kapatmak için daha farklı metotlar kullanmamız gerekiyor. O metotları aşağıda açıkladım.

1- Hizmetler’i kullanarak Windows 10 Update Kapatma

Windows 10 güncelleştirme kapatma konusunda garanti sonuç almak istiyorsanız “Hizmetler” uygulaması üzerinden güncelleme servisini devre dışı bırakmanızı öneririm.

Arama kısmına “Hizmetler” yazıp çıkan arama sonucuna tıklayın.
Öncelikle görev çubuğu üzerinde Windows logosunun yanında bulunan arama kısmına “hizmetler” yada “services” yazarak hizmetler uygulamasını açmanız gerekiyor.

Windows 10 da arka planda çalışan servisler Windows 10’nun hizmetler (services) uygulaması üzerinden kontrol edilebiliyor. Windows Update servisini, Hizmetler uygulaması üzerinden devre dışı bırakarak Windows 10 güncelleştirmelerini tamamen kapatabiliriz.

Servisler listesinden “Windows Update” servisini bulun.
Açılan pencerede Windows arka planında çalışan servisler yer alıyor. Güncelleme ile igili olan servis “Windows Update”i bulup çift tıklayarak açın.
Windows Update’i “Devre Dışı” bırak şeçeneği ile kapatın.
 öncelikle “Başlangıç türü:” kısmındanki seçeneklerden “Devre Dışı” seçeneğini seçin. Böylece Windows yeniden başlarken Windows Update servisi başlamayacak ve bilgisayarınız güncelleştirmeleri tekrar kontrol etmeyecek.

Bilgisayarınızı yeniden başlatmadan güncelleştirme servisini hemen durdurmak için  “Durdur” butonunu tıklamanız gerekiyor.

Windows 10 güncelleştirme kapatma için Windows Update servisini devre dışı bıraktıktan sonra bilgisayarınız güncelleştirme denetlemeyi ve indirmeyi durduracaktır. Bundan sonra Windows 10 ayarlarında bulunan “Güncelleştirmeleri Denetle” kısmında hata uyarısı alacaksınız.

Windows 10’a gelen güvenlik güncelleştirmelerini ve yeni özellikleri edinmeniz için güncelleştirmeleri dönem dönem yapmanızı öneririm. Devre dışı bıraktığınız güncelleştirmeleri tekrar edinmek için Windows Update servisi “Başlangıç Türü:” kısmından “Otomatik” seçeneğini seçmenizi daha sonrada “Başlat” butonuna tıklayarak Windows 10 otomatik güncelleştirme servisini tekrar aktif edebilirsiniz.


2- Tarifeli Bağlantı ile Windows 10 Otomatik Güncelleme Kapatma

Kullanıcıların Windows 10 otomatik güncelleme kapatma istemelerindeki asıl amaçlardan birisi güncelleştirmelerin indirilmesi sırasında internet hızının yavaşlaması. Ayrıca kotalı internet kullanıcıları bazen büyük boyuttaki güncelleştirmeleri aldıklarında kota sorunu yaşayabiliyorlar.

Windows 10 ile birlikte “Tarifeli Bağlantı” seçeneği geldi. Microsoft’un bu özelliği Windows 10’a eklemesin deki asıl amaç kota sorunu yaşayan kullanıcıların daha az veri kullanmasını sağlamak.

“Tarifeli Bağlantı” özelliğini aktif ettiğiniz zaman bilgisayarınız kritik olarak sınıflandırılan güvenlik güncelleştirmelerini indirecek ancak Windows 10’a eklenen yeni özellikler yada sürücü güncelleştirmeleri gibi verileri indirmeyecek. Böylece her güncelleştirmeyi edinmemiş olacaksınız.

“Tarifeli Bağlantı” özelliğini aktif etmek için:

Windows 10’un ayarlar menüsünü açın. (başlat menüsündeki arama kısmına “ayarlar” yazıp sonucu tıklayabilirsiniz. Yada Win + I tuş kombinasyonu ile ayarlara hızlı bir şekilde erişebilirsiniz.
“Ağ ve İnternet” ayarlarına tıklayın.
“WiFi” kısmına sonrasında ise “Gelişmiş Ayarlar” a tıklayın. Buradan “Tarifeli Bağlantı” seçeneğini “Açık” hale getirebilirsiniz.
NOT:  “Tarifeli Bağlantı” seçeneğinin Windows 10 yıl dönümü güncellemesi sonrasında bulunduğu yer değişti. Eğer bu seçeneği yukarıda açıkladığım şekilde bulamazsanız “WiFi” kısmına geldikten sonra bağlı bulunduğunuz wifi ağının üzerine tıklayın.

Tarifeli bağlantı seçeneği yalnızca kablosuz olarak internete bağlandığınız durumlar için geçerlidir. Eğer kablo ile internete bağlanıyorsanız bu özellik işinize yaramayacaktır. WiFi modun da iken bilgisayarınız bir çok güncelleştirmeyi almayacaktır. Ancak kabloyu taktığınızda almadığı güncelleştirmeler tekrar bilgisayarınıza indirilecektir.

