Sözlük anlamıyla borçlarını ödeyebilme kapasitesi anlamına gelen solvency, Türkçeye “yükümlülük karşılama yeterliliği” veya "sermaye yeterliliği" olarak çevrilmektedir. Yükümlülük karşılama yeterliliği, şirketlerin sigortalılara karşı olan yükümlülüklerini karşılayıp karşılamayacaklarına dair işletme hesapları ve olası değişimler hakkında bilgi sunan bir uygulamadır ve bu uygulamayla, şirketlerin belli bir anda borçlarını karşılamaya yeterli olup olmadığı ölçülmektedir.
Avrupa Birliği’ne bakıldığında, hayat branşında yükümlülük karşılama yeterliliğiyle ilgili ilk düzenleme, hayat sigortacılığına ilişkin 1979 yılında çıkartılan 79/267/EEC sayılı Direktif çerçevesinde, hayat dışı branşlarda yükümlülük karşılama yeterliliğiyle ilgili ilk düzenleme ise, hayat dışı sigortacılığına ilişkin 1973 yılında çıkarılan 73/239/EEC sayılı Direktif çerçevesinde yapılmıştır. Söz konusu Direktiflerde yer alan yükümlülük karşılama yeterliliğine ilişkin düzenlemeler, hayat sigortası şirketlerinin yükümlülük karşılama yeterliliğine ilişkin 2002/12/EC sayılı ve hayat dışı sigorta şirketlerinin yükümlülük karşılama yeterliliğine ilişkin 2002/13/EC sayılı Direktiflerle tadil edilmiştir.
Ülkemizde yükümlülük karşılama yeterliliği, 19.01.2008 tarih ve 26761 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan ve daha sonra çeşitli değişikliklere uğrayan Sigorta ve Reasürans ile Emeklilik Şirketlerinin Sermaye Yeterliliklerinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik ile düzenlenmiştir.
Avrupa Birliği'nde bulunan garanti fonu uygulamasına benzer bir teminat uygulaması ülkemizde de mevcuttur. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun teminatlar başlıklı 17nci maddesine göre, hayat dışı sigorta şirketleri sermaye yeterliliğinin üçte birinden az olmamak üzere teminat olarak minimum garanti fonu tesis edecektir. Minimum garanti fonu, hiçbir dönemde, çalışılan branşlar itibarıyla gerekli olan asgari sermaye tutarlarının üçte birinden az olamaz. Hayat branşında faaliyet gösteren sigorta şirketleriyse, ikrazlar ve henüz tahsil edilmemiş prim alacakları tutarına isabet eden matematik karşılıkların düşülmesinden sonra kalan tutara karşılık gelen varlıkları teminat olarak Müsteşarlık lehine bloke ettirmek zorundadır.
Avrupa Birliği Solvency II Projesi
Solvency II projesi Avrupa Birliği'nde Solvency I ile başlayan çalışmanın devamı niteliğindedir. Solvency I Avrupa Birliği tek sigorta piyasasında sermaye yeterliliği rejimini yeniden düzenleyip güncelleştirirken, Solvency II çok daha kapsamlı düzenlemeler getirmektedir. Solvency II’de ana hedef, solvency sistemini oluştururken sigorta şirketinin karşı karşıya kaldığı riskleri daha iyi değerlendirmektir. Solvency II mevcut sistemi çok daha geniş bir perspektiften gözden geçirirken, günümüzdeki çok çeşitli riskleri, risk yönetimi, finans teknikleri ve finansal raporlama gibi uygulamaları dikkate almayı amaçlamaktadır. Mevcut sistemle arasındaki bir diğer temel fark, Solvency II’nin varlıkları daha detaylı şekilde incelemesi, hem varlıklar hem de yükümlülükleri daha sofistike metotlarla ele almasıdır. Bu çerçevede, Solvency II tek başına muhasebe penceresinden yapılan hesaplara ve aktiflerin durumuna değil, gerçek risk ölçümlerine dayanmakta ve varlıklarla beraber yükümlülükleri de daha fazla dikkate alan bir uygulama getirmeyi amaçlamaktadır. Sonuç olarak, yeni sistemin hem daha “dinamik” hem de daha fazla “riske dayalı” olması beklenmektedir.
Solvency II sistemin tamamen yürürlüğe girmesinin 2012 yılını bulması beklenmekte olup, 10 Temmuz 2007 tarihinde Avrupa Komisyonu Solvency II sistemini kuran ve sigortacılıkla ilgili 13 Direktifi tek çatı altında toplayan Direktif Taslağını yayınlamıştır. Avrupa Komisyonu Şubat 2008 tarihinde Taslakta ufak değişikliklere giderek 26 Şubat 2008 tarihinde yeni bir Taslak yayınlamıştır.
Avrupa Komisyonu'nun önerdiği Solvency II Direktif Taslağı önemli değişikliklere uğrayarak 22 Nisan 2009 tarihinde Avrupa Parlamentosu'nda, 5 Mayıs 2009 tarihinde ise Avrupa Konseyinde
onaylanmış olup, 25 Kasım 2009 tarihli Avrupa Birliği Resmi Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Avrupa Birliği’ne bakıldığında, hayat branşında yükümlülük karşılama yeterliliğiyle ilgili ilk düzenleme, hayat sigortacılığına ilişkin 1979 yılında çıkartılan 79/267/EEC sayılı Direktif çerçevesinde, hayat dışı branşlarda yükümlülük karşılama yeterliliğiyle ilgili ilk düzenleme ise, hayat dışı sigortacılığına ilişkin 1973 yılında çıkarılan 73/239/EEC sayılı Direktif çerçevesinde yapılmıştır. Söz konusu Direktiflerde yer alan yükümlülük karşılama yeterliliğine ilişkin düzenlemeler, hayat sigortası şirketlerinin yükümlülük karşılama yeterliliğine ilişkin 2002/12/EC sayılı ve hayat dışı sigorta şirketlerinin yükümlülük karşılama yeterliliğine ilişkin 2002/13/EC sayılı Direktiflerle tadil edilmiştir.
Ülkemizde yükümlülük karşılama yeterliliği, 19.01.2008 tarih ve 26761 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan ve daha sonra çeşitli değişikliklere uğrayan Sigorta ve Reasürans ile Emeklilik Şirketlerinin Sermaye Yeterliliklerinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik ile düzenlenmiştir.
Avrupa Birliği'nde bulunan garanti fonu uygulamasına benzer bir teminat uygulaması ülkemizde de mevcuttur. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun teminatlar başlıklı 17nci maddesine göre, hayat dışı sigorta şirketleri sermaye yeterliliğinin üçte birinden az olmamak üzere teminat olarak minimum garanti fonu tesis edecektir. Minimum garanti fonu, hiçbir dönemde, çalışılan branşlar itibarıyla gerekli olan asgari sermaye tutarlarının üçte birinden az olamaz. Hayat branşında faaliyet gösteren sigorta şirketleriyse, ikrazlar ve henüz tahsil edilmemiş prim alacakları tutarına isabet eden matematik karşılıkların düşülmesinden sonra kalan tutara karşılık gelen varlıkları teminat olarak Müsteşarlık lehine bloke ettirmek zorundadır.
Avrupa Birliği Solvency II Projesi
Solvency II projesi Avrupa Birliği'nde Solvency I ile başlayan çalışmanın devamı niteliğindedir. Solvency I Avrupa Birliği tek sigorta piyasasında sermaye yeterliliği rejimini yeniden düzenleyip güncelleştirirken, Solvency II çok daha kapsamlı düzenlemeler getirmektedir. Solvency II’de ana hedef, solvency sistemini oluştururken sigorta şirketinin karşı karşıya kaldığı riskleri daha iyi değerlendirmektir. Solvency II mevcut sistemi çok daha geniş bir perspektiften gözden geçirirken, günümüzdeki çok çeşitli riskleri, risk yönetimi, finans teknikleri ve finansal raporlama gibi uygulamaları dikkate almayı amaçlamaktadır. Mevcut sistemle arasındaki bir diğer temel fark, Solvency II’nin varlıkları daha detaylı şekilde incelemesi, hem varlıklar hem de yükümlülükleri daha sofistike metotlarla ele almasıdır. Bu çerçevede, Solvency II tek başına muhasebe penceresinden yapılan hesaplara ve aktiflerin durumuna değil, gerçek risk ölçümlerine dayanmakta ve varlıklarla beraber yükümlülükleri de daha fazla dikkate alan bir uygulama getirmeyi amaçlamaktadır. Sonuç olarak, yeni sistemin hem daha “dinamik” hem de daha fazla “riske dayalı” olması beklenmektedir.
Solvency II sistemin tamamen yürürlüğe girmesinin 2012 yılını bulması beklenmekte olup, 10 Temmuz 2007 tarihinde Avrupa Komisyonu Solvency II sistemini kuran ve sigortacılıkla ilgili 13 Direktifi tek çatı altında toplayan Direktif Taslağını yayınlamıştır. Avrupa Komisyonu Şubat 2008 tarihinde Taslakta ufak değişikliklere giderek 26 Şubat 2008 tarihinde yeni bir Taslak yayınlamıştır.
Avrupa Komisyonu'nun önerdiği Solvency II Direktif Taslağı önemli değişikliklere uğrayarak 22 Nisan 2009 tarihinde Avrupa Parlamentosu'nda, 5 Mayıs 2009 tarihinde ise Avrupa Konseyinde
onaylanmış olup, 25 Kasım 2009 tarihli Avrupa Birliği Resmi Gazetesi'nde yayımlanmıştır.