instagram twitter linkedin github youtube

20.5.17

Öcü

Öcü. Küçük çocukları korkutmak için kullanılan kurgusal yaratıktır. Küçük çocukların dili hayalet gibi uzun ve zor kelimelere uygun olmadığı için kısaca "Öcü" olarak tasvir ederler. Fakat öcü çocuğun tanıdığı ve korktuğu birisinin yansıması da olabilir. Çocuklar anne-babalarının onları sevdiğini ve incitmeyeceklerini bildikleri için korkulur kişi öcü uydurulmuştur.
Eski İslam kaynaklarında Öcü'nün "Uc" adında bir dev olduğu ve Nuh Peygamber döneminde yaşayıp ona gemi yapımında yardımcı olduğu bildirilmektedir. Ayrıca yine aynı eserlerde Nuh Peygamber ile yaşadıkları birkaç olay da anlatılmaktadır. Nil kenarında uyuduğu ve köylülerin onu yemek karşılığında tarlalarında çalıştırdığı anlatılır. 40 günde bir uyandırıldığı ve uyandırmak için iki kaşının arasına baltayla bir adam vurarak uyandırabildiğidi anlatılmaktadır


Hortlak

Türk halk kültüründe mezardan çıkarak insanları korkuttuğuna inanılan yaratık.
Ölen bir kişinin, mezarından çıkıp dolaşmasına "hortlaklık", bunu yapana ise "hortlak" denir. Yöresel inanışlara göre yaşarken kötülük edenler, başkalarının ağız tadını kaçıranlar, arabozucu dedikoducu ve geçimsiz insanların ölünce hortlayabilir. Hortlak çoğunlukla yaşlı kimselerden olur. Gömüldüğü gece mezarından kalkar

Folklör ve popüler kültürdeki yeri

Hortlak, Haiti halk kültüründen gelen, Batı kaynaklı edebiyat ve sinema eserlerinde sıkça işlenen zombi ile benzer özellikler taşır. Korku edebiyatı ve sinemasında, ruhen terk edildikten (ve muhtemelen çürümeye başladıktan) sonra bir varlık tarafından kontrol altına alınarak tekrar kullanılmaya başlanılan beden anlamında kullanılır (osm. Namevt, ing. Undead yani Ölmemiş). Söz konusu varlık bedenin eski sahibi olabileceği gibi, bir başkası da olabilir.
Eski Türklere göre eğer insan savaşta değil de yaşlılıkta ölürse onun Gök Tanrı tarafından Uçmak'a alınmayacağına inanılmıştır. Gene inanışlara göre hortlak gece mezardan kalkan, sırtında kefenle ortalıkta dolaşan bir yaşayan ölüdür.
 Bunlar kızdıkları kimselere sataşırlar, araba kadar hızlı koşarlar, ata binebilirler, silah kullanabilirler, insana kızabilirler, istediklerini döverler, sevdiklerini kaçırırlar, ev basarlar, yol keserler. İnanışa göre hortlağın saldırısından korunmak için mezarlık yakınlarından geçerken dua okumak gerekir. Söylentiler hortlakların genelde çirkin ve ürkütücü olduğunu, sırtında kefen ya da tabut taşıdığını söyler. Anadolu halk inançlarına göre bir kimsenin hortlaması uğursuz bir olaydır. Hortlayan kişinin ahiretten kovulduğuna inanılır. Hortlaklar erkektirler. Ancak, hortlakların dişi versiyonları da bulunur ki bunlara da "Cadı" denilir. Kimi hortlaklar "hayvan" kılığında gezer, çoklukla ıssız kalmış evlerde, tekin olmayan yerlerde, mezarlıklarda bulunurlar. Ölümü zor olan kişinin hortlamasının daha yaygın olduğu düşünülür. Çünkü gözü dünyada kalmıştır. Mezardan çıkma olgusunu, ölmeden (öldüğü sanılarak) gömülme ile açıklamaya çalışmak yeterli değildir. İnsanlık tarihinde bu tip vakalara rastlanmış olsa da, hortan motifi farklı kültürel algılarla bağlantılıdır. Örneğin Avrupa'da öldüğü sanılarak gömüleceği korkusunu taşıyan döneminde tanınmış kişilerin buna engel olmak için aldıkları önlemleri içeren vasiyetler dahi vardır. Hortan öykülerinden ölmüş olan kişinin artık bu dünyaya ait olmadığı, bunun kabullenilmesi gerektiği sonucu dahi çıkarılabilir. Fakat aslında bu motif, insanın ölüme ve onu en iyi sembolize eden mezarlara yönelik olan korkularının bir dışavurumudur. Pek çok toplumda mezardan çıkma veya yaşayan ölü anlayışına dayanan varlıklar mevcuttur. Hatta bir dönem popüler kültürün en çok ilgi duyduğu figürlerden birisi haline gelerek korku filmlerine konu olmuşlardır.

Şahmeran Efsanesi

Vücudunun üst kısmı güzeller güzeli bir kadın, vücudunun alt kısmıysa yılan şeklinde olan doğu kültürünün masallarında yer bulan mitolojik bir yaratıktır. Yılanların şahıdır. Efsaneye göre, Tarsus çevresinde yaşadığı düşünülür.
Çocukken büyüklerimizden severek dinlediğimiz bir öyküsü vardır. Şahmeran, özünde iyilik olan bir canlıdır. Yer altında yılanları ile birlikte yaşar. Tüm yılanlar ona itaat eder. Cemşab adlı bir genç, arkadaşlarının açgözlülüğü yüzünden buldukları balı paylaşmamak adına, kuyunun dibinde bırakılır. Burada yalnız kalan ve yukarıya çıkamayan Cemşab, kuyunun yan tarafında bir delik görür. Deliği büyüterek, delikten ışık sızan bölümü gözetler ve orada Şahmeranı görür. Sonra geçebileceği kadar kazar ve Şahmeranla bu şekilde tanışır. Şahmeran Cemşabı çok sever. Cemşab, Şahmeranın yanında kaldığı süre içinde Şahmeran ona tıp bilimiyle ilgili hiçbir insanın sahip olamadığı bilgileri verir. Cemşab da bu bilgileri öğrenmek için elinden geleni yapar. Bir söylentiye göre Cemşab, aslında bilinen Lokman Hekimdir.
Aradan geçen uzun bir süreden sonra Cemşab sıkılır ve evine dönmek ister. Şahmeran gitmemesini ister; ama Cemşab bu konuda kararlı olduğu için gitmesine izin verir. Giderken Şahmeran kendisini gördüğünü kimseye söylememesi gerektiği konusunda Cemşabdan söz alır. Cemşab evine döndükten sonra Şahmeranı gördüğünü kimseye söylemez. Ama zamanın hükümdarı hastalanır ve hastalığının tek çaresi de Şahmeranın vücudundadır. Şahmeranı kesip etini hükümdara yedirerek iyileştirmeyi düşünen vezir, her yerde Şahmeranı arar. Ülkedeki tüm insanları tek tek kontrol eder. Kendince bir yöntemi vardır bu konuda. Tüm insanları hamama çeker ve bir köşeden gizlice yıkanan insanları izler. Cemşab Şahmeranın yerini söylememekte kararlı olsa da, vezir Cemşabı da hamama çağırır. Bir köşeye gizlenerek Cemşabı izler. Orada yıkanmak için soyunan Cemşabın vücudunun pullarla kaplı olduğunu gören vezir birden ortaya çıkar. Şahmeranı gören insanın vücudunun pullarla kaplı olacağını bilen vezir Cemşabı zorla konuşturur. Bunun üzerine Cemşab istemeyerek de olsa Şahmeranın yerini söylemek zorunda kalır. Bu şekilde Şahmeranın yerini öğrenen vezir Şahmeranı ele geçirmeyi başarır.
Yakalanan Şahmeran, Cemşabın ne kadar üzgün olduğunun farkına varır. Bunu isteyerek yapmadığını anlar. Çaresiz ölecektir Şahmeran ama ölmeden önce Cemşab ile görüşmek ister. Cemşaba kendisini öldürdükleri zaman etini kaynatıp suyunu vezire içirmesini, etleri de hükümdara yedirmesini söyler. Cemşab Şahmeranın söylediklerini aynen uygular. Suyunu vezire içirir. Vezir oracıkta ölür. Etini hükümdara yedirir, hükümdar hastalığından kurtulup iyileşir.
Şahmeran efsanesi iyilik yapma ve kötülük bulma konusunda insanlara bir ders niteliği taşır ve kuşaklar boyu anlatıla gelir.
Efsaneye göre Şahmera’nın yılanları, hala Şahmera’nın öldüğünü bilmez. Eğer yılanlar Şahmeranın öldüğünü öğrenirlerse tüm şehri  basacak ve Şahmeranın intikamını alacaktırlar. Ama efsanede Şahmeran barışçı ve iyilikseverdir. Yılanları insanlara zarar vermesin, öldüğünü anlamasın diye bir takım hilelere başvurduğu söylenir.

Tanrı Ülgenin Kuşu, Bürküt yani Çift Başlı, Kulaklı Kartal



Yakut Türklerinin inanışlarına göre Şamanlar yeryüzüne "Kartal Ana" tarafından getirilmişlerdir. Yakutlar analarının bir kartaldan geldiğine inanırlar. Er-Töştük destanında da kartal "dişi" olarak görünür. Kartal Yakutlara göre Güneşin sembolüdür. Bundan dolayı Kartal “güneş kuşu” olarak da nitelendirilir. Güneş Türklerde dişil bir arketiptir ve KÜN ANA olarak isimlendirilir. Bu açıdan bakıldığında Louis Bazin'in Türklerin iki hayvana dayalı köken miti teorisine, (Ata Kurt ve Ata Boğa) kanımca bir de "Kartal Ana'yı" ekleyebiliriz.

Yakutlar çift başlı kartala “Öksökö Kuşu” derler.  Büyük kartallar ve çift başlı kartallar  için "Bürküt" kelimesi kullanılır.Şaman dualarında Bakır tırnaklıdır, Gökyüzündeki arketipi Kartal Takımyıldızıdır. Bu yüzden Ona Gök Kuşu da denir. Sağ kanadı doğuyu sol kanadı batıyı gösterir. Yani sağ kanadı ile güneşi, sol kanadı ile ayı kaplar. Türk mitolojisinde, ay ve güneşi pençeleriyle tutan doğanlar görülür.  Bahaeddin Ögel'e göre; Türk mitolojisinde çift başlı kartallar ile gün ve ay simgeleri ying ve yang sembolüdür.Türkçe Yaruk (Işık) ve Kararıg (Karanlık) olarak ifade edilir. Türklerin Yaruk-Kararıg ilkesini, göğü anlatan yuvarlak plakalara sarılmış siyah ve beyaz kartallar temsil eder. Çinlilerin ying-yang sembolü olarak tasvir ettikleri kozmos ve kozmosun dönüşünü, Türkler karşılıklı iki hayvan yada kartal koymak suretiyle ifade etmişlerdir. Bu sembolik hayvanların döndükleri merkez, yer ve göğün ortasıdır.

Çift başlı kartallar, gök direklerinin veya kayın ağacının tepesinde tasvir edilir ve Tanrı Ülgenin sembolüdür. Türk kozmolojisinde Karakuş Jüpiterdir. Tanrı Ülgen'in de göksel karşılığı Jüpiter gezegenidir. Çift başlı öksökö kuşu gökten yıldırım indirir. Bu tanım da elbette kozmolojiktir ve Kartal Takımyıldızının, ilkbahar ve sonbahar aylarındaki konumu ile alakalıdır. Yani, İlkbahar ve sonbahar yağmurları ile birlikte gelen şimşekleri anlatır.

Başkurt efsanesinde “Semrük” adındaki kuş iki başlı bir kartaldır. Bu başlardan biri insan başı olarak da düşünülür. Tanrıya açılan göğün kapısını çift başlı bir kartal bekler ve tanrının sembolüdür. Türklerin milli ongunlarından olan kartal, Türk sanat ve kültür tarihinde astrolojik bir sembol olmuştur.
Kartal sembolü, bir kağanlık sembolüdür. Oğuz'un oğullarından Yıldız Kağan'ın ongunu "Karakuş" idi.

Kulaklı ejderhalar ve kulaklı kartallar Türk Selçuklu sanatına özgüdür. Ve daima Kartal, Hayat Ağacının tepesinde, Ejderha ise köklerinde betimlenir. Türk kozmolojisinde Hayat Ağacı, dünyanın merkezinden gökyüzüne doğru uzanır. Tepesi Tanrının kapısı sayılan Kutup Yıldızında son bulur. Ağacın zirvesine, Çift Başlı Kulaklı Kartal tünemiştir ve bu kapıyı bekler. Hayat Ağacını dallarında kuşlar olarak betimlenen ruhlar vardır. Bu kuşlar dünyaya gelmeyi bekleyen insanların ruhları olarak düşünülür.

19.5.17

İŞKUR Youtuber yetiştirecek

Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) ile, Google işbirliği yaparak gençlerin yeni gelir kapısı olacak YouTuber'lık eğitimlerine başladı


Dünyanın en büyük video platformu YouTube ile Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) özellikle gençlerin ve girişimci adaylarının dijital becerilerle donatılarak onlara yeni iş kapılarının aralanması için işbirliğine gitme kararı kaldı. 
İŞKUR ve Google tarafından yürütülmekte olan “Türkiye İçin Dijital Dönüşüm Hareketi” ile Türk gençlerine YouTuber'lık eğitimi verilecek. Türkiye'de bu işi yapan gençler kurdukları kanallarla takipçi sayılarını artırarak binlerce lirayı bulan kazançlar elde edebiliyor.
İLK OLARAK 6 İLDE BAŞLANACAK
Proje kapsamında İŞKUR, Üniversite İrtibat Noktaları aracılığıyla düzenlenen etkinliklerde Bursa, Kayseri, Van, Gaziantep, Samsun ve Antalya’da öğrencilere yönelik olarak Google tarafından “Dijital Girişimcilik” ve “YouTuber Nasıl Olunur” konu başlıklı eğitimler verilecek.
Ayrıca İstanbul, İzmir, Kocaeli ve Bursa’da da Girişimcilik Eğitim Programından yararlanan vatandaşlara yine Google tarafından “Dijital Girişimcilik Eğitimi” sunulacak.