Kökeni Fransızca olan döviz, terimsel bakılırsa kambiyo olarak da kullanılabilir. Döviz kuru ise; milli paranın, yabancı para karşılığındaki değeridir. Döviz kuru kendi içinde iki farklı şekilde işler. Alış kuru ve satış kuru. Döviz kuru yükselir ise ülkenin parası değer kaybeder ve diğer ülkelerin para birimlerinin değeri artar, döviz kuru düşer ise ülkenin para birimi değerlenir ve diğer para birimleri değer kaybeder. Dövizin ulusal para cinsinden fiyatına dolaysız kotasyon denir. Diğer bir adı ise "Enserten" döviz kurudur. Ulusal paranın döviz cinsinden fiyatına ise dolaylı kotasyon, diğer adı ile "Serten" denir. Enserten döviz kurunun yükseldiğini ve ulusal paranın değer kaybettiğini gösterir. Serten ise ulusal paranın değer kazandığını gösterir.
Döviz kuru; nominal kur, reel kur, çapraz kur ve efektif kur olarak dörde ayrılır.
- Nominal Kur: Diğer ülkeler tarafından kullanılan yani yabancı paranın ulusal para karşısındaki değeridir.
- Reel Kur: Nominal kurların enflasyon oranlarına göre düzenlenmesidir. Ulusal paranın yabancı para üzerindeki satın alma gücü olarak izah edilebilir.
- Çapraz Kur: Yabancı paranın yabancı paraya karşı oluşturduğu kur değeridir. İngiliz Sterlinini kullanarak, Japon Yeni almak buna örnek verilebilir.
- Efektif Kur: Diğer ülkelerin kullandığı paraya yani yabancı paraya efektif denir.
Döviz kurundaki değişmeleri belirleyen faktörler;
- Ödemeler dengesi
- Gelir seviyesi
- Genel Fiyat Seviyesinde Değişmeler
- Faiz oranları
- Sermaye hareketleri
- İhraç Malların Yurt içi Fiyatlarındaki Değişmeler
- İthal Malların Yurt dışı Fiyatlarındaki Değişmeler
Döviz kuru rejimlerinin 3 anahtar kelimesi vardır; etkinlik, verimlilik, devamlılık. Uluslararası sermaye, mal ve hizmetlerin bu 3 anahtar kelimeyle birleşmesi, kur rejimlerinin temel fonksiyonlarını oluşturur. Döviz kuru rejimleri; “Sabit Kur Rejimi ve Dalgalı Kur Rejimi” olarak 2’ye ayrılır. Kur rejimi seçimlerinde 2 önemli hususta tercih yapılmalıdır. Bunlar; verimlilik ve esneklik(Rahat hareket edebilme kabiliyeti) arasında yapılan seçimlerdir. Günümüzde şu rejim daha avantajlıdır demek mümkün değildir. Rejimlerin sağladığı fayda dönem dönem değişim göstermiştir.
1.) Sabit Kur Rejimi
Sabit Kur Rejimi’nde para politikaları, devlet veya Merkez Bankası gibi otoriteler tarafından belirlenir. Bu rejimde döviz kuru, otoriteler tarafından belli bir değerde sabitlenir ve o değerde işlem görür. Belirlenen sabit değerin değişmesi yine otoritenin elindedir. Sabit kur sisteminin en önemli özelliği; Merkez Bankası’nın, kuru sabit tutmak için sürekli olarak elinde yeterli döviz stoku bulundurması gerektiği gerçeğidir. Türkiye açısından bakacak olursak, 1980’li yıllara kadar bu rejim ve benzer fraksiyonları sıkça kullanılmıştır. 1990 sonrası ise enflasyonu düşürme çabasıyla uygulanan politikalar dâhilinde, kısmen de olsa bir sabitlenme sürecine girilmiştir.
2.) Dalgalı Kur Rejimi
Dalgalı kur rejimi; birbirinden farklı para birimlerinin karşılıklı değerlerinin, piyasada arz ve talebe göre belirlendiği rejimdir. Dalgalı kur rejimi 1910'lu yıllardan sonra uygulanmaya başlandı. 1910'lu yıllara kadar uluslararası döviz kurlarının belirlenmesindeki tek yöntem, para biriminin altın karşısındaki değeriydi. 1930'lu yıllarda tıpkı 1910'lu yıllar öncesi uygulanan altın karşılığı değer sistemi benzeri bir standart getirildi. Bu sistem sayesinde tüm ülkeler yerel para birimlerinin değerini altın üzerinden değil, altın standartı olarak kabul edilen ABD doları ve İngiliz sterlini gibi döviz kurlarından hesaplıyordu. Uluslararası Para Fonu IMF, 1930'lu yıllarda geliştirilen sisteminin istikrarından sorumluydu. 1970'li yıllarda ABD, sabit kur rejimi uygulamasına son verdi ve IMF'nin döviz kuru istikrarı görevi de böylece son buldu. Altın rezervlerinin daralması ABD'nin altın tabanlı kontrol standartını bırakmasıyla sonuçlandı ve uluslararası para sistemi dolar ve diğer döviz kurlarına endeksli belirlenmeye başlandı. Hükümetler yerel para birimlerinin döviz kurları karşısındaki fiyat istikrarını, ithalatını azaltarak ve ihracatını artırarak sağlıyor. Hükümetler ayrıca yerel para birimlerini döviz kurları karşısında devalüe edebiliyor ve böylece diğer ülkelere para birimlerini satarak para biriminin statüsünü artırıyor. Dalgalı kur rejimi sayesinde ülkeler ticaret yapmaya teşvik ediliyor.