3- Yapılandırma Ayarlarını Değiştirerek Windows 10 Güncelleştirme Kapatma 

Güncelleştirmeler ile ilgili yapılandırma ayarlarını değiştirerek te Windows 10 Update kapatma işlemini gerçekleştirebilirsiniz.

Bu metodu Windows 10’a uyguladığınız zaman, aynı daha önceki Windows sürümlerinde olduğu gibi güncelleştirmeler indirilmeden ve yüklenmeden önce size sorulacaktır.

Windows 10 güncelleştirmeleri ile ilgili yapılandırma ayarlarını değiştirmek için aşağıdaki ayarları uygulamanız gerekiyor.

1- “Çalıştır” (run) uygulamasını açın. (bunun için arama kısmına çalıştır yazabilirsiniz. Yada Windows + R tuş kombinasyonunu kullanabilirsiniz.)

Windows 10 Çalıştır Uygulaması
Windows 10 “Çalıştır” Ekranı
2- Aç kısmına “gpedit.msc” yazarak “Tamam”a tıklayın.

Windows 10 Güncelleştirme Kapatma -2
Windows 10 Güncelleştirme Kapatma / Otomatik Güncelleştirmeleri Yapılandır
3- Açılan ekranda (Yerel Grup İlkesi Düzenleyicisi) sırası ile “Bilgisayar Yapılandırması -> Yönetim Şablonları -> Windows Bileşenleri -> Windows Update -> Otomatik Güncelleştirmeleri Yapılandır“ seçeneğini çift tıklayıp açın.

Windows 10 Güncelleştirme Kapatma -3
Otomatik güncelleştirmeleri yapılandır / “Otomatik karşıdan yükle ve kurma için uyar” seçeneğini seçin.
4- yapılandırma ekranı açıldığında, öncelikle mevcut durumu “Etkin” hale getirmeniz gerekir. Etkin hale getirdikten sonra seçenekler kısmından “2- Karşıdan yükleme ve kurma için uyar” seçeneğini seçin. “Tamam” tıklayarak ayarları kaydedin.

5- “Windows + I Tuş kombinasyonu” -> “Güncelleştirme ve Güvenlik” -> “Güncelleştirmeleri Denetle” tıklayarak yeni ayarlarınızı kaydedin.

6- Bilgisayarınızı yeniden başlatın.

e-ticaret nedir ?

Elektronik ticaret ya da kısaca e-ticaret, 1995 yılından sonra İnternet kullanımının artmasıyla ortaya çıkan, ticaretin elektronik ortamda yapılması kavramıdır.

Mal ve hizmetlerin üretim, tanıtım, satış, sigorta, dağıtım ve ödeme işlemlerinin bilgisayar ağları üzerinden yapılmasıdır. Elektronik ticaret, ticari işlemlerden biri veya tamamının elektronik ortamda gerçekleştirilmesi yoluyla reklam ve pazar araştırması, sipariş ve ödeme, teslimat olmak üzere üç aşamadan oluşmaktadır.

Elektronik ticaret, tüm dünyada ticaretin serbestleştirilmesi eğilimi ile birlikte, 2000'li yıllardan sonra yaşanan ve bilgi iletişimini kolaylaştıran teknolojik gelişmelerin bir parçası olarak ortaya çıkmıştır. Geleneksel pazarlama yöntemlerine, İnternet olanaklarını da ekleyen kuruluşlar, sadece belirli bir kitleye satış yapabilmenin ötesine geçip, üretkenliği ve yaratıcılığı arttıran küresel e-ticaret bağlantıları kurma şansını elde edebilmeye başlamıştır. Eskiden birçok şirket televizyon, gazete, radyo gibi araçları kullanarak potansiyel müşterilerine ulaşmaya uğraşırken, bugün bunlara İnternet üzerinden reklamcılık da eklenmiştir.

Elektronik ticaretin araçları, birbirleriyle ticaret yapanların ticari işlemlerini kolaylaştıran telefon, faks, bilgisayar, elektronik ödeme ve para transfer sistemleri, elektronik veri değişimi sistemleri (Electronic Data Interchange-EDI), İnternet gibi her türlü teknolojik ürünlerdir. EDI, ticaret yapan iki kuruluş arasında, insan faktörü olmaksızın bilgisayar ağları aracılığı ile belge ve bilgi değişimini sağlayan bir sistem olarak elektronik ticaretin önemli bir aracıdır. Elektronik ticaret açısından en etkin araç olarak kabul edilen yeni İnternet teknolojileri ise ses, görüntü ve yazılı metni aynı anda, daha hızlı ve güvenli bir şekilde ilettiğinden, İnternet üzerinden yapılan bu işlemlerin maliyeti diğer araçlara oranla hayli düşüktür.

Geçmişte bir ölçüye kadar kapalı bilgisayar ağları üzerinden gerçekleştirilen elektronik ticaret uygulamaları, güvenli olmakla birlikte maliyeti yüksek sistemlerdir. Günümüzde, açık bilgisayar ağı olan internet, elektronik ticaret için çok daha uygun bir altyapıdır. İnternet aracılığıyla, artık kapalı yapıdan açık yapıya geçerek küreselleşen ağların getireceği avantajlardan yararlanılmaktadır. Bu da özellikle KOBİ'lerin (Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin) dünya ticaretinde daha fazla yer almalarına olanak sağlamaktadır. Elektronik ticaret, özellikle KOBİ'ler için çok uygun bir ticaret şeklidir. Elektronik ticaret, ürün seçeneklerinin artmasını, ürünlerin kalitesinin yükselmesini ve daha hızlı bir şekilde ödenerek teslim alınmasını sağlamaktadır. Potansiyel tüketicilerin dünyanın her yanında pazara arz edilen ürünler hakkında bilgi sahibi olmalarına ve yeni üreticilerin dünya pazarlarına girmelerine imkân vermektedir. Daha düşük fiyatlı ve kaliteli ürünlerin pazara girmesi üreticiler arasında rekabetin artmasına ve tüm ticari işlemlerin maliyetinin düşmesine neden olmaktadır.

Elektronik ticaret, üretici ve tüketicileri, özellikle KOBİ'leri geleneksel ticaret engelleri olan pazara uzaklık, bilgi eksikliği ve talebe uygun üretim yapılamayışı gibi dezavantajlardan kurtarabildiği ölçüde yararlı olacaktır. Ancak, elektronik ticaret ülkelerin tüm ticari sorunlarını (örneğin ulusal tedarik zincirindeki halkaları) çözemez. Elektronik ticaret konusunda yeterli bilgi ve deneyime sahip olmayan ülkeler ilk aşamada interneti sadece reklam veya pazar araştırması amacıyla kullanabilirler.

E-ticareti bu kadar gözde kılan unsurlar arasında; e-ticaretin, şirket ile hedef kitlesi arasındaki doğrudan ilişki sağlaması, pazarlamacılara istedikleri bilgileri sunması, hızlı ve düşük maliyetli olması ve tüm bunların elektronik ortamda yapılıyor olması sayılabilir. Diğer olumlu unsurlar arasında ise dağıtımda kolaylık ve ucuzluk, tüketici ile daha rahat etkileşim, anında geri dönüş, dikkat çekicilik, küresel pazarla tanışma, 24 saat hizmet ve anında satış yer alır.

Normal koşullarda ortalama 10 yıl alan markalaşma süreci, elektronik ticaret sayesinde 2 yıla inmiş durumdadır. Bugün "Dünyanın en büyük 500" şirketi listesinde bundan birkaç yıl önce kurulmuş olan onlarca e-şirket yer alıyor.

Etkisi küresel olan İnternet ekonomisi, hem ticaret hem de siyaseti etkiler. Tüm dünya çapında, iş dünyasının önderleri, kendi şirketlerinin ayakta kalma ve rekabet edebilme yetilerinde internetin oynadığı rolü kabul etmektedir. Şirketlerin, bu yeni ekonomide rekabet edebilmek için internetin gücünden yararlanma gereksinimi ortaya çıkmıştır.

2017 yılında, iki milyar insan mobil bir e-ticaret işlemi gerçekleştirdi.

Dünyada 2001 yılında yapılan e-ticaretin hacmi 65 milyar dolar iken, 2007 yıl sonu beklentisi bu rakamın 233 milyar dolara ulaşması yönünde. Türkiye'deki altyapı yetersizlikleri, bilgisayar ve internet kullanımındaki düşük düzey, internete olan güvensizlik ve yüksek fiyatlardan dolayı e-ticaret beklenildiği kadar gelişmiş değil. 2007 yılı BKM verilerine bakıldığında Türkiye'de e-ticaret cirosu 5.537,17 YTL'dir. Bu rakam 2008 yılı Ağustos ayı ile birlikte 6.208,5; 2009 yılı Ağustos ayı itibarıyla 10.541,6 seviyesine ulaşmıştır.

BKM tarafından açıklanan verilere göre, 2009 yılında Türkiye’deki e-ticaret hacmi 10 milyar TL seviyesini geçti. Başka herhangi bir kurum resmi olarak sektör verilerini açıklamadığı için bu rakam baz alınarak Türkiye’deki Online perakende sektörü hakkında bir değerlendirme yapılması yanlış olacaktır çünkü BKM'nin açıkladığı veriler sanal POS cihazları üzerinden geçen toplam ticareti ölçüyor. Türkiye genelinde satış veya bayilik ağı bulunan birçok firma, merkeze geçilen siparişleri sanal POS'lar üzerinden işleme alıyor. Örneğin mağazada kontör satışı yapan bir mobil operatör bayisinin talebi veya bir seyahat acentesından alınan uçak biletleri veya tatil paketleri sanal POS üzerinden sisteme giriliyor. Bu nedenle online ticarete ait olmasa da ciddi bir ticaret hacmi, BKM rakamları içerisinde yer alıyor. Kısaca Türkiye'de resmi olarak açıklanan tek e-ticaret verisi kabul edilen BKM sanal POS işlem ve hacimleri aslında büyük oranda elektronik olmayan ticareti içeriyor.

Bankalararası Kart Merkezi'nin (BKM) resmi verilerine göre 2012 yılı Temmuz ayında Türkiye e-ticaret sektöründe yaratılan hacim 3 milyar 186 milyon TL'ye ulaştı. Söz konusu dönemde gerçekleşen işlem adediyse 14 milyon 393 bin olarak kayıtlardaki yerini aldı. 2016 yılında Türk e-ticaret sektörünün aylık hacmi 5 milyon TL'nin üzerindedir.

Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de e-ticaret sektörünün gelişimini destekleyen başlıca unsurlar genç ve dinamik nüfus ile artan internet, mobil cihaz ve kredi kartı kullanımıdır. İnternetten alışverişin demografik yapısı incelendiğinde, çoğunlukta genç nüfus ve kadın kullanıcı sayısının kayda değer ölçüde arttığı görülmektedir. Türkiye’de internet kullanıcı sayısı ve buna bağlı olarak e-ticarete olan ilgi giderek artmaktadır. BKM verilerine göre Türkiye’de e-ticaret hacmi 2015 yılında %35 büyüyerek 54 milyar TL seviyesine ulaşmıştır ve tahminlere göre 2016 yılını 72 milyar TL seviyesinde kapatması beklenmektedir. Ayrıca e-ticaretin büyümesinde bir gösterge olarak kabul edilen internetten yapılan kartlı ödemelerde, Avrupa ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülke Türkiye olmuştur. . Çok kanallı uygulamalar ile de online perakendenin, toplam perakende pazarı içerisinde %2’lik bir dilimi elde edeceği hesaplanıyor. Ayrıca Positive firmasının “Digital Approach” raporunda Türkiye’deki süpermarketlerin 4’te 3’ünün henüz e-ticarete geçmediği tespiti yapılmıştır.

B2C,B2B ve B2E

B2B: Business to Business kelimesinden türemiş olan bu yöntemde Türkçe karşılığı firmadan firmaya anlamına denk gelmektedir. Diğer bir deyişle 2 firma arasında gerçekleşen alışveriş türüdür.
B2C: Business to Costumer kelimesinin kıslatılmış halidir. Türkçe karşılığı firmadan perakende müşterisine ya da firmadan tüketiciye şeklinde çevrilebilir. En popüler e-ticaret yöntemi olmasından dolayı örnek olarak neredeyse tüm e-ticaret şirketleri verilebilir.

B2E: Business to Employee kelimesinin kısaltılmış halidir. Türkçede bilinen tabiri ile,firmadan firma çalışanlarına özel sunulan indirimli yahut kampanyalı ürünlerin satıldığı şirket içi bir e-ticaret modelidir. Türkiye'de çok fazla kullanılmasa da bir takım örnekleri mevcuttur.

C2C: Customer to Customer kelimesinin kısaltılmış hali olan C2C ticaret modeli tüketicilerin tüketicilere satış yapabildiği e-ticaret modelidir. GittiGidiyor gibi e-ticaret siteleri bu modele örnekler gösterilebilir.

Perakende sektöründe E-Ticaret

Perakende sektörü değişen tüketici taleplerine zamanında ve doğru bir şekilde cevap verebilmek için hızlı olmak ve farklı satış kanallarını koordineli bir şekilde yürütmek zorundadır. Bu nedenle bilgi teknolojileri ve gerekli alt yapı yatırımları hayati önem taşımaktadır. Elektronik ortamda yapılan alışverişlerin artması ilk bakışta fiziksel mağaza satışlarına bir tehdit olarak görülse de fiziksel mağazaların tamamen ortadan kalkması gibi bir sonuç doğurmayacaktır . Aksine yaşatılacak benzersiz müşteri deneyimi ile markaya olan sadakati güçlendirecek ve fiziksel mağazalardan yapılan alışverişlere de olumlu katkı yapacaktır.

İnternetten yapılan ticaret işlemleri arasında özellikle perakende e-ticaret, dünyada ve ülkemizde sahip olduğu potansiyel ile önemli bir büyüme hızı yakalamıştır.


Müşteri temelli elektronik ortamda alışveriş modelleri

Kredi kartı ile alışveriş modeli; bu iş için mal ve hizmet verenlerin ticari kuruluş olma şartları aranmaktadır.
EFT ticari boyutta işletme olmayan daha çok bireysel alış veriş karşılıklı değiş tokuş maksatıyla işlemlerde kullanılmaktadır.
EFT uygulamasında hukuki açıdan elektronik ticaret olarak tam dikkate alınmaz çünkü tek taraflı para gönderimi sonrası karşı taraf bana olan borcunu yolladı diyerekten kendini savunabilir. Bu durumun alternatifi olarak EFT'yi aracı bir hesaba aktarılması yani havuzda onay bekletme modeli bazı sitelerde kullanılır. Aracı tarafsız bir ticari kuruluş tarafından bu yöntem sıkça kullanılmaktadır.

30.11.19

EURO 2020 Grupları

Kura sonuçları ve grup eşleşmeleri:
A GRUBU: İtalya, İsviçre, Türkiye, Galler

B GRUBU: Belçika, Rusya, Danimarka, Finlandiya

C GRUBU: Ukrayna, Hollanda, Avusturya, Play-Off D yolu

D GRUBU: İngiltere, Hırvatistan, Çekya, Play-Off C yolu

E GRUBU: İspanya, Polonya, İsveç, Play-Off B yolu

F GRUBU: Almanya, Fransa, Portekiz, Play-Off A yolu

Influencer Nedir ?

Son zamanlarda her yerde karşımıza influencer kişilikler çıkmaya başladı. Birçok sosyal medya platformunda profiline “influencer” yazan kişiler görüyoruz. Aynı zamanda markalar da influencer’larla işbirlikleri yaparak başarılı ve büyük ses getiren viral kampanyalara imza attılar.  Peki ortalığı kasıp kavuran, milyonları peşinden sürükleyen bu influencer’lar kimlerdir? Nasıl influencer olunur? Influ
Influencer; kelime anlamı ile “etkileyen” demektir. Genel anlamıyla ise influencer; toplumu etkileyen, insanların düşünce ve davranışlarını şekillendirme gücü olan kişidir. Tarihsel kişilikler, ünlüler, günümüz sosyal medya fenomenleri de aslında birer influencer’dır. Düşünceleri, eylemleri ve sözleriyle kitleleri etkileyerek peşlerinden sürükleyebilirler. Martin Luther King Jr., Hz. Muhammed, Che Guevara, Mahatma Gandhi, Nelson Mandela, Rahibe Teresa, Sigmund Freud, Bill Gates, Steve Jobs ve Charlie Chaplin gibi tarihsel kişilikler kendi dönemlerinin influencer’larıdır; düşünce ve davranışları ile kitleleri peşlerinden sürükleyip kendi alanlarında çığır açmışlardır. Günümüzde de her alanda influencer’lar cesur eylemleri ile kendilerini takip edenlere yeni dünyanın kapılarını açarlar. Teknoloji liderleri başarıları ile girişimcileri şevklendirir, celebrity’ler giydikleri ile moda trendlerini belirler ve fenomenler etkin oldukları alanda özellikle genç kesimin hayata bakış açısını yeniden şekillendirirler. Dijital dünyanın influencer’ları da tarihsel kişiliklerinkine benzer şekilde internet kullanıcılarının hayatına dokunur.
Sosyal medya influencer’ları markaların dijital stratejilerinde rol alarak marka elçiliği görevini üstlenebilirler. Influencer’lar Instagram, Youtube ve Snapchat gibi popüler sosyal medya ağlarında moda, gezi, güzellik ve bakım gibi belirli konularda internet kullanıcılarının ilgisini çekerek milyonlarca kişiye hitap ederler. Influencer’lar markalarla satış ortaklıkları yaparken kendi kişisel markalarını korumak zorundadırlar. Markalara dair yaptıkları ürün paylaşımlarında takipçi kitlesinin alışık olduğu çizginin dışına çıkmadan, ürünleri gönderilerine tabiri caizse yedirirler. Yaptıkları işbirliklerinin karşılığı her zaman para olmak zorunda değildir; ücretsiz ürün ve servislerin kullanımı, seyahat masraflarının karşılanması vb. anlaşmalar da yapılabilir. Tabii ki bu influencer’ın kendi inisiyatifine kalan bir şey. Dünyaca ünlü influencer’lar özellikle lüks markaların on binlerce doları aşan ürünlerini ya da dünya turu masraflarının karşılanmasını ödeme olarak kabul edebiliyorlar. Influencer’ların marka elçilerinden en büyük farkı; kendi kişisel marka çizgilerini ve takipçileri ile aralarındaki güven ilişkisini muhafaza etmeleridir. Marka elçileri influencer’lara kıyasla markalarla çok daha uzun soluklu işbirlikleri yaparlar. Tüm dijital kanallarda markanın ürünlerini kullanır ve duyurularını yaparak marka tarafından verilen bilgileri paylaşırlar. Marka elçileri adeta ünlülerin bir markanın yüzü olması gibi sadece tek bir markaya sadık kalmak zorundadır, muadil markaların ürünlerini kullanamaz ve tanıtımlarını yapamazlar. Sosyal medya influencer’ları ise kendi deneyimlerini paylaşan kişiler oldukları için, aynı anda birçok marka ile işbirliği yaparak farklı kategorilerden çeşitli ürünlerin tanıtımını yapabilirler.

Geleneksel ünlüler; sanat, politika, müzik, film, televizyon ya da modellik gibi belli bir alanda yaptıkları işlerle topluma mal olmuş kişilerdir. Markaların yüzü olan ünlüler marka elçilerine benzer şekilde muadil markaların ürünleri ile toplum içinde gözükemezler. Bu gibi hataları yaparak adına dava açılan ünlüleri duymuşsunuzdur. Markalarla işbirliği yapan bir ünlünün yüzünü televizyonda, online ve basılı medyada, outdoor reklamlarda kısacası her yerde görebilirsiniz. Ünlülerin tanıtımını yaptığı ürün hakkında herhangi bir yetkinliğe sahip olması beklenmez. Dünyaca ünlü bir şarkıcı bir kozmetik firmasının yüzü olabilir. Fakat aynı durum sosyal medya influencer’ları için geçerli değildir. Sosyal medyadaki influencer’lar genellikle belli bir alanda uzman gözüyle bakılan, takipçileri tarafından “bilirkişi” olarak kabul edilen fikir liderleridir. Bir makyaj influencer’ı eğer yeni çıkan bir rimeli tavsiye ediyorsa, o ürün takipçileri tarafından işe yarayan, güvenilir ve faydalı olarak kabul edilerek satın alma davranışlarını yönlendiren bir etkiye sahiptir. Geleneksel ünlüler herhangi bir marka ile anlaşması bittiğinde başka bir markanın yüzü olabilir. Bu da hayran kitlesinin güvenini zedeler. Bir önceki ürün için “Bu en iyisi!” diyen ünlü kişi, kısa bir süre sonra “Hayır, bu en iyisi, en yenisi!” diyerek kaygan bir zeminde ilerler. Marka elçileri de her zaman olmasa da yaptıkları bazı işler ile benzer etkiyi oluşturabilirler. Sosyal medya influencer’ları ise markalarla yaptıkları işbirliklerinde o ürün, servis ya da hizmeti gerçekten deneyimlerler ve iyi – kötü tüm yönleri ile gerçek fikirlerini paylaşırlar. Takipçilerine duydukları saygı ile sarsılmaz bir güven ortamı oluşturarak milyonları etkilerler. Ayrıca sosyal medya influencer’ının deneyip beğendiği bir ürünü paylaşması için marka ile işbirliği yapmasına da gerek yoktur. Influencer’ların asıl amacı aile gibi gördükleri takipçilerine faydalı olmak ve karşılıklı iletişimi sürdürülebilir kılmaktır.

Influencer pazarlamayı  fenomen pazarlama, hatrı sayılır pazarlama, hatırlı pazarlama, etkin pazarlama gibi aslında kavramı tam olarak karşılamayan ifadelerle tanımlayanlar oluyor. Biraz daha etimolojik açıdan yaklaşırsak bu tanımların hiçbirinin yeterli olmadığını görebiliriz. Hatırlı pazarlama denince sanki bir lütfetme varmış gibi bir algı oluşuyor. Mikro influencer’ların da olduğunu hesaba katarsak, milyonlarca kişinin dikkatini çekerek bir şekilde ünlü olan anlamındaki fenomen kavramı da bu pazarlama anlayışını tam olarak karşılamıyor. Etkin pazarlama tüm bu tanımlara kıyasla daha doğru denilebilir. Eğer ki bir olgu sizin ürettiğiniz, var ettiğiniz bir şey değilse onu orjinal hali ile kullanmak anlamsal boşluğu da önleyecektir. Influencer pazarlama ülkemizden çıkmadığına göre, her ne kadar Türkçe’nin doğru ve düzgün bir şekilde kullanılmasını her zaman savunsam da, bence kavramları içini dolduran orjinal hali ile kullanmak dilimizi bozmayacaktır. Bu biraz da kendi isminizi yabancı birine söylerken o dile çevirmek kadar gereksiz bir uğraş. Kavram felsefesini bir yana bırakırsak, influencer’ların fenomenlerle eş değerde olmadığını söyleyebiliriz. Fenomenler de influencer’lar gibi milyonlara hitap eder ama aynı güveni oluşturamazlar. Fenomenler belli bir alanda uzman kabul edilen kişilerden ziyade yaptıkları ile viralleşmiş kişilerdir. Herhangi biri sıra dışı bir şey yaparak da sözde fenomen olabilir. Influencer’lar ise ilgi alanlarına yönelik kendi hayat deneyimlerini paylaşarak takipçilerinin belli bir konuya dair güvenini kazanmışlardır. Elbette milyonlarca kişiye ulaşan influencer’lar fenomenleşebilirler. Netleştirmemiz gerekirse; her fenomen influencer olamaz ama her influencer fenomen olma potansiyeline sahiptir.
Dünyaca ünlü markalar her yıl başka bir ürünün tanıtımını yapan ünlüler yerine yüz binden fazla takipçili makro influencer’lar ya da çok daha az takipçisi olan mikro influencer’lar ile işbirlikleri yapmaya başladılar. Bunun en büyük sebebi ise influencer’ların takipçileri ile aralarındaki güven ve sadakat ilişkisinin sağlam temelde olması, samimi bir iletişim dilinin kullanılması ile hedef kitlenin daha fazla ilgisini çekmesinde yatıyor. (Bkz: İçecek Devi Coca Cola Marka Farkındalığını Influencer’lar İle Nasıl Arttırdı? ) Sosyal medya influencer’larının etkileşimi ile organik büyüme yolunu seçen markalar, geleceğin pazarlama anlayışını benimseyerek kullanıcılar tarafından oluşturulmuş içerik (User-Generated-Content) stratejisini kullanıyor ve büyük başarılara imza atıyorlar. (Bkz: Tek Bir Influencer İle 500 Milyon Dolarlık Marka Haline Nasıl Gelinir?)  2017 yılı itibariyle dünya influencer pazarlama sözleşmeleri 1.5 milyar doları aştı. Türkiye’de ise pazar payı 30 milyon TL’ye ulaştı. CreatorDen influencer pazarlama platformu da 2017 yılında 2000’den fazla influencer ile markaları buluşturarak, influencer’lara toplamda 1 milyon TL‘den fazla ödeme yaptı

Ben de Influencer Olabilir Miyim?

Direkt cevap vereyim; neden olmasın? Hayatın ilk kuralı limitin olmaması, disiplinli ve tutkuyla çalışarak her şeyi başarabileceğinizdir. Öncelikle kendinize şu soruyu sorun: Neden Influencer olmak istiyorum? Diyelim ki sağlıklı yaşam konusuna çok ilgilisiniz. Her gün özel yemek tariflerini ve spor programlarını araştırıyor, uygularken çevrenizdeki kişilere de anlatıyorsunuz. Instagram’da ya da Youtube’da gördüğünüz yabancı lifestyle influencer‘larını ilgiyle izliyorsunuz. “Ben de bir şeyler yapmalıyım!” demeye başladıysanız öncelikle kendi kişisel markanızı gerçek bir kişi gibi hayal ederek ona bir isim bulun. Sonra bu isimle sosyal medya hesapları oluşturarak kaliteli görseller ve samimi görüşlerinizin yer aldığı metinlerle paylaşımlar yapmaya başlayın. Takipçi sayınızı arttırmak için sahte takipçi satın almayın. Zaten sıra dışı fikirlerinizi samimi bir şekilde aktardıkça internet kullanıcılarının ilgisini de çekeceksiniz. Gerçek ve güvenilir olun. Bu süreçte blogger’larla ya da diğer influencer’lar ile iletişime geçerek network’ünüzü geliştirebilirsiniz. Daha fazla takipçi kazanmak için network’ünüzü kullanabilirsiniz. “Ama ben markalarla da işbirliği yapmak, insanlara faydalı olmak istiyorum.” diyorsanız da benim tavsiyem bir ajansla anlaşın. Geçenlerde yabancı basında, bir otele “Tanıtımınızı yapayım, siz de bana bedava tatil verin” diyen Instagrammer’ı hatırlarsınız. Muhtemelen bu utanç veren krizden sonra markalar bir daha kendisi ile işbirliği yapmak istemeyecektir. Ajanslar aracılığıyla markalarla işbir birliği yapmanın birçok avantajı var

29.11.19

Dijital Nedir?

Verilerin bir ekran üzerinde elektronik olarak gösterilmesidir
Dijital terimi Avrupa dillerindeki Dijital teriminin okunuşu olup Türkçe karşılığı Sayısaldır. Elektronik sistemler “ analog ” ve “ sayısal ” olmak üzere ikiye ayrılır. Analog sistemlerde elektrik sinyalleri sürekli olarak değişir ve belli sınırlar içinde her değeri alabilirler. Sayısal sistemlerde ise elektriksel sinyaller olduğu gibi iletilmez. Bu sinyallerin yerine bunlara karşı düşen rakamlar iletilir.

Elektronik sistemlerde genel olarak giriş ve çıkış sinyalleri “analog” yapıdadır. Bunların sayısal olarak işlenebilmesi ve iletilebilmesi için “Analog/Sayısal Dönüştürücü” (Analog-to-Digital Converter, ADC) ve “Sayısal/Analog Dönüştürücü” (Digital-to-Analog Converter, DAC) kullanılır.


Başlangıçta elektronik devrelerin hemen hemen tamamı “analog” olarak gerçekleştiriliyordu. Fakat zaman içinde “sayısal” devreler çoğalmaya ve analog devrelerin yerini almaya başladı. Bu gün bütün elektronik sistemler sayısallaşmaya başlamıştır. Çünkü sayısal elektronik devreler:

Daha güvenilirdir.
Devreler ve sistemler aynen tekrarlanabilir (Her benzer sistem tıpatıp aynen çalışır ).
Sinyal kalitesi değişmez. Bu kalite istenildiği kadar iyi yapılabilir.
Çok geniş çapta tümleştirilebilir .
Gürültü ve dış etkilerden çok az etkilenir .
Daha ucuzdur ( Pek çok uygulamada ).
Kopyalama ve iletim sırasında bozulmaz. ( İlk kopya ile yüzüncü kopyanın kalitesi aynıdır )
TV ve bilgisayar sistemleri “Multimedia” adı altında birleşerek tek bir sisteme dönüşmektedir.

Dijital sinyal işleme teknikleri hızla gelişmektedir .
Geniş çaplı tümleşik devreler (VLSI: Very Large Scale Integrated Circuits ) halinde bütün sistemin tek bir kırmık (chip) olark imalata uygundur .
Sayısal veri ( dijital veri ), girişteki verinin saklanma veya aktarılma şeklinin değiştirilmesiyle elde edilir.


Sayısal veri ile analog veri arasındaki en büyük fark, analog verinin sürekli (İngilizce continuous) olan bir ölçekte, sayısal verinin ise rakamlarla sınırlı olan, sürekli olmayan (İngilizce discrete) bir ölçekte var olmasıdır.

Sayısal veri, rakamların arka arkaya dizilmesi ile elde edildiği için üzerinde biçim değişikliği işlemi yapılabilir. Bu biçim değiştirme, birçok alanda karşımıza çıkabilir:

Sayısal ses alanında, WAV biçimindeki ses MP3 biçimine çevrilebilir
Sayısal resim alanında, PNG biçimindeki bir resim JPEG biçimine çevrilebilir
Herhangi bir veri, RSA kullanılarak şifrelenebilir
Buna ek olarak, bir sayısal veriye hata düzeltme kodları eklenerek verinin bozulsa bile tamir edilebilmesi sağlanabilir. Ayrıca, sayısal veri gönderilirken başka bir sayısal veri ile aynı ortama konulup gönderilebilir. Tüm bu avantajlar doğrultusunda, sayısal veri birçok alanda (hem karasal hem de mobil telekomünikasyon, İnternet, film ve müzik saklaması gibi) analog verinin yerini almaktadır.
Başlangıçta elektronik devrelerin hemen hemen tamamı “analog” olarak gerçekleştiriliyordu. Fakat zaman içinde “sayısal” devreler çoğalmaya ve analog devrelerin yerini almaya başladı. Bu gün bütün elektronik sistemler sayısallaşmaya başlamıştır. Çünkü sayısal elektronik devreler:

Daha güvenilirdir.
Devreler ve sistemler aynen tekrarlanabilir (Her benzer sistem tıpatıp aynen çalışır ).
Sinyal kalitesi değişmez. Bu kalite istenildiği kadar iyi yapılabilir.
Çok geniş çapta tümleştirilebilir .
Gürültü ve dış etkilerden çok az etkilenir .
Daha ucuzdur ( Pek çok uygulamada ).
Kopyalama ve iletim sırasında bozulmaz. ( İlk kopya ile yüzüncü kopyanın kalitesi aynıdır )
TV ve bilgisayar sistemleri “Multimedia” adı altında birleşerek tek bir sisteme dönüşmektedir.

Dijital sinyal işleme teknikleri hızla gelişmektedir .
Geniş çaplı tümleşik devreler (VLSI: Very Large Scale Integrated Circuits ) halinde bütün sistemin tek bir kırmık (chip) olark imalata uygundur .
Sayısal veri ( dijital veri ), girişteki verinin saklanma veya aktarılma şeklinin değiştirilmesiyle elde edilir.
Sayısal veri ile analog veri arasındaki en büyük fark, analog verinin sürekli (İngilizce continuous) olan bir ölçekte, sayısal verinin ise rakamlarla sınırlı olan, sürekli olmayan (İngilizce discrete) bir ölçekte var olmasıdır.

Sayısal veri, rakamların arka arkaya dizilmesi ile elde edildiği için üzerinde biçim değişikliği işlemi yapılabilir. Bu biçim değiştirme, birçok alanda karşımıza çıkabilir:

Sayısal ses alanında, WAV biçimindeki ses MP3 biçimine çevrilebilir
Sayısal resim alanında, PNG biçimindeki bir resim JPEG biçimine çevrilebilir
Herhangi bir veri, RSA kullanılarak şifrelenebilir
Buna ek olarak, bir sayısal veriye hata düzeltme kodları eklenerek verinin bozulsa bile tamir edilebilmesi sağlanabilir. Ayrıca, sayısal veri gönderilirken başka bir sayısal veri ile aynı ortama konulup gönderilebilir. Tüm bu avantajlar doğrultusunda, sayısal veri birçok alanda (hem karasal hem de mobil telekomünikasyon, İnternet, film ve müzik saklaması gibi) analog verinin yerini almaktadır.