instagram twitter linkedin github youtube

18.12.19

Türkiye'nin en güvenilir kurumları

Konsensus Araştırma ve Danışma Şirketi, Türkiye'de en güvenilen kurumun hangisi olduğuna dair bir kamuoyu araştırması yaptı. Araştırma sonucunda, en güvenilir kurumlar listesinin başında Meteoroloji Genel Müdürlüğü yer aldı. Bu sonuç sürpriz olarak nitelendirildi.

Türkiye'nin en güvenilir 10 kurumu sırasıyla şöyle:


  1. Meteoroloji Genel Müdürlüğü
  2. Türk Hava Kurumu
  3. Türk Silahlı Kuvvetleri
  4. Devlet Hastaneleri
  5. Devlet Okulları
  6. Orman Genel Müdürlüğü
  7. Devlet üniversiteleri
  8. Polis ve emniyet güçleri
  9. Belediyeler
  10. Devlet kurumları

17.12.19

QLED nedir ?

QLED TV‘ler esasen LED TV olup, resim kalitesi performansını artırmak için kuantum noktaları kullanırlar. Quantum Light Emitting Diode (Kuantum Işık Yayan Diyot) açılımına sahip QLED teknolojisi isim olarak her ne kadar OLED’e benzese de çok farklı bir mantıkta çalışıyor.

Kuantum noktaları (Quantum Dot), neredeyse yalnızca LED’lerin sağlayabileceğinden daha saf bir ışık üreten bir filtre gibi hareket edebiliyor. Doğru ışıklara maruz kaldıklarında dar bir dalga boyunda parlak renkler yayınlayabilen kuantum noktaları televizyonlar için ideal hale geliyor. LED TV panelinde filtre görevini gören film parçasına yayılan kuantum noktaları, daha sonra LED arka ışıklarının bu filmden geçmesiyle birlikte ideal renk sıcaklığına rafine ediliyor. Böylece parlaklık ve renk daha belirgin ve canlı hale geliyor

Q6F, Q8C ve Q7F adlarıyla bilinen bu cihazlar, şirketin 2016’da piyasaya çıkardığı SUHD teknolojili TV’lerine çok benziyor. Yeni modeller, aslında Quantum Dot teknolojisiyle zenginleştirilmiş LED aydınlatmalı LCD TV’lerden oluşuyor. Farklılık, bu yılki Quantum Dot için kullanılan materyallerin, metal kabuk ve çekirdek ile güçlendirilmiş olması. Bu da, görüntü kalitesinde ciddi bir kazanım anlamına geliyor.

Samsung’a göre, Q7F ve kavisli Q8C’nin tepe parlaklık değeri 1.500 nit. En üst model olan Q9F ise 2.000 nite ulaşabiliyor.

Samsung, bir başka ‘dünyada ilk’ özelliğe de sahip :%100 renk hacmi. Bu, QLED TV’lerin belirli bir parlaklık düzeyinde değil, tüm parlaklık seviyeleri aralığında, geniş DCI-P3 renk skalasını kapsadığı anlamına geliyor. Parlaklığı artırdıktan sonra DCI-P3 kapsama miktarını düşürme eğiliminde olan OLED’e karşı, QLED önemli bir avantaj elde ediyor. Q9F’nin testlerine baktığımızda, amiral gemisi modeli Q9F’nin DCI-P3 renk skalasının % 99’unu görüntüleyebildiğini görüyoruz.

Görüntü teknik özellikleri bir yana, görünmez bağlantı ve boşluksuz duvara monte özellikleri de TV’nizi koyacağınız alanı derli toplu tutmak ve bu alanın estetik görünmesine yardımcı olan iki işlevsel çözüm. İlki, tüm sinyalleri One Connect çıkış kutusuna nakleden ince bir fiber optik kablodan oluşurken; ikinci özellik, parçalarının çoğunu TV kasasına gizliyor ve böylece TV’nin duvara ‘sıfır’ olarak oturmasını sağlıyor. Yazılım tarafına bakınca, QLED TV’lerde Tizen işletim sistemi kullanılıyor ve geçen yılkiyle aynı Smart Hub kullanıcı arayüzünü taşıyor. Bununla birlikte, en büyük görsel değişiklik, ana ekrandan sağa doğru sistem menülerine kadar tüm kullanıcı arayüzüne yayılan bir beyaz buzlu cam efekti.

Bu yılın akıllı uzaktan kumandası, uyumlu HDMI bağlantılı cihazları tek bir kaynaktan kontrol etmenize, sesli kontrol ile ortak menü seçeneklerine ve TV işlevlerine erişebilmeyi sağlıyor. Güncellenmiş Smart View mobil uygulaması ile artık TV’deki içerikleri mobil cihazdan da görüntüleyebilirsiniz. Bu uygulamanın üst kısmında TV’nin başlatma çubuğunu andıran bir dizi simge yer alıyor. Küçük bir dokunuş gibi gözükse de, telefonu kullanarak TV’de o anda ve yayındaki programdan sonra ne seyredebileceğinizi belirlemek, büyük kolaylık.

Dinamik modda 1,700 nit’ten yüksek bir parlaklık ile Q9F.

Yüksek parlaklık, aynı zamanda HDR içeriğine de katkı sağlıyor: Samsung’un önceki amiral gemisi TV’lerine göre renkler daha canlı duruyor. Cihazda bir VA paneli kullandığından, görüntü dondurma  endişesine de gerek kalmıyor. Düşük giriş gecikmesi sayesinde Q9F, oyun severler için de iyi bir HDR tercih olabilir. 3D isteyenleri ise hayal kırıklığına uğratacak, zira QLED TV’lerin hiçbirisi 3D desteklemiyor.

TV’nin tam karşısına oturduğunuzda, Q9F’nin siyah performansı OLED TV’lerde gördüğünüzle başabaş. Görüş açısı genellikle önceki yılın modellerinden daha iyi, renk kaymaları her iki yönden de 30°’den fazla açıdan bakıldığında ancak ortaya çıkıyor.

16.12.19

Tarih deki İstanbul depremleri

İstanbul'da 10 Temmuz 1894 Salı günü saat 12.24'te 17-18 saniyelik çok şiddetli bir deprem oldu. Resmi rakamlara göre İstanbul il sınırları içinde 474 kişi öldü, 482 kişi yaralandı. Toplam 387 dayanıklı yapı, 1087 ev, 299 dükkan hasar gördü
İstanbul bir haftada ikinci kez sallandı. Silivri açıklarında, salı günü 4.6, perşembe günü de 5.8 şiddetinde iki deprem meydana geldi. İstanbul'da korku ve endişeye neden olan bu depremleri, beklenen “büyük İstanbul depreminin ayak sesleri” olarak yorumlayan uzmanlar oldu.

Endişeyle “Büyük İstanbul depremini” beklerken geçmişte meydana gelen “büyük İstanbul depremlerini” az çok bilmek gerekir.İşte bugün, üzerinden tam 125 yıl geçen son büyük İstanbul depremini; tarihimizde “Hareket-i Arz”, “Zelzele-i Azime” ve “Zelzele-i Müthişe” diye anılan 1894 depremini anlatacağım.

OSMANLI'DA İSTANBUL DEPREMLERİ

Osmanlı'da ilk büyük İstanbul depremi 22 Ağustos 1509 Cuma gecesi meydana geldi. İstanbul'dan Edirne'ye kadar birçok şehirde hissedilen bu depreme “Kıyamet-i Suğra” (Küçük Kıyamet) adı verildi1509 depreminin artçıları 45 gün sürdü. İnsanlar evlerini terk ederek günlerce sokaklarda, bağ ve bahçelerde yaşadılar. Bu depremde 5000 civarında insan hayatını kaybetti. 10 bin kişi yaralandı. 109 cami ve 1070 ev tamamen yıkıldı. Fatih Külliyesi'ndeki bazı yapıların kubbeleri çöktü. Bayezid Cami Medresesi tamamen yıkıldı. Yedikule'nin ve Topkapı Sarayı'nın surları çöktü. Deniz yükselip İstanbul ve Galata surlarından aştı.
Ayasofya'nın sıvaları döküldü, su bentleri yıkıldı. Topkapı Sarayı zarar gördüğü için Padişah II. Bayezid Edirne'ye gitti.

1509 depreminden sonra İstanbul'daki saray, konak ve evlerin depreme dayanabilmeleri için ahşaptan yapılmasına karar verildi.

İstanbul'da 16. yüzyıl ile 19. yüzyıl arasında birçok deprem daha meydana geldi. İstanbul, 1557'de,1597'de, 1648'de, 1659'da, 1690'da, 1719'da, 1752'de, 1754'te, 1766'da, 1790'da, 1806'da, 1837'de, 1841'de, 1855'te depremlerle sarsıldı. Bu depremlerde çok sayıda bina hasar gördü, birçok saray, birçok cami yıkıldı. Binlerce insan hayatını kaybetti.

Osmanlı döneminde 22 Ağustos 1509 depreminden sonraki ikinci büyük İstanbul depremi 22 Mayıs 1766'da meydana geldi. Fatih Camii neredeyse tamamen yıkıldı. 4000  civarında insan  öldü.

Son büyük İstanbul depremi ise 1894'te, II. Abdülhamit döneminde meydana geldi.

Tarih: 10 Temmuz 1894, Salı.

Saat: 12.24.

İstanbul, çok şiddetli bir depremle sarsıldı.

Ertesi gün Moniteur Oriental Gazetesi depremi okurlarına şöyle aktardı: “Saat 12.24'te yaklaşık yarım dakika süren şiddetli yer sarsıntısı bütün kentte tarif edilemez bir paniğe yol açtı.Maalesef çok sayıda ölü ve yaralı bulunmaktadır. Her yerde çığlıklar, gözyaşları ağlamalar, sinir krizleri, bayılmalar, Tanrı'ya, Meryem'e yakarmalar duyuluyordu. Çok insan geceyi yıldızlar altında geçirdi. Bütün kentte bir dükkan bile açık kalmadı. İstanbul ve bazı vilayetlerde başlayan kolera vakası sebebi ile bitkin düşen halk, ardından meydana gelen deprem faciası ile iyice perişan olmuştur.”
Atina Rasathanesi Müdürü D. Eginitis'in deprem raporuna göre 1894 depremi şöyle gerçekleşti: İlk olarak yeraltından gelen şiddetli bir gürültü duyuldu. Bu sırada başlayan hafif sarsıntı giderek şiddetlendi. Bu ilk sarsıntı 4-5 saniye sürdü. Sonra çok daha şiddetli ikinci bir sarsıntı gerçekleşti. 8-9 saniye süren bu sarsıntı çok büyük hasara neden oldu. İkinci sarsıntısının hemen ardından 5 saniye süren nispeten daha hafif üçüncü bir sarsıntı meydana geldi. Her üç sarsıntı toplam 17-18 saniye sürdü.

Depremin merkezi, Yeşilköy'ün 8 kilometre açıklarında güneydoğu Marmara Denizi'ydi.

Deprem sırasında çıkan gazlar, depremden sonraki üç gün içerisinde Büyükada'da denizin üzerinde 3 kilometre boyunca uzayan bulut şeklinde bir dumana neden oldu.

D. Eginitis, bu rapor dışında bir de deprem haritası hazırladı. Deprem bölgelerini, H. Kiepert haritasının üzerinde tespit etti. Buna göre Çatalca'dan Adapazarı'na, İzmit Körfezi boyunca uzanan tam 175 kilometrelik bir alan depremin merkez bölgesiydi. Depremin en çok etkilediği birinci bölgedeki yerleşim yerleri şuralardı: Adapazarı, İzmit, Gebze, Kartal, Adalar, Üsküdar, İstanbul, Büyük ve Küçükçekmece, Çatalca, Marmara Denizi'nin bir kısmı, Bozburun, Yalova, Karamürsel ve Sapanca…
Deprem sırasında deniz önce 200 metre kadar geriye çekildi, sonra büyük bir şiddetle karaya vurarak kıyıdaki tüm tekneleri, sandalları, kayıkları karaya sürükledi.

Deprem sırasında İstanbul'un değişik yerlerinde büyük yarıklar, çatlaklar, çökmeler meydana geldi. Ambarlı'da -biri 3 kilometre uzunluğunda- iki büyük yarık oluştu. Heybeliada'da Ruhban Okulu ile Ticaret Okulu arasında küçük bir yarık oluştu.Sirkeci iskelesi önünde yer uzunlamasına 42 metre yarıldı. Kınalıada'da, Burgazada'da, Ortaköy'de de yarıklar ve çatlaklar oluştu.

İstanbul ve civarındaki artçı sarsıntılar 8 Ağustos 1894'e kadar devam etti.

Depremde birçok bina yıkıldı veya ağır hasar gördü. Kapalı Çarşı, Bitpazarı, Mercan Çarşı tamamen yıkıldı. Camiler, minareler,medreseler, okullar, rıhtımlar, hanlar, dükkanlar, karakollar, evler yerle bir oldu. Binalardan çıkamayan yüzlerce kişi enkaz altında kaldı. Fatih, Beşiktaş, Ortaköy, Sultanahmet, Aksaray, Edirnekapı, Topkapı, Balat, Bakırköy, Silivrikapı'da hasar çok büyüktü. Resmi rakamlara göre İstanbul il sınırları içinde 474 kişi öldü, 482 kişi yaralandı. Toplam 387 dayanıklı yapı, 1087 ev ile 299 dükkân hasar gördü.1894 İstanbul depremi su kuyularına, su bentlerine ve su kemerlerine de zarar verdi. İstanbul'da temiz su sıkıntısı baş gösterdi.

Deprem sırasında telgraf hatları koptu. Telgraf ve Posta Nezareti'nin sevk ve haberleşme merkez odaları harap oldu. Bu nedenle İstanbul'un çevresindeki kazalarda ve köylerde neler olup bittiği bir süre öğrenilemedi. Deprem sırasında Çanakkale, Bozcaada ve Sakız arasındaki telgraf haberleşmesi kesildi. Denizaltı telgraf kablosunun Kartal'dan 3 mil açıkta koptuğu belirlendi. İzmir ve Selanik ile yalnız Odesa hattı ile haberleşilebildi.
1894 depremi sırasında Yıldız Sarayı'nın zemin katındaki çalışma odasında Derviş Paşa ile görüşen II. Abdülhamit, odadan bahçeye çıktı.

O akşam saraylıların ve saray çalışanlarının konaklaması için bahçeye çadırlar kuruldu. Fakat padişah, geceyi odasında geçirdi.

II. Abdülhamit, depremden sonra Yıldız Sarayı'nda ezan ve Zilzal süresini okuttu.Depremden hemen sonra II. Abdülhamit, “Şehremaneti”, “Sıhhiye” ve “Zaptiye Nezareti”ni harekete geçirerek yaralıların hemen tedavi edilmesini, arama kurtarma ve enkaz kaldırma çalışmalarına başlanmasını, sokakta kalanlar için çadırlar kurulmasını, fırınlardan bol miktarda ekmek dağıtılmasını, ihtiyacı olanlara yardım edilmesini emretti. Bir yardım komisyonu oluşturdu. Yardım edenlere madalya verdi.Atina Rasathanesi Müdürü D. Eginitis'i davet edip bir deprem raporu hazırlattı. Deprem sonrasında İstanbul Rasathanesi'ne Avrupa'dan bazı aletler satın aldırdı.1894 İstanbul depreminden sonra Atina Rasathanesi Müdürü D. Eginitis ile İstanbul Rasathanesi Müdürü Coumbary ve yardımcısı Emile Lacoine bir deprem raporu hazırladılar.

15 Ağustos 1894'te II. Abdülhamit'e sunulan raporun bazı bölümleri şöyle:
“İstanbul'daki bu deprem çok büyük hasar yapmış, zarar görmeyen bina kalmamıştır. Depremin şiddeti Heybeliada ve Kınalıada'da daha fazladır. Burada Ruhban Mektebi yıkılmıştır. İnsanlar günlerce baraka ve çadırlarda yaşamışlardır. Arazinin durumu hasarın büyüklüğünde etkili olmuştur. Örneğin Katırlı Köyü'nün yarısı çamurdan oluşan arazi üzerinde kurulduğundan büyük hasar olmuş, diğer yarısı ise dayanıklı arazide olduğundan hasarolmamıştır. Yine Yalova'da kurulan bir çiftliğin binaları kumlu arazide olduğundan yıkılmış, diğer taraflar sağlam kalmıştır. Binalarda kullanılan malzemenin iyi olmaması, binaların eskiliği ve hepsinin merkezde olması İstanbul'da ve köylerde zararın artmasına nedendir. Yapılan incelemeler sonucu ahşap binaların ve iyi yapılan tuğladan ve demir ile bağlanan binaların depreme dayandıkları saptanmıştır.”
Osmanlı döneminde İstanbul'u etkileyen son büyük deprem 9 Ağustos 1912'de Şarköy Mürefte'de meydana geldi. 7.3 şiddetindeki bu deprem ağır hasara yol açtı. İstanbul, Cumhuriyet döneminde de 4 Ocak 1935'te ve 18 Eylül 1964'te 6.4 şiddetinde iki büyük depremle sarsıldı.
17 Ağustos 1999'da saat 03.02'de merkezi Gölcük'te meydana gelen ve yaklaşık 45 saniye süren 7.4 büyüklüğündeki deprem meydana geldi ve o günden bugüne küçük çapta depremler meydana gelmektedir

15.12.19

OLED nedir ?

LED ve LCD gibi bir ekran teknolojisi olan OLED ya da adının Türkçe açılımıyla Organik Işık Yayan Diyotlar, LED teknolojisinin farklı bir versiyonudur. OLED'i genel olarak diğer ekran teknolojilerinden ayıran özelliği yarıiletkenlerden geçen elektrik sayesinde ışığın oluşması ve ışığın ekranın alt katmanında yer alan yayıcı tabadaki deliklerine ışığın yöneltilmesiyle görüntü vermesidir. Bu teknoloji ilk olarak Kodak tarafından üretilmiştir.
OLED teknolojisi bu sayede ışığın kaynağını ve renk dizilişini aynı anda kontrol ederek her pikselde uygun parlaklık ve tonlarda ışık aktarılmasını sağlar. Böylelikle OLED ekrana sahip cihazlarda çok daha parlak ve gerçek tonlara yakın renklerle güzel bir görüntü oluşur. Aynı zamanda her pikselin parlaklığı farklı bir şekilde ayarlanabildiği için OLED ekranlar diğer ekran teknolojilerine göre daha az enerji tüketirler.

OLED ekranlar ne zaman yaygınlaşacak?
Aslında OLED ekran teknolojisi günümüzde yaygın olarak televizyonlarda karşımıza çıkmaya başlasa da hem üretiminin diğer ekran teknolojilerine göre biraz daha zahmetli olması hem de daha maliyetli olması OLED ekranların tam olarak yaygınlaşması için en büyük engeller. Bu nedenle piyasadaki mevcut OLED ekrana sahip cihazlar ortalamanın üzerinde fiyatlara sahipler.

Elbette her teknolojinin olduğu gibi OLED ekran teknolojisinin de büyük bir dezavantajı var. OLED ekranların mavi rengi oluştururken kullandığı madde diğer renklere kıyasla daha kolay eskidiği ve yıprandığı için bir süre sonra mavi rengin parlaklığı diğer renklere göre azalıyor ve OLED ekranlar canlı yapısını kaybediyor. Tabii şu anda OLED ekran üreticileri bu konu üzerinde çalışarak sorunun çözülmesi için ciddi bir gayret gösteriyorlar.

Daha az güç tüketmesine rağmen daha canlı ve parlak görüntü verebilen OLED ekranların daha yaygın bir şekilde birçok cihazda kullanılması beklense de önündeki engellerden dolayı tam olarak yaygınlaşması için hala süreye ihtiyacı var.

14.12.19

LED Nedir?

LED ("Light Emitting Diode", Işık Yayan Diyot), yarı-iletken, diyot temelli, ışık yayan bir elektronik devre elemanıdır. 1920'lerde Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti'nde icat edildi ve 1962 yılında Amerika'da pratik olarak uygulanabilen elektronik bir bileşen haline getirildi. Oleg Vladimirovich Losev adlı bir radyo teknisyeni radyo alıcılarında kullanılan diyotların ışık yaydığını fark etti ve 1927 yılında bir Sovyet gazetesinde LED hakkında buluşlarını yayımladı.

Başlangıçta yalnızca zayıf kırmızı ışık verebiliyorlardı ama çağdaş ledler görünür ışık, morötesi, kızılötesi gibi çeşitli dalga boylarında, yüksek parlaklıkta ışık verebiliyorDüşük enerji tüketimi, uzun ömrü, sağlamlığı, küçük boyutu ve hızlı açılıp kapanabilmesi gibi geleneksel ışık kaynaklarına göre bir dizi avantajı vardır. Ancak, biraz daha pahalıdır.

LED lamba ve dijital tabela gibi çeşitli alanlarda uygulanabilmektedir.

Özellikleri
Ledler yarı iletken malzemelerdir.
Ana maddeleri silisyumdur.
Üzerinden akım geçtiğinde foton açığa çıkararak ışık verirler.
Farklı açılarda ışık verecek şekilde üretilmektedirler.
Ledlerin gerilim-akım grafikleri üsteldir. Uygun çalışma noktasındayken ledin üzerindeki küçük bir gerilim değişimi büyük bir akım değişimine neden olur. Yüksek akım nedeniyle bozulmaması için ledlere seri bir akım sınırlama direnci bağlanır. Böylece hassas olmayan gerilim aralıklarında ledin bozulması engellenir.
Ledler tıpkı bir Zener diyot gibi üzerinde sabit bir gerilim düşürür.
Ayrıca
Kırmızı LED 2,20 Volt
Yeşil LED 3,30 Volt
Mavi ve Beyaz LED 3,40 Volt gerilimle çalışır.

Bağlantı tipleri
Bağlantıların her birinde karışık led çeşitleri kullanılabilir. Her çeşidin kendine göre ileri ön-gerilimi vardır. Dolayısıyla böyle bir kullanımda tüm hesaplar ayrı ayrı yapılmalıdır.

Seri Direnç ve Led Şeması.png Seri Direnç ve Çok Led Şeması.png‎
Seri bağlantıda 20 mA altında ledin ileri ön gerilimi bilinmelidir. N tane ledi birbirine seri bağlıyorsak ledlerin üzerinde toplamda U_ledT = X * U_led (ya da U_ledT = U_led1 + U_led2 + ... + U_ledN) Voltluk bir gerilim oluşur. Elimizde muhtemelen bir gerilim kaynağı olacaktır. Devreye seri olarak bağladığımız dirençte de geri kalan gerilim düşmelidir. Yani U_direnç = U_kaynak - U_ledT Led sisteminden 20 mA geçtiği bilinmektedir. Buna göre direnç hesaplanabilir: R (K ohm)= U_direnç (V) / 20 (mA)

Kullanım yerleri

Ledlerde mavi ışığın kullanılabilmesi ile RGB (Kırmızı Yeşil Mavi) aydınlatma mümkün olmuş ve birçok sektörde uygulama alanı bulmuştur. Özellikle Aydınlatma, sinyalizasyon ve mimari aydınlatma alanlarında diğer ışık kaynaklarının yerini hızla almaya başlamışlardır. Ledlerin enerji sarfiyatlarındaki düşüklüğünün en önemli sebebi kayıplarının az olmasıdır.

Ayrıca ömürleri oldukça uzun olan bu diyotlar diğer ampuller gibi flaman taşımadıklarından dolayı hemen her koşulda sorunsuz kullanılabilirler.

Bugün ulaşılan aydınlatma değerleri beyaz renk için 140 Lümen/Watt gibi oldukça yüksek bir değerle floresant lambaları geçmiş bulunmaktadır, Bazı prototiplerde 180 lümen/watt oranına ulaşılmıştır. Boğaziçi Köprüsü'nde 2008 yılında yapılan ışıklandırmada da LED teknolojisi kullanılmıştır.

LEDler üzerlerine, yaydıkları ışığın frekansı ile aynı veya daha yüksek bir frekansta ışık düşürüldüğünde fotodiyot özelliği gösterirler. Bu özelliklerinden yararlanılarak elektronik cihazlarda tuş olarak da kullanılmaktadırlar.Makineler, TV ve monitörlerde de kullanılmaktadır.