Piyasalardaki arz ve talep, tek otoritedir. Devlet veyahut merkez bankası, bu rejimde paranın değerine müdahil olamazlar. Bundan dolayı da paranın değeri, gün içinde arz ve talebin yönüne göre sık sık değişim gösterir. Kur seviyesi, döviz piyasasındaki arz ve talebin eşitlendiği nokta olan “Denge noktası”nda seyreder. Türkiye’de patlak veren 2001 krizi, dalgalı kur rejimine geçişi sağlamıştır. Zira Mayıs 2001’de bu rejime geçilmiştir. Dalgalı kur rejiminde döviz kurları piyasadaki arz ve talep koşulları tarafından belirlenmektedir. Her ne kadar teknik açıdan dokunulmaz gözükse de, ülkemizde bugüne dek müdahaleli dalgalı rejim olarak seyir göstermiştir. Ülkemizde kullanılan bu sistem, dalgalı kur rejiminin bir çeşididir. Merkez Bankası’nın; döviz alım-satım yapmasıyla piyasaya müdahalesi, kullandığımız Müdahaleli Dalgalı Kur Rejimi’nin bir gerekliliğidir.
Döviz arz ve talebini belirleyen temel unsurlar şunlardır:
- Uygulanan para ve maliye politikaları
- Ekonomik altyapı
- Uluslararası gelişmeler
- Bekleyişler
Döviz Kurlarını Belirleyen Etmenler
Ülkedeki risklerin, cari açığın yükselmesi gibi, artmasıyla yatırımcıların güven kaygısı ve bununla beraber piyasadaki paralarını başka ülkelere kaydırması veya parayı çekmesi.
Yine kriz dönemlerinde, daha çok güvenilen para birimlerine(€, $) olan ilgi.
Gelişmekte olan ülkelerin, alakalı Merkez Bankaları tarafından bolca para arz etmesi.
Büyük Merkez Bankalarının, FED gibi, uyguladığı faiz politikaları.
Ülkeler arasındaki faiz farklılıklarının değişim göstermesi. Örneğin; İngiltere’de tahvil fiyatlarındaki düşüş(faizlerin artması), İngiltere’nin varlıklarına olan talebi arttırır.
Döviz kurlarının belirlenmesinin altında birden çok unsur vardır. En ufak bir dalgalanmanın sebebi dahi birçok silsilenin sonucu olarak gösterilebilir. Döviz kurlarını belirleyen etmenleri 3 ana parçaya ayırabiliriz. Bunlar;
- Döviz değiş-tokuşları
- Faizler ve sermaye hareketleri
- Krizler
Belirtilen bu etmenler, temel belirleyici unsurlardır. Bakınız ki yardımcı oyuncular da işin içindedir; temel ekonomik göstergeler (büyüme ve enflasyon), politik riskler, küresel riskler…
Döviz kurunu belirleyen etmenlerden belki de en önemlisi olarak faizleri gösterebiliriz. Kurları dengede tutabilmek ya da etkilemek için Merkez Bankaları, öncelikle faizlerde değişiklik yapar. Daha basit bir deyişle; örneğin TCMB(Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası), ülkede kur seviyesinin beklenenden yüksek olmasına karşılık, faizleri yükseltir. Bu sayede ülkeye sermaye akışını sağlar ve ardından döviz kurunun gerilemesini sağlayabilir.Global veya ulusal krizlerin döviz kurlarını etkilemesi, gayet tabii olarak değerlendirilir. Burada esas oyuncu yatırımcıdır. Herhangi bir risk durumunda; kendini daha güvenli hissetmek ve yatırımlarının verimliliğinin azalmasını engellemek için yatırımcı, piyasada var olan parasını çeker ve para akışının azalmasına neden olur. Bir de bu yatırımcıların yüzlerce olduğunu varsayarsak, ülkede dönen paranın büyük bir bölümü yastık altına girmiştir diyebiliriz. Çok yönlü düşünürsek, bir ülkedeki kriz başka ülkelerde bir fırsat yaratır. Öyle ki yatırımcılar, yatırımlarını başka ülkelere hatta başka bölgelere kaydırır.Döviz alım- satım işlemleri sayesinde de otoriteler, döviz kurlarına müdahil olabilirler. 2 türlü yapılabilir; doğrudan alım-satım ve ihale yoluyla alım-satım. Merkez Bankaları, yükselen döviz kurlarını istediği seviyeye indirebilmek için elinde yeterli döviz rezervi bulundurmalıdır. Refleks göstermek, kurları etkileyecektir. Daha net anlaşılması için örneklendirme yapabiliriz. Ülkemizde €/₺ kurunda olağandışı bir yükselme olursa, Merkez Bankası piyasaya € arz eder. Bu sayede piyasadaki fazla Euro talebi karşılanmış olur ve döviz kuru istenilen seviyeye çekilebilir.İhracat ve ithalatın da döviz kurlarında önemli bir rolü vardır. İhracatı yüksek ya da ihracatı arttırmaya çalışan ülkelerde, piyasaya yabancı para girişleri olur. Bu sayede ülkeye giren para cinsinin kurlardaki değeri azalır ve ulusal paranın değeri artmış olur. Aynı mantıkla hareket edecek olursak; ithalatın fazla olması ya da ihracat-ithalat dengesinin ithalat eğiliminde olması, yabancı paraya olan ihtiyacı arttıracaktır. Bu da bize kurlarda, ticareti yapılan yabancı para değerinin artacağını ve ulusal paranın değer kaybedeceğini gösterir.