instagram twitter linkedin github youtube

14.11.18

Anıtkabir

Türk Kurtuluş Savaşı'nın ve inkılaplarının önderi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün, Ankara Anıttepe'de (eski adıyla Rasattepe) bulunan anıt mezarıdır.

Ayasofya: Kutsal Bilgelik


Ayasofya Doğu Roma İmparatorluğu’nun İstanbul’da yapmış olduğu en büyük kilise olup aynı yerde üç kez inşa edilmiştir. İlk yapıldığında Megale Ekklesia (Büyük Kilise) olarak adlandırılmış, 5. yüzyıldan itibaren ise Ayasofya (Kutsal Bilgelik) olarak tanımlanmıştır. Ayasofya Doğu Roma İmparatorluğu boyunca hükümdarların taç giydiği, başkentin en büyük kilisesi olarak katedral işlevi görmüştür.
İstanbul'un fethi sonrasında camiye çevrildi

Fetihten hemen sonra yapı güçlendirilerek en iyi şekilde korunmuş ve Osmanlı Dönemi ilaveleri ile birlikte cami olarak varlığını sürdürmüştür. Yapıldığı tarihten itibaren çeşitli depremlerden zarar gören yapıya, hem Doğu Roma, hem de Osmanlı döneminde destek amacıyla payandalar yapılmıştır.

Ayasofya’nın kuzeyine, Fatih Sultan Mehmed Dönemi’nde bir medrese yaptırılmış, her dönemde bakım ve onarım çalışmalarından geçmiş, en kapsamlı tamir çalışması Sultan Abdülmecid Dönemi'nde (1839-1861) Fossati tarafından yapılmıştır. Sultan Abdülaziz Döneminde Ayasofya çevresinin yeniden düzenlenme çalışmaları sırasında medrese 1869- 1870 yılları arasında yıktırılmış ve1873- 1874 yılları arasında ise yeniden yaptırılmıştır. 1936 yılında yıkılmış olan Medresenin kalıntıları 1982 yılında yapılan kazılar sonucu ortaya çıkarılmıştır.
Osmanlı Dönemi’nde, 16. ve 17. yüzyıllarda, Ayasofya’nın içine mihraplar, minber, müezzin mahfilleri, vaaz kürsüsü ve maksureler eklenmiştir.
Ayasofya’da, Sultan Abdülmecid Dönemi’nde Hattat Kadıasker Mustafa İzzet Efendi tarafından yazılan 7.5 m. çapındaki 8 adet hat levhası ana mekânın duvarlarına yerleştirilmiştir. “Allah, Hz. Muhammed, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin” yazılı bu levhalar İslam âleminin en büyük hat levhaları olarak bilinmektedir. Aynı hattat kubbenin ortasına ise Nur Suresi’nin 35. ayetini yazmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün emri ve Bakanlar Kurulu kararı ile müzeye çevrilmiş ve 1 Şubat 1935’de müze olarak, yerli ve yabancı ziyaretçilere açılmıştır.

13.11.18

Hasan Boğuldu gölet hikayesi

Edremit Körfezi’nde gelenek haline gelmiş çarşamba günleri kurulan yöresel pazarda, köylüler gelerek ellerindeki yetiştirdikleri ya da emek verdikleri ürünleri satar.
 Beyoba Köyü’nün güzel kızı Emine; yetiştirdiği süt, bal, peynir, tereyağı gibi ürünleri beş saatlik bir yürüme mesafesiyle dağdan inerek pazara getirip satarak ailesinin geçimini sağlardı. Ova Köyü’nden yakışıklı Hasan da aynı şekilde, aynı pazarda sebze ve meyve satmaktadır. Emine ve Hasan bu pazarda tanışır ve birbirlerine aşık olurlar.
Her hafta Çarşamba günlerinde pazarda; Hasan, Emine’ye aldığı sebze ve meyvelerin yanında karpuz da ikram etmektedir.
Hasan ve Emine birbirlerine duydukları büyük özlemi bitirmek için evlenmeye karar verirler. Emine’nin ailesi ise bu evlilik kararından damat adaylarının ovada yetişmesi nedeniyle haz etmez. Hasan’ın Yörük hayatını ağır bulacağı, dayanamayacağı kanısındadırlar.
İki gencin birbirleriyle evlenmeye kararlı olduğunu gören aile, Hasan’ın gücünü sınamak için bir sınavdan geçmesini şart koşar. Kırk kiloluk bir tuz çuvalını beş saat mesafedeki Kazdağları’nın zirvesine yakın bulunan obaya sırtına alıp çıkarabilirlerse; Emine ile evlenmesine izin verilecektir. Hasan ve Emine’nin aşkının mutlu sonla tamamlanmaması için birçok etmen devreye girer ve onların bu aşkına mani olmak için çaba sarf eder.
Kırk kilo tuz çuvalını sırtlayıp Emine ile birlikte yola düşen Hasan, beş altı kilometre sonunda yavaşlamaya, yorulmaya başladığından dolayı dizlerinin bağları da çözülmektedir. Ova genci olan Hasan, nazik ve ağır işlerden uzak yetiştiği için yüke dayanamaz. Bulunduğu yere yığılır kalır.
Emine ise her şeyden habersiz bir şekilde sevgilisinin arkasında olduğunu düşünür ve yürümeye devam etmektedir. Köye vardığında arkasında sevdiği adamı göremeyince geriye döner ve onu aramaya başlar. Hasan’a hediye ettiği yazmanın gölette yüzdüğünü görünce boğulduğunu düşünür ve kendini yazmasıyla bir çınar ağacına asarak intihar eder.Zamanla dalları Hasan’ın boğulduğu gölete uzanan Çınar, Emine Çınarı; gölet ise Hasan boğuldu göleti olarak adlandırılarak o ölümsüz aşkın izini günümüze kadar taşır.

12.11.18

java da örnekler : diziler

2 İkinci dizi kullanmadan diziyi ter çeviren bir Java programı yazınız
import java.util.*;
public class JavaApplication6 {
    public static void main(String[] args) {
Scanner klavye=new Scanner(System.in);
    int[] dizi=new int[10];
        for (int i = 0; i <dizi.length; i++) 
            dizi[i]=(int)(Math.random()*100);
            System.out.println("Orjinal dizi");
            for (int eleman:dizi) 
                System.out.print(eleman+" ");
                System.out.println(" ");
                for (int i=0, j=dizi.length-1; i<j;i++,j--) {
                    int ara=dizi[i];
                    dizi[i]=dizi[j];
                    dizi[j]=ara;
                }
            System.out.println("Ters çevrilmiş dizi: ");
        for (int eleman:dizi) 
            System.out.println(eleman+ "");
            
        
        }
}
run:
Orjinal dizi
64 38 65 22 70 24 98 9 69 79  
Ters çevrilmiş dizi: 
79
69
9
98
24
70
22
65
38
64

10.11.18

İngilizce Çevirisi Olmayan Kelimeler

1. WALDEINSAMKEIT (ALMANCA)
“Ormanda bir başınayken, yalnızlık ve doğaya bağlanma hissi.”

Bazen kendimizi, hayatlarımıza öyle bir kaptırıyoruz ki stres ve sorumluluklar altında eziliyoruz. İşte böyle anlarda Waldeinsamkeit yaşamamız gerekiyor: Ruh halini dengelemek için ormanda yürüyüşe ya da tırmanmaya çık. Kendine zaman ayırmak asla kötü bir şey değildir. Hele ki etrafın doğa ile kaplıysa…

2. WABI-SABI (JAPONCA)
“Kusurlar içinde güzelliği bulmak.”

Mükemmel diye bir şey yoktur. Hiçbir şey. (Evet, bazen, Nutella’lı bir kahvaltı mükkemmele yaklaşabilir.) Ama işin güzelliği bu zaten! Kusurlarımız ve eksikliklerimiz bizi biricik, özel ve güzel yapan şeylerdir. Japoncayı dinle ve o küçük kusurları kucakla.

3. SAUDADE (PORTEKİZCE)
“Çok sevdiğin ama asla geri dönmeyecek birini ya da bir şeyi özleme hissi.”

Bana umutsuz romantik diyebilirsin, ama ben bu kelimeye aşığım resmen. Tek bir kelime içinde nostalji, melankoli, aşk, mutluluk, üzüntü, boşluk ve istek (yani bir ömrün tüm duyguları) var.

4. YA’ABURNEE (ARAPÇA)
“O kişi olmadan yaşamanın hayal bile edilemez olması sebebiyle, bir kişiden önce ölme umudu”

Shakespeare’in Romeo ile Juliet’i ile duygulanabilir ya da muhteşem Winnie the Pooh’dan Ya’aburnee kelimesinin anlamını basitçe açıklayan şu sözleri alıntılayabiliriz: “Eğer sen yüz yaşına kadar yaşayacaksan, ben yüz eksi bir gün yaşamak istiyorum, böylece asla sensiz yaşamak zorunda kalmayacağım.”


5. 缘分 ya da YUÁNFÈN (MANDARİN/ÇİNCE)
“The fate between two people.”

“İki insanın kader bağı.”

Yuánfèn, bir ilişkinin önceden belirlenmiş ya da alın yazısı olması görüşünü tanımlar ve atasözü olarak bolca kullanılır: 有緣無份 (yǒu yuán wú fèn) “kısmetsiz bir kaderi olmak” anlamına gelir. Yani, Romeo ile Juliet’ten örnek verecek olursak, bu kelimeyi, “bir çiftin bir araya gelmesi ama birlikte olamaması, bu çiftin alınyazısıdır” anlamında kullanabiliriz. (Sofistike bir ayrılık yazgısı olarak da kullanılan bir düşünce.)

6. FORELSKET (NORVEÇÇE)
“Aşık olmaya başlayınca hissedilen coşku.”

Bu herhalde dünyanın en iyi duygularından biri: kelebekler, gülücükler, mutluluktan havalara uçmalar. (Forelsket, cebinde 20 dolar bulmak, bedava tatlı almak, ya da büyük pizza parası ödemişken ekstra büyük pizza aldığını fark etmek gibi bir şey.)

7. KILIG (TAGALOG)
“Genellikle romantik bir şey yaşandığında, karnında kelebekler uçuyormuş gibi hissetme.”

Kilig sözcüğünün, Forelsket’in Avustronezyan versiyonu olduğuna eminim. İlk öpüştüğün zaman olduğu gibi sadece keyfe kapıldığında oluşan o karnındaki karıncalanma hissi!

8. COMMUOVERE (İTALYANCA)
“İçinizi ısıtan ve gözlerinizi yaşartan bir hikaye”

Aslında, içinde köpek olan her film bende bu etkiyi yaratıyor. Doğrudan Commuovere deneyimlemek istiyorsan, Hachiko adlı filmi izle. Gerçek hayat hikayesine dayalı bu filmde, bir köpek her gün tren istasyonunda sahibini bekliyor ve sahibinin ölümünden yıllar sonra bile her gün beklemeye devam ediyor. (Tamam, şimdi ağlayabilirsin.)

9. DEPAYSEMENT (FRANSIZCA)
“Kendi ülkende olmamaktan doğan his; yabancı olma.”

Memleket özlemi çekmek gibi, ama daha yoğun bir his. Gerçekten ait olmadığını hissetmek gibi. Güzel bahçesinden sökülüp pencere kenarında küçük bir saksıya atılmış bir çiçek gibi.

10. DUENDE (İSPANYOLCA)
“Bir sanat eserinin kişiyi derinden etkileyen gizemli gücü.”

Duende sıkça Flamenko ile bağdaştırılır, ama genellikle her çeşit sanatsal performansın güzelliklerinden birini tanımlar. Bir şeyler hissetmeni sağlar. İspanyol ve Latin Amerika mitolojisinde Duende, cin gibi ufak tefek bir yaratıktır ve küçük çocukları terbiye eder.

11. HIRAETH (GALCE)
“Romantikleştirilen geçmişe ya da anavatana duyulan özel bir özlem.”

Hiraeth, vatan hasreti çekmek ya da geçmişinin bir bölümünü hatırlamak gibi bir şey. Örneğin; tüm arkadaşlarınla bir arada olduğun üniversite yılları. O yıllarda o kadar güzel anılar paylaşmışsındır ki hayatının o dönemini tekrar yaşamak istersin.

12. MAMIHLAPINATAPEI (YAGAN)
“Bir şeyleri başlatmayı arzulayan ama ilk adımı atmaya isteksiz olan iki kişinin sözsüz, manidar bakışması.”

Eğer birine aşık olduysan, Mamihlapinatapei’yi deneyimlemişsin demektir. Bu deneyim, bu Yagan sözcüğü telaffuz etmek kadar da zordur ayrıca. (Tierra del Fuego’nun yerel dillerinden biridir Yagan.) Mamihlapinatapei aynı zamanda dünyanın en özlü ve çevirmesi en zor kelimelerinden biri olarak bilinir.

13. TOSKA (RUSÇA)
“Genelde belli bir sebep olmadan aşırı bir ruhsal ıstırap çekme hissi; özlenecek bir şey olmadan özleme hali.”

Bir şeylerin eksik olduğunu hissettiğin ve bir şeylerin eksik olduğunu da bildiğin ama tam olarak neyin eksik olduğunu bilemediğin zamanlarda hissettiğin şey işte. Bu duygu insanı çıldırtır